tag:blogger.com,1999:blog-46659462327426642482024-02-08T01:22:42.630+03:00. Uzağa Giden Kadın .Zihin bir hapishanedir...Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.comBlogger417125tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-3380836869329675132016-10-27T15:02:00.001+03:002016-10-27T15:02:31.276+03:00Eve Dönüş Hikâyesi<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Bir saatten daha uzundur sahilde olup bitenleri
anlamaya çalışıyorum. İrili ufaklı balıkların denizden karaya yürüyüşü bazılarını
huzursuz etmişe benziyor. Kumun üzerinde oraya buraya koşuşturanların, yarı
beline kadar denize girip dalgalarla boğuşanların ne yaşadığından çok ne
hissettiğini kavramaya çalışıyorum. Kim için kaygılansam bilemiyorum; kararlı
balıklar için mi yoksa onların kararını değiştirmeye niyetli insanlar için mi.
Belki de kendim için endişelenmeliyim ama kestiremiyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizU5X_V9w9vkDXwr6cyKano5XnYwyrYwxtDfUwNIij20Ftl4YKPvnqhNBgH8XTlDSrsxaVPL5U5gYMSTB8sHy92qcbu1bLihIzK60YuJ0nITq5eEw6856-tEIGEDfLlNkQx4K0fpAcqAlN/s1600/%25C3%25B6zg%25C3%25BCrcak%25C4%25B1r.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizU5X_V9w9vkDXwr6cyKano5XnYwyrYwxtDfUwNIij20Ftl4YKPvnqhNBgH8XTlDSrsxaVPL5U5gYMSTB8sHy92qcbu1bLihIzK60YuJ0nITq5eEw6856-tEIGEDfLlNkQx4K0fpAcqAlN/s320/%25C3%25B6zg%25C3%25BCrcak%25C4%25B1r.jpg" width="320" /></a><span style="font-size: 12.0pt;">Sonu izleyiciye bırakılmış bir filme benziyor olup
bitenler. Kurguyu istediğim gibi yapabilirim ama hiçbir şey düşünmek
istemiyorum. Yoruldum sanırım. Sadece sahili daha iyi görebilmek için gözlerimi
kısmaya gücüm var. Olayın ilk şokunu
atanlar cep telefonlarının kameralarını çoktan çalıştırmış, kendi filmlerini
çekiyor. Bazıları bu elim olayın bir parçası olarak incinen yerlerini sarmak ve
başkalarıyla kendini tümlemek için sosyal medyayı haberdar ediyor. Öz çekim
yapanların gülümsemelerine dualar, kızgınlıklar, küfürler ekleniyor. Hepsinin
sesini kısıp, bu filmin içinde kayıp olan vurguyu aramaya başlıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Çevrecisi, köylüsü, işçisi, issizi, kadını, erkeği
hatta çocuğu balıkları<i> yeniden</i> denize
yollamak için bir olmuşlar. Hepsini bir araya getiren <i>yaşama/yaşatma güdüsü</i> fena halde canımı sıkıyor. Kendi hissiyatları
o kadar öndeki, balıkların ne istediğinin farkında bile değiller. Onlar “<i>hadi evine…</i>” dedikçe daha kuvvetle
yüzgeç diriyor balıklar. “<i>Belki de
onların yeni evi burası!</i>” neden anlamıyorlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">“<i>yabancı gibisin
ışık<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<i><span style="font-size: 12.0pt;">bana ait ne
varsa seni korkutuyor<o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<i><span style="font-size: 12.0pt;">sana ait ne
varsa hiçbiri benim değil<o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<i><span style="font-size: 12.0pt;">belki ölmek
hakkımı kullanıyorum</span></i><span style="font-size: 12.0pt;">”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">“<i>Ha bir şiir
eksikti</i>…” diye mırıldanıp, gözlerimi sahilden, <i>Ben Sana Mecburum’</i>dan dizeler okuyana çeviriyorum. Yedi taş çatlasın sekiz yaşlarında bir çocuğu
görünce şaşırıyorum. Elindeki tablete gömmüş bakışlarını. Başını kaldırmadan “<i>Balıkların intihar ettiği falan yok</i>”
diyor. Gülümsüyorum. Birazdan büyük bir keşfe tanıklık edeceğimi hissediyorum. Çömeliyorum
olduğum yere. Dinlediğim kişiyle aynı boyda olmak iyi geliyor bana. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Parmakları tabletinin ekranın üzerinde dolaşıyor. Gözleri
gördüğü her şeyi kayıt eder gibi. Bir an başını kaldırıyor sahile bakıyor. Sonra
okuduklarından anladıklarını özetliyor. “<i>Aktif
sonarın su altında yaydığı ses dalgaları yüzlerce kilometrelik alana
yayılıyormuş. Aktif sonarın çıkardığı ses, kaynağından 250 kilometre uzakta
bile 160 desibel olarak duyulabiliyormuş</i>.” Sessizce sahile bakıyoruz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Derin bir soluk alıp, kafamı kaşıyorum. “İnsanı sağır
eder bu ses.” diyorum. Bunun balıklarla
ilgisini kuramadığımı belli etmiyorum tabi. Ciddiyetimi bozmadan dinliyorum. Ayağını
yere vurarak “<i>balıkların hassas kulakları
böylesine güçlü bir ses kaynağı karşısında hasar görüyor ve yön bulma
yetenekleri azalıyor</i>” deyip susuyor. Evreka! Vurgun yiyen dalgıç nasıl su
üstüne çıkıyorsa, yönünü kaybeden balıkta karaya vuruyor yani. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Birden
doğrulup delice sahile koşmaya, “<i>durun</i>!”
diye haykırmak istiyorum. “<i>Onlar evlerine
geldiklerini zannediyorlar. İtip, kakmayın. Zorlamayın</i>!” Sonra şiirin
dizeleri yankılanıyor kulağımda “<i>belki
gelmem gelemem beş dakika bekle git…</i>”<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt;">Fotoğraf: Özgür Çakır</span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-57903540123177089792015-05-27T08:59:00.004+03:002015-05-27T08:59:53.987+03:00S'ırsız<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Elimi cebime attığımda maziden kalma sinema biletlerine,
unutulmuş paralara ya da yiyecek kırıntılarına gülümseyemiyorum artık. Parmaklarıma
hüzün takılıyor.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Oysa o filmi ben seyrettim.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
O çikolatayı ben yedim.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Kim bilir o parayı ne için bozdurdum, sonra da ya
üşengeçlikten ya da vakitsizlikten cebime sıkıştırıverdim.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Hangi ara not aldım o şiirden o dizeyi?<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Ya o yarısı silinmiş telefon numarasına ne demeli? İşittim
mi acaba o numaranın ardındaki sesi? <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Cebimden çıkanları avuçlarımda yoklayarak dolaşırım
zihnimin karanlık labirentinde. Onlar! Sıradanlıklarım, kendine sakladıklarım,
kendimden kaçırdıklarım, sindiremediklerim, artırdıklarım, belki de
sırlarımdır. Bir süre uykuya yatırdıklarım, zamansızca elim cebime vardığında
uyandırdıklarım. Belki de hiç uyandıramadıklarım. <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtOaOCbRQzG8Iz854hRuOAO1QrHBzPdcheE4D68uiyCufBNICS_6omsVm0Xxs_-K-nsBjiFe2frIPIpLMcwBxdAEd2l_7lTjmik9iooMjE_CxHsf1yuIX-CQo1jX8vPv57u6g4T2cL4Pm/s1600/s%25C4%25B1rs%25C4%25B1z.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="252" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVtOaOCbRQzG8Iz854hRuOAO1QrHBzPdcheE4D68uiyCufBNICS_6omsVm0Xxs_-K-nsBjiFe2frIPIpLMcwBxdAEd2l_7lTjmik9iooMjE_CxHsf1yuIX-CQo1jX8vPv57u6g4T2cL4Pm/s400/s%25C4%25B1rs%25C4%25B1z.png" width="400" /></a>Günden kalanları şimdiye taşımak içindir cepler. Bir nevi belleğin
karanlık kileri, küçük bir kese. Küçük diye küçümsersen, serseme çevirir seni
içindeki gizlerle. Denemesi bedava. Bir şey unut ki cebinde, olmadık bir yerde
ansızın hınzır ve utangaç bir dışavurumcuyla karşılaş. İş toplantısında eline
sümüklü bir mendil gelsin, sevgilinle yürürken eskisiyle gittiğin kafeden
aşırdığın çay şekeri paketi dudağında çekingen ve iç buran bir gülücüğe
dönüşsün, en züğürt kaldığın anda avucundan tüm bedenine yayılan beş, on
liranın sıcaklığını yaşa.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Bu sabah elimi cebime attım, boşlukla tokalaştım. Anlaşılan
bu ceketi en son giydiğim gün cebimde saklayıp, gelecekte kendime armağan edebileceğim
bir şey yaşamamışım. Sahi “<i>bu ceketi en son ne zaman giyindim?</i>”. Aklımın
sınırlarını zorlarken, bir taraftan da pantolonumun cebimde bir kuyu açıyorum.
Sanki gizli bir bölme var. Çok uzakta değil. Biliyorum. Birazdan elime bir
şeyler gelecek. Birkaç dakika sürüyor arayışım. Kırgınlıktan mı, kızgınlıktan
mı anlımda boncuk boncuk terler birikiyor. Bir şey buldum derken kaybetmek…
Boşlukla tanış olmak… Alnımda biriken terlerin soğukluğu içimi ürpertiyor. Dilimde
kekremsi bir tat. Üşüyorum.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Üzerimdekini bir anda çıkartıp, çok cepli bir mont alıyorum
gardıroptan. Bir çırpıda giyiniyorum. Hareket etmek iyi geliyor, ısınıyorum. Aynadaki
aksime bakıyorum. Ellerim gizli kasada saklı duran nadide mücevheri almaya
hazır hırsız misali. Fermuarlı cebi açıyorum usulca. Sanki biri bana bir eşek
şakası yapmış da korkunç suratlı bir palyaço fırlayacak cebimden. Kalbimin sesi,
dışarının hengâmesini bastırıyor. Yok. Hiç bir şey yok. Sol da hayat var
derlerdi bir de! Onca cebi olan monttan hiç mi bir şey çıkmaz? <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Çıkmıyor. <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Boşluk dile geliyor, arayışımın sesi yükseliyor. Fermuarın,
raylara sarılmış tren misali aşağı yukarı, sağa sola hareketi, ellerimin ne
bulacağını bilmeyen ürkek dokunuşları, kimi zaman hoyrat, kimi zaman mahcup,
kimi zaman hırslı halleri… <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Birkaç dakika içinde ceket, palto, pantolon, şort denizinde
yüzer buluyorum kendimi. Hepsinin cepleri yoklanmış. Geçmişten, bugüne gelen
bir şey kalmamış ceplerimde. Yalnızım. Ceplerim kadar boş. Bağsızım. Ceplerim
kadar ıssız. Sırsızım! Oysa cebimde bir dünya saklıydı. Ne oldu benim dünyama?
Sakız, çikolata kâğıtlarına, fındık fıstık kabuklarına, karalanmış resimlere,
tutulmuş notlara, metro, otobüs biletlerine, kopartılmış çiçeklere ne
oldu? Yıllarca yaşadığım ne varsa<span class="apple-converted-space"> </span>rakı
bardağındaki buz misali eriyip gitti cep yalnızlığında. <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="background: white;">Aynadaki yüzü yerleri süpüren küçük kız
çocuğuna bakıyorum. Cepleri bomboş. Rüzgârda savruldu savrulacak. Ona bu kadar
yüklenmek istemiyorum. Fısıldıyorum: "<i>Yoksa cebimde eli olan bir
başkası mı var? S’ırsız… S’ırsız…
S’ırsız… </i>" </span><o:p></o:p></div>
<br />
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-21103771637797092522015-04-21T09:46:00.004+03:002015-04-21T09:50:53.886+03:00Uçuk<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcOoPIThQ_0ewMVBTZ8Y2nCaKljhwJKXu1-066Gx3uWNWOTLjZC-PvF92ytO3PgBQY4Ki-Dl8GkM-2Glv3uSTI3joT84W1wA4GW_qxHz_z9U9ESTj3g1e5jt12I6ds3CIExs705HeVdX6T/s1600/u%C3%A7uk.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcOoPIThQ_0ewMVBTZ8Y2nCaKljhwJKXu1-066Gx3uWNWOTLjZC-PvF92ytO3PgBQY4Ki-Dl8GkM-2Glv3uSTI3joT84W1wA4GW_qxHz_z9U9ESTj3g1e5jt12I6ds3CIExs705HeVdX6T/s1600/u%C3%A7uk.png" height="227" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br />
insanların
çok fazla kelimesi var. <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
ihtiyaç
duyduklarından daha fazlası<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
ve<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
hiçbiri <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
yüreğimdeki
kabarcığı tarifleyemiyor <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
dudağımdaki
uçuk kadar.<span class="apple-converted-space"> </span><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Fotoğraf:
Özgür Çakır<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-55692276690088727252015-01-15T10:45:00.000+02:002015-01-15T11:01:20.398+02:00Yer Demir Gök Bakır<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqC4qhvRCSosrFsnexa4kW1-vQcImySlfXyY1ChEPWrR4yAbBX_nYUTE0qcijsAWIVwSD65duHLl6LBjFlmEw5eMK0aeQBr0QI5ImuAmtzudSAYGUTtT7tUdyguh5_0OvAom3HiTxFnXOQ/s1600/yer-demir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqC4qhvRCSosrFsnexa4kW1-vQcImySlfXyY1ChEPWrR4yAbBX_nYUTE0qcijsAWIVwSD65duHLl6LBjFlmEw5eMK0aeQBr0QI5ImuAmtzudSAYGUTtT7tUdyguh5_0OvAom3HiTxFnXOQ/s1600/yer-demir.jpg" height="314" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">Ortaokula yılları… Beklediğimiz film nihayet
gelmiş şehre. Annemle el elle verip yola koyuluyoruz. Kararlıyız bugün o filmi
izleyeceğiz. Kar, kış durduramaz bizi.
Soğuk. Düşmemek için daha bir sokuluyoruz birbirimize. Minik adımlarla Akay
Yokuşu’ndan iniyoruz. Arada ayaklarımız kayıyor. Birbirimize bakıp
gülümsüyoruz. Hayal perdesini aralamak için yola düşmüşüz. Ayak kaydırmalar her
zaman olur ama biz yolumuza devam ederiz. Birkaç metre ötede tüm heybetiyle
görünüyor Batı Sineması. “<i>Hoş geldiniz
hanımlar</i>” dercesine selamlıyor bizi. Gişenin önünde upuzun kuyruk. Sıra
bize geldiğinde “<i>ya bilet kalmazsa!</i>” telaşımı bugün bile anımsıyorum. Annem
elimi daha bir sıkıyor o anlarda “<i>izleyeceğiz
filmi</i>” dercesine. Sonunda gişe memuru biletlerimizi uzatıyor. Kıvrılan
merdivenlerin tırabzanından tutunarak aşağı iniyoruz. Kalabalık, salondaki
yerini bulsun diye bekliyoruz biraz. Kararlı adımlarla salona yöneliyoruz. Işığıyla
önümüzü aydınlatan genç delikanlıya para veriyor annem. Biz yerimize otururken <i>gong</i> çalıyor. Yüreğimden bir
sıcaklık yayılıyor tüm bedenime. Gözlerim gülüyor sanki. Dudaklarım ilk defa
yalnız değil bu mutluluk tablosunda. İlk defa okuduğum bir kitabın filmini
izleyeceğim. Çok sevdiğim müzisyen yazmış filmin senaryosu. Üstüne bir de
müziklerini eklemiş. Büyüdüğümde ben de yazacağım ve müzik yapacağım onun gibi
biliyorum. Annemle sevdiğimiz şarkıyı söyleyen kıvırcık saçlı adamın yüzünü
getiriyorum gözlerimin önüne. Bir taraftan
da şarkımızı mırıldanıyorum “<i>seher yeli çık dağlara güneş topla benim için…</i>” . Annemde
eşlik ediyor oturduğu yerden ılık sesiyle yüreğime. Işıklar hepten kararıyor. Kalbim
yerinden fırlayacakmış gibi. Birazdan bir kar senfonisi başlayacak biliyorum. “<i>Anne</i>” diyorum “<i>yer demir gök bakır sahiden!</i>”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 150%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">***</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">Yıllar sonra her eylülde konserini dinlediğim kıvırcık saçlı müzisyen, yazar ve yönetmenle bir balık restoranın karşılaştım gri kentte. Gözlerimin Yer Demir Gök Bakır'ı izlediğim günde olduğu gibi yarıştı dudaklarımla. Selamlaştık bakışlarımızla. Ben çocukluğumu anlattım o dinledi usulca. Henüz Yaşar Kemal ile kesişmedi yollarımız sözcüklerden öte. Ona bir öykümü okumayı düşünüyordum. Umarım bu fikrim düşümde kalmaz... </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 150%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 150%;"><br /></span></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-76939232775221948872015-01-13T09:39:00.002+02:002015-01-13T09:39:18.560+02:00Eve Dönüş Hikâyesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmMYTQ8df4koEXwSi5iQ95fBiP2qER7Dmx-IC-TpM-pXS_If8QTdbI866WUpA-86ib_pF_A4FRRh9SSy8tZNtSXlblNncxys1OikxQHHe8r2t62HTuci4_UdbEhUh55qwoLKnEC-sLOctK/s1600/tumblr_mwj4dsBbEu1s2ap8qo8_500.gif" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmMYTQ8df4koEXwSi5iQ95fBiP2qER7Dmx-IC-TpM-pXS_If8QTdbI866WUpA-86ib_pF_A4FRRh9SSy8tZNtSXlblNncxys1OikxQHHe8r2t62HTuci4_UdbEhUh55qwoLKnEC-sLOctK/s1600/tumblr_mwj4dsBbEu1s2ap8qo8_500.gif" height="230" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Bir saatten daha uzundur sahilde olup bitenleri
anlamaya çalışıyorum. İrili ufaklı balıkların denizden karaya yürüyüşü bazılarını
huzursuz etmişe benziyor. Kumun üzerinde oraya buraya koşuşturanların, yarı
beline kadar denize girip dalgalarla boğuşanların ne yaşadığından çok, ne
hissettiğini kavramaya çalışıyorum. Kim için kaygılansam bilemiyorum; kararlı
balıklar için mi yoksa onların kararını değiştirmeye niyetli insanlar için mi.
Belki de kendim için endişelenmeliyim ama kestiremiyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Sonu izleyiciye bırakılmış bir filme benziyor olup
bitenler. Kurguyu istediğim gibi yapabilirim ama hiçbir şey düşünmek
istemiyorum. Yoruldum sanırım. Sadece sahili daha iyi görebilmek için gözlerimi
kısmaya gücüm var. Olayın ilk şokunu
atanlar cep telefonlarının kameralarını çoktan çalıştırmış, kendi filmlerini
çekiyor. Bazıları bu elim olayın bir parçası olarak incinen yerlerini sarmak ve
başkalarıyla kendini tümlemek için sosyal medyayı haberdar ediyor. Öz çekim
yapanların gülümsemelerine dualar, kızgınlıklar, küfürler ekleniyor. Hepsinin
sesini kısıp, bu filmin içinde kayıp olan vurguyu aramaya başlıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Çevrecisi, köylüsü, işçisi, issizi, kadını, erkeği
hatta çocuğu balıkları<i> yeniden</i> denize
yollamak için bir olmuşlar. Hepsini bir araya getiren <i>yaşama/yaşatma güdüsü</i> fena halde canımı sıkıyor. Kendi hissiyatları
o kadar öndeki, balıkların ne istediğinin farkında bile değiller. Onlar “<i>hadi evine…</i>” dedikçe daha kuvvetle
yüzgeç diriyor balıklar. “<i>Belki de
onların yeni evi burası!</i>” neden anlamıyorlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">“<i>yabancı gibisin
ışık<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i><span style="font-size: 12.0pt;">bana ait ne
varsa seni korkutuyor<o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i><span style="font-size: 12.0pt;">sana ait ne
varsa hiçbiri benim değil<o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i><span style="font-size: 12.0pt;">belki ölmek
hakkımı kullanıyorum</span></i><span style="font-size: 12.0pt;">”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">“<i>Ha bir şiir
eksikti</i>…” diye mırıldanıp, gözlerimi sahilden, <i>Ben Sana Mecburum’</i>dan dizeler okuyana çeviriyorum. Yedi, taş çatlasın sekiz yaşlarında bir çocuğu
görünce şaşırıyorum. Elindeki tablete gömmüş bakışlarını. Başını kaldırmadan “<i>Balıkların intihar ettiği falan yok</i>”
diyor. Gülümsüyorum. Birazdan büyük bir keşfe tanıklık edeceğimi hissediyorum. Çömeliyorum
olduğum yere. Dinlediğim kişiyle aynı boyda olmak iyi geliyor bana. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Parmakları tabletinin ekranın üzerinde dolaşıyor.
Gözleri gördüğü herşeyi kayıt eder gibi.
Bir an başını kaldırıyor sahile bakıyor. Sonra okuduklarından anladıklarını
özetliyor. “<i>Aktif sonarın su altında
yaydığı ses dalgaları yüzlerce kilometrelik alana yayılıyormuş. Aktif sonarın
çıkardığı ses, kaynağından 250 kilometre uzakta bile 160 desibel olarak
duyulabiliyormuş</i>.” Sessizce sahile bakıyoruz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Derin bir soluk alıp, kafamı kaşıyorum. “İnsanı sağır
eder bu ses.” diyorum. Bunun balıklarla
ilgisini kuramadığımı belli etmiyorum tabi. Ciddiyetimi bozmadan dinliyorum. Ayağını
yere vurarak “<i>balıkların hassas kulakları
böylesine güçlü bir ses kaynağı karşısında hasar görüyor ve yön bulma
yetenekleri azalıyor</i>” deyip susuyor. Evreka! Vurgun yiyen dalgıç nasıl su
üstüne çıkıyorsa, yönünü kaybeden balıkta karaya vuruyor yani. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;">Birden
doğrulup delice sahile koşmaya, “<i>durun</i>!”
diye haykırmak istiyorum. “<i>Onlar evlerine
geldiklerini zannediyorlar. İtip, kakmayın. Zorlamayın</i>!” Sonra şiirin
dizeleri yankılanıyor kulağımda “<i>belki
gelmem gelemem beş dakika bekle git…</i>”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-84833183056851667102015-01-12T15:39:00.001+02:002015-01-12T15:52:29.357+02:00UÇURTMA<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOCgyyCMNYB8FZHsS0pyJZN0_cjLDOTLIwko_cLqVfKsluuaO668wvNIL_QXd1ROT6hzPBqspM4R4d2IBqnwCX9nk_uIr4MCicPXwgw6oLwIaTH_gc_pz3YflgPlN3xmrgnX_4q3CSGv8c/s1600/u%C3%A7urtma.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOCgyyCMNYB8FZHsS0pyJZN0_cjLDOTLIwko_cLqVfKsluuaO668wvNIL_QXd1ROT6hzPBqspM4R4d2IBqnwCX9nk_uIr4MCicPXwgw6oLwIaTH_gc_pz3YflgPlN3xmrgnX_4q3CSGv8c/s1600/u%C3%A7urtma.png" height="320" width="263" /></a><span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Durup dururken, nereden çıktığını anlamadığım
bir uçurtma karşı evin önünü çevreleyen tele kondu. Kuş misali. Biraz bekledim.
Nasılsa çocuğun biri kan ter içinde gelir, serzenişler eşliğinde alır gider
uçurtmasını diye düşündüm. Güneş gölgelendi. Gelen giden olmadı. Uçurtma bir başına tele asılı kaldı. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Arabalar geldi geçti kıyısından, evvel
kıpırdamadı. Sonra bu yapay esinti kuyruğunu havalandırır gibi oldu. Ama
nafile… Çakıldı kaldı oraya uçurtma. Çoluk çocuk gelip geçti önünden. Tuhaftır
bir kez olsun dönüp bakmadılar ona. Bir ara sesleneyim dedim çocuklara, nedense
tuttum kendimi. Derin bir nefes aldım. “<i>Boş boş dışarıya bakmak olmaz!</i>” diye
geçirdim içimden. Kovaya su koydum, aldım elime bezi başladım camı çerçeveyi
silmeye. Gözüm uçurtmanın üzerinde. Daireler çizdim pencerede. Sonra elimin
hareketi değişti. Baktım düpedüz uçurtma çiziyorum cama. “<i>Uç uç uçurtma, çiy tanesi sana öyküler yazacak…</i>” <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Derken iki büklüm bir nine bastonuna tutuna
tutuna, sürüklediği pazar çantasıyla önünde nefeslendi uçurtmanın. Kuyruğu
gölgelik yaptı kadına uçurtmanın, hatta biraz da yelpaze kıvamında serinlik.
Dokundu tenine belli belirsiz. “<i>Yüzünde mi nasır tuttu be ninecik? İnsan bir
burnunu kaşır! Sinek, böcek değil ki sana dokunan. Koskocaman bir uçurtma</i>!..”
Öylece kala kaldı yaşlı kadın uçurtmanın yanı başında. “<i>Yaşlandıkça hassasiyet
azalır</i>” derlerdi de inanmazdım. Ninenin yüzündeki çizgilerle, uçurtmanın
kuyruğu birbirine karıştı. Güngörmüşlüğün emaresi belki de tepkisizlik. Nine
yola koyuldu. Pencereye çizdiğim uçurtma göğe…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Ağzımda buruk erik kurusu tadı. Yeniden camı
silmeye koyuldum. Gözüm uçurtmanın üzerinde. “T<i>amamdır. Oldu bu iş. Şimdi
kurtuldu uçurtm</i>a” diyorum. Beş, altı yaşlarında bir oğlan çocuğu sekerek yolda
ilerliyor çünkü. Durdu. Gördü mü ne uçurtmayı. Bıraktım pencereyi silmeyi.
Elimdeki bezi ne kadar sıktımsa, sular damladı bir bir çıplak ayağıma. İçim bir hoş oldu, omuzlarım kendiliğinden başıma kadar yükseldi. Dilimde kaysımış limon tadı. Parmak
ucunda yükseliyor afacan. İçim cız etti. Alacak şimdi uçurtmayı… Ne olduysa o an oldu. Düştü çocuk. Onunla birlikte, yarısını yalayıp yuttuğu dondurması da yeri öptü. Valla gözüm
yoktu! Nazarım değmez benim. Gel de bunu anlat penceredeki uçurtmaya. Rüzgâr
hızla kesildi. Yerlerde kuyruğu. Canın yanacak kalksana ayağa. Şimdi biri
kuyruğuna basacak. Kuyruksuz uçamazsın ki! Annesi geldi bir avaz da kaldırdı
çocuğu, patadanak bastı tokadı. Salya sümük, ağıt gırla. Uçurtma baka kaldı
onlara. Kuyruk ter ter tepiniyor. Annenin etrafını sarıyor. Girdabın içinde
kaldı kadın derken… Sürüklenerek evin yolunu tutan çocuğun hıçkırıkları geliyor
kulağıma.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Gelene geçene bakmaya devam ediyorum. Yeni
yetmelere, maça kızlarına, kocamışlara, simitçiye, hurdacıya, işten eve
dönenlere... Herkes kendi havasında. Kimsecikler görmüyor uçurtmayı. Nasıl olur anlamıyorum. İnsan burçak
tarlasının ortasında gibidir bir uçurtmanın yanında. İçini boşaltırsın ipin
ucundan göğe. Nasıl da hafiflersin. Akıl, yürek rüzgâr dolar. Kanatsız
uçuverdim sanırsın. O vakit kuş bakışı hayat başını döndürür. Uçanı, kaçanı,
topraktan güneşe süzüleni, denizin dibinde meşk edeni, cücesi, devesi,
kanatlısı, tüylüsü, güzeli, çirkini… Gidilecek ne çok yer varmış, dinlenecek
bir o kadar da insan… Dünyan küçülür gözlerinde. Dellenirsin, bırakıverirsin
ipini. Çünkü bilirsin ki sen hiç bir zaman bir uçurtma olamayacaksın. Bizim
sokaktan geçenler çoktan bırakmışlar ipin ucunu. Başları önlerinde, suratlar
asık. Her biri teldeki uçurtma misali… <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Sokak dolup boşalıyor. Güdüzcüler geceyi
evlerinde söndürmeye hazırlanırken, geceyi keşfe çıkanlar bir bir sokaktaki
yerini alıyor. Bu saatten sonra cam silinmez artık. Topluyorum tası tarağı,
perdenin ardından izliyorum olanı biteni. Hala, kimse farkında değil
uçurtmanın. Düşünüyorum o vakit… Delirdim belki de. Bu uçurtmayı benden başka gören yok. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Hava siyaha çalarken bir koşu indim aşağı,
bir nefeste yolu geçip tele vardım. İpini tuttum uçurtmanın. Başlamasın mı bir rüzgâr.
Gözlerime kum dolmasın diye sıkıca yumdum. Çömeldim yere. Sağ kolumu siper
ettim yüzüme. Bırakamayacağım seni uçurtma… Biliyor musun aylardır kimse beni
de görmüyor. Yanımdan öylece geçip gidiyorlar. “<i>Ne haldesin?</i>” diyen kimse yok.
Hoyrat rüzgâra karşı durmak için umursamaz olmak gerekir az. Şimdi panter
kesilir bu rüzgâr. Dağıtmak ister her bir hücreni. Ben tutacağım seni.
Yalnızlık dağıtmazsa seni, hiçbir şey bozamaz dengeni. Rüzgâr insafa mı geldi
ne. Ellerim acımış sıkı tutacağım ipi diye. Az gevşetiyorum parmaklarımı.
Çatılmış kaşlarım yumuşuyor, gergin boynumda bir sızı. Hayat insanı bu hale
getiriyor işte. Her yaşantının bedende bir izi var. Yara bereler kadar derin.
Bir yaşayanın gördüğü, bildiği bu yaralar geçmiyor hep sızlıyor. Bazen
gözyaşında, bazen hüzün olup yüzünde beliriyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Rüzgâr kesiliyor. Küt diye düşüyor uçurtma
yere. Geçmiş adamı böyle yapıyor işte. Kalıversen ya buralarda. Ne geriye
gidiyorsun geçmişe. Koşuyorum aynı minvalde. Havalan uçurtma. Ben senin rüzgârın
olayım. Patlasıya kadar ciğerlerim koşayım. Sarıyorum ipini şimdi. Azıcık
alçalmalı. Belki de küçülmeli. Kapanmalı. Böyle tepelerden bakınca, etrafına
pek çok insanı toplayınca sahici dostlarını yitiriyorsun. Herkes görür şimdi
seni. Görmesinler. Rüzgâr gider, sen bana kalırsın. Yüksel hadi yüksel.
Olmuyor. Ağzımdaki acı tat yüzümü sarıyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Sırtımdan çekiyor biri. Tuttuğu elbisem değil
sanki. Çekip çıkartıyor beni olduğum yerden. Göz göze geliyoruz. “<i>Uçurtma</i>” diyorum. “<i>Geç oldu bacım evine git, tekin
değildir bu saatlerde burası</i>” diyor adam. Gözlerim bulutlanıyor. Ne teldeki, ne
de penceremdeki uçurtma… Zihnimden her şey uçup gidiyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-size: large;"><br /><br />Görsel: Özgür Çakır</span><br />
<div style="background: white; text-align: justify;">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-38941405356059101002014-09-19T09:22:00.000+03:002014-09-19T09:22:44.627+03:00Bir Plie, İki Battement Tendu, Üç…<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuDG28HtrTDBGjIIz9K5fi2rgw66ayAMO6uRaqfJQ4NAkx7eCh9MTKj6x85aNDPMqGhmwmBH_NQ3-3gktBpq_U4TNcS4GymNAxBCm_RSlLgsRb1lYqfdQpD6veM0NqLMFlR8FEk11DWg3y/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuDG28HtrTDBGjIIz9K5fi2rgw66ayAMO6uRaqfJQ4NAkx7eCh9MTKj6x85aNDPMqGhmwmBH_NQ3-3gktBpq_U4TNcS4GymNAxBCm_RSlLgsRb1lYqfdQpD6veM0NqLMFlR8FEk11DWg3y/s1600/images.jpg" height="229" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">Pencerenin yamacına tünedim, yine.
Evimize koşut apartmanları tarıyor gözlerim. İşte orada! Tütüsü üzerinde,
ayaklarında puantlar. Geç kalmışım ama. Sahneyi çoktan kurmuş. Mumları yakmış.
Çok şey kaçırmış mıyımdır acaba? Sanmam. Baksanıza mumların alevi titremiyor ve
erimemiş. O vakit müzik başlayalı çok olmamış. Yaşasın bu sabah da
sıkılmayacağım. Ama bir tuhaflık var. Onu ilk defa böyle dans ederken
görüyorum. Sürekli tek bacağının üzerinde dönüp duruyor. Kurşun askerden bir
bölüm sergiliyor belli ki. İzlendiğinden habersiz hala. Bilsin istemiyorum. Gözlerimi
kapıyorum ve müziği dinliyorum. Beni kendimden geçiren operaların geçiş
töreninden sıyrılıp, gözlerimi açtığımda çoktan dansa devam ettiğini görüyorum.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">Salonu bir uçtan diğerine doğru döne döne
kat ediyor şimdi. Gözleri kapalı hava da süzülüşünü izliyorum. Duvara çarpacak
diye endişelenirken bir tüy gibi yumuşacık bırakıveriyor kendini yere. Sanki
bulutların üzerinde gibi yuvarlanıyor. Ve sonra gökyüzüne doğru kanat çırpan
bir kuş gibi havalanıyor. Bir yerde, bir gökte… Tırıs tırıs yürüyor şimdi.
Yürümek… Yerçekimine meydan okumak. Ne güzel şey yürümek. Hem de müzik eşliğin
bunu yapabilmek. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"> Ne
yaptığını görmek için daha bir sokuluyorum cama. Bildim bu plie. Bir bebeğin
adım atmasıdır balede plie; dizler kırılı halde durmak yani. Ne müthiş bir şey.
Bebek ilk kez ayağa dikildiğinde anne ve babasının yüzünde parlayan sevinç
kamaştırıyor gözlerimi. Ayaklarıma bakıyorum. Yapabilirim. Onun yanında durmak
için aralıyorum perdeyi. Bir an aşağı bakınca başım dönüyor. Yükseklikten
değil, insanların devinimi buruyor içimi. Herkes de bir yere yetişme telaşı.
Benimse hiç acelem yok. Sağdan sola bile dönemiyorum. Bir tek gözlerim kıpır
kıpır. Her yere bakışlarımla yetişiyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">Hala dans ediyor. Ben de onun ritmini
yakalayabilirim. Tünediğim yerden kayıyorum yere doğru. Düşmek de var bu işin
sonunda. Hareket değil, tereddüt beni düşürür biliyorum. Pencerenin kıyısına
yapışıyorum sımsıkı. Burnumda biriken benek benek terlere inat “ben de plie
yapabilirim” diyorum. Ayaktayım. Tıpkı onun gibi. Onun gibi yapabiliyorum.
Sanki burada. Tam arkamda. Sesi boynumu gıdıklıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">“Bir plie.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">İşte yapıyorum. Tekrar tekrar yapmalıyım.
Plie. Bir daha... Plie. Yeniden... Plie. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">Tuhaf şey hem arkamda, hem de önümde. Düşmeme izin
vermeyecek. Ama hatalı bir şeyler yapmama da tahammülü yok. Öğrendim ben
pliyeyi. Tek başıma yapabilirim. Ona bakmadan da yapabiliyorum. Yine yaptım.
Plie!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">Ayakta duran çocuk birkaç adım atıyor. Anne
ve babası heyecandan havaya zıplıyor. Alkış, ıslık, türlü tezahüratlar
eşliğinde hayata yürüyor bebek… Plie tamam. Ama tek başına ayakta durmak yetmez
ki. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #222222;">İkinci adıma geçmek için sabırsızlanmıyorum.
Ayaklandım da diz kırıyorum. İki battement tendu. Şiir gibi bir şey bu. Birkaç saniye
kendi kendime mırıldanıyorum. Battemant tendu, </span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">battement tendu, battement tendu…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">Yürümeyi geçtim bale
yapıyorum. Etrafı aynalarla çevrili bir salondayım. Bir tek ben dans ediyorum.
O tam karşımda duruyor. Ellerini çırparak komutlar veriyor bana. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">“Yıldız ilk önce ısınalım
lütfen. Evet, bacakları germek lazım. Esne canım. Esne. Daha iyisini
yapabilirsin.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">Dediklerini ikiletmeden
yapıyorum. Kaytarmam mümkün değil. Her yer ayna. Neyi yapıp yapmadığımı çok iyi
görüyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">“Evet hazırsın. Artık plie.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">Plie. Bunu bebekler bile
yapar diyorum içimden. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"> “Evet, çok güzel şimdi </span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">ayağının altını yere sürülerek en son point durumuna
getir. Kalça tam açık vaziyette. Diz tam yanda olacak şekilde dur. Başladığın
gibi geri dön. Öne ve arkaya doğru bu hareketleri tekrarla. Ve bir plie. Ve iki
</span><span style="color: #222222;">battemant tendu.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-line-height-alt: 11.25pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="mso-line-height-alt: 11.25pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #222222;">Yan yana
duruyoruz. Birlikte hareket ediyoruz. Yüzüme hiç bakmıyor. Baksa, belki
aramızdaki büyü bozulacak biliyor. Başıyla yönetiyor dansı. Ne kadar da tatlı!
Beni hiç zorlamıyor. Ayağının altını yere sürüyor ve son noktada duruyor.
Kalçası tam açıktayken, bana bakıyor. Yok, yok “bu olmaz” bakışı değil, “sabret”
de değil… “Ne acelemiz var!” dercesine gülümsüyor. Battement tendu beni
büyülüyor. Ayaklanmışım. Birazdan kendi etrafımda döneceğim. O sırada sesi yankılanıyor kulaklarımda.</span><span style="background: white;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="color: #222222;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="color: #222222;"> “Yıldız!
Bacaklarını ger. Bu yürümek için ilk adımdır fizyoterapide. Biraz yürüyelim.
Bir adım atacaksın nihayetinde…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="color: #222222;">Görsel: Liu Yi</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
<span style="color: #222222;"><br /></span></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-62508628518393197732014-07-02T08:22:00.001+03:002014-07-02T11:02:11.333+03:00 10 Yaşında Bir Çocuğa Sivas’ta Olanları Anlatmak<br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCrdbPEoQB3H-MiRQJ6TaT0bLlI3xIWoSvPP2oW79y63XjH7OhSWG7LMGf8_zbC63GCMDBKfg8RsFjaKuol24ELjSumOZ6R2QP1FxOYZwBNVcjqqWXVM0fUDfmToBJTNfkl_siSDnTRPZC/s1600/sivas2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCrdbPEoQB3H-MiRQJ6TaT0bLlI3xIWoSvPP2oW79y63XjH7OhSWG7LMGf8_zbC63GCMDBKfg8RsFjaKuol24ELjSumOZ6R2QP1FxOYZwBNVcjqqWXVM0fUDfmToBJTNfkl_siSDnTRPZC/s1600/sivas2.jpg" height="154" width="320" /></a><span style="background-color: white; color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Geçen gün Konur Sokak’ta yürüyoruz. Her zamanki gibi memleketin kalbi sokakta a</span><span class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #37404e; display: inline; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">tıyor. İrili ufaklı kafelerde ince belli etrafında dönen sohbetlerin konularını tahmin etmek çok da zor değil. Sokakta her rengi görmek mümkün. Bu cümbüş içinde insan yaşadığını hissediyor. Sohbete ortak olan hak arayışları ruhları uyandırıyor. İmza kampanyaları, anmalar ve yürüyüşler… </span><br />
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #37404e; display: inline; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;"><br /></span>
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #37404e; display: inline; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">O sırada kulağımıza çalınan sesle gerçeğe dönüyoruz. Sivas! Unutma, unutturma…</span></div>
<br />
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"></span>
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;">
<span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;"></span></span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Kaşlarım çatılıyor. Kurumuş kenger ve gelinciklere bakan kuş misali yüzüme bozkırın hüznü düşüyor. Koluma dokunan çocuğun sesi, merakla sorulan bir sorudan çok “sana ne oldu?” dercesine işliyor kalbime. “Halacım, Sivas’ta ne oldu?” Puslu gözlerimdeki nemi dağıtmak için başımı önüme eğerek yürüyorum. Sesim titremesin diye çaba harcıyorum. 10 yaşında bir çocuğa Sivas nasıl anlatılır ki! Metin Altıok’tan mırıldanıyorum..</span></span></div>
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">
</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">ben şimdi biraz da</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">senin için görüyorum;</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">gökyüzünün parlak,</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">bakış seken mavisini.</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">ben şimdi biraz da</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">senin için duyuyorum;</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">gecenin o sarsak,</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">yokuş çıkan ezgisini.</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">ben şimdi kanayarak</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">senin için yaşıyorum;</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">sazan derisi gibi</span><br /><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">günlerimi külle soyarak.</span></span><br />
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;"><br /></span></span>
<div style="text-align: justify;">
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Elimi tutuyor ne olduğunu anlamasa da çocuk. Biliyor ki üzerinden onca yıl geçmesine rağmen canım acıyor. Sivas’ta sıra arkadaşımı, türküdaşımı, hayal paylaşanımı yitirdim ben. Bu 10 yaşında bir çocuğa nasıl söylenir ki? </span></span><br />
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;"><br /></span></span>
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Belkıs Çakır bugün yaşasaydı 39 yaşında olacaktı. Nasıl bir hayatı olacaktı kim bilir. Belki konuşacaktık yine deli dolu, belki sadece facebook’ta kayıtlı arkadaş listemde yer alacaktı. Ama yaşayacaktı! </span><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Onu yaşamdan kopartanlar bugün nerelerde, ne yaşamlar sürüyor… O zihniyet dünyaya hükmetmeye çalışıyor. </span></span></div>
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><br /></span></div>
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;">
<span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;"></span></span>
<div style="text-align: justify;">
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Doğrudur toplumsal olaylar durup dururken, birdenbire ve hiçbir işaret vermeden ortaya çıkmazlar. Sivas’ta öyle oldu. Anlamadığım şey bu topraklarda her zaman bir “ortak düşman”a ihtiyaç durulması. Yoksa birlik ve beraberliğe bu kadar ihtiyaç nasıl duyabiliriz ki? Sivas’ta “ortak düşman” olarak “din düşmanlığı” kullanıldı. Hala kullanılmıyor mu? Gezi’de bunu yaşamadık mı? </span></span></div>
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">
</span><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;"><div style="text-align: justify;">
Ortak düşman arayışı bu coğrafyada yaşayanları kamplaştırmadı mı? Neredeyse karşıtlıklar olmadan yaşayamaz hale geldik. Öteki olmak bir prestij haline gelmeye başladı. Bölüne bölüne çoğalmaya devam ediyoruz. </div>
</span><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;"><div style="text-align: justify;">
Evrensel dogmatizm peşine takılıp gidiyoruz. IŞİD ile ilgili haberlere kulak kabartırken bile siyasal İslam’ın katılığı altında eziliyoruz. Hoşgörü ve barış dininin geldiği son nokta içler acısı. Alim olarak geçinenlere insanlığımızı sorgulatacak sorular soruyoruz. “Kızlık zarı olan hayvanları yemek caiz midir?”. “Dolly aşiretinden hayvanları yemek Avrupa’da serbest bırakılmış. Klonlanmış hayvanları yemek caiz midir?” vs., vs., vs… </div>
</span><br /><div style="text-align: justify;">
<span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">İslamlaşmak, insanlaşmak demektir. İnsanları diri diri yakarak, ötekileştirerek, zihni dışlayarak, akla zarar sorular sorarak, insanı caizlerin içine sıkıştırarak ne kadar yaşanabilir. İnsan aklının sınırı yok. Ama sınırın ötesini görmek içinde insanlıktan çıkmaya gerek yok. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 14px; line-height: 20px;">Son söz… Uzağa Giden’ bir dost Belkıs’ın videosunu yollamış (https://www.youtube.com/watch?v=G74U2i1jPIE</span><span style="font-size: 14px; line-height: 20px;">). Sağ olsun kendisi. İçim titredi izlemeye kıyamadım. Aldım zihnimin en kuytu yerlerindeki anılarla birleştirdim.</span></div>
</span></span><br />
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><span style="color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Sitem ediyorum o yıllara. Birlikte bir videomuz ve sımsıkı sarıldığımız bir fotoğrafımız olmadığı için. Dostlarınıza sarılın. Çünkü bu coğrafyanın onları sizden, ne zaman, ne şekilde alacağı belli olmuyor. </span></span>
</div>
</div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-23124591479759464752014-02-20T10:12:00.002+02:002014-02-20T10:27:49.685+02:00Şans Fincanı<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifVrrdE96LtAAKf1a3GCj0IIkCy3_8YyXTt03w_j5_W4klbmeoJtxECmJ-gDVHqh5owoWYsTjkAfzhNY3mB8IN-fMc-XYWuOBW4YSUhCFBMfJwmWQhHd2YAUVbbs-6h7TYwx91Xw5AJ-wG/s1600/Marc+Chagall.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifVrrdE96LtAAKf1a3GCj0IIkCy3_8YyXTt03w_j5_W4klbmeoJtxECmJ-gDVHqh5owoWYsTjkAfzhNY3mB8IN-fMc-XYWuOBW4YSUhCFBMfJwmWQhHd2YAUVbbs-6h7TYwx91Xw5AJ-wG/s1600/Marc+Chagall.jpg" height="320" width="270" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="text-align: justify;">Parmaklarımın ucundan kayıp
gitti: Şans…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
İnsan göz göre kaderini tuzla buz
eder mi? Eder. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Hikâyemiz bundan bir yıl
öncesinde başlıyor. “<i>Öğlen ne yedin?</i>”
deseniz bir çırpıda sıralayamam ama bir yıl öncesinde olup bitenleri an gibi
anımsıyorum. Tıpkı bir filmi izler gibi. Hani başkarakter geçmişten ne zaman
söz edilecek olsa görüntü dalgalanır ve birden kendimizi o anın içinde buluruz
ya, uzuncadır ben öyle yaşıyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Neyse uzatmayayım. O zamanlar kadınların
egemen olduğu bir büroda çalışıyorum. Herkesle güler yüzlü bir ilişkim var. Biri
haricinde hepsi aklına olta atan dertlerini gelir bana anlatır. Süper çözüm
önerileri sunduğumdan değil, kör kuyu misali anlattıklarını başından sonuna
soluksuz dinlediğimden benimle konuşurlar. Bu yüzden, adım büroda “<i>Balkon Hanım</i>”a çıktı. “Bir yerde oturup seninle etrafa, kendimize
bakmak iyi geliyor.” diyor kızlar. Ve Balkon Hanım sefaları başlıyor… Aslında
hepsinin tasası aynı. Ve görüyorum ki insanlar iyi şeyleri kendilerine
saklayıp, can sıkıcı olanları ise yaşamın düğümü haline getirip paylaşıyorlar.
Olan biten hep aynı. Sonuç olarak teğet geçen hayatlar bürosunda, gül gibi
geçinip gidiyoruz.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Günler günleri kovalıyor. Yaşamın
uzun kollularının giyilmeye başladığı zamanlar gelip çatıyor. Kar, kış var diye balkon sefaları bitmiyor
elbet. Mevsim değişse de, dertler baki… Derken senenin son günü gelip çatıyor. Büroda
yeni heyecanlar. Malum takvimler değişirken, kaderlerinde değişeceğine inanılıyor.
Ve parti başlıyor. Abur cuburla donatılmış masa bir gün sonra başlanacak
diyetlerin habercisi gibi. O gün kadınlığımızı kırmızı donlarla donatırken, ruhlarımızı
da birbirimize aldığımız küçük armağanlarla taçlandırıyoruz. Yılbaşından çok
kaderbaşını yaşıyoruz sanki. Açtığımız her paket, yaşanmamış yıldan alınmış ilk
ganimet gibi. Necla’dan kitap, Serpil’den mum, Ömür’den şal kazanıyorum. Ve
sıra Leyla’ya geliyor. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Leyla… Hafif etine dolgun, esmer
bir kadın. Cildi pürüzsüz. Yüzü yontu bir kadın kadar güzel. Gözleri badem
irisi. Yüzü ne kadar çekiciyse, dili bir o kadar itici. Ağzını her açtığında,
bedenimin değişik yerleri karıncalanıyor. Leyla… Yüzüme bakıyor birkaç saniye.
Ama burada çalıştığımızdan daha uzun bir bakışma sanki yaşadığım. İçimi görüyor
sanki. Üşüyorum. Sarıyorum hırkamla kendimi. İnce bir manevrayla yaklaşıyor
masaya, kalan son armağan paketini usulca alıyor. Zanlımca içinde kırılacak bir
hazine var.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Leyla… Aramız gergin. “Neden
böyle?” diye düşünüyorum ama geçerli bir mazeret bulamıyorum. İlk günden
yıldızımızın barışmadığı belli. Aramızda hır gür yok. Birbirimize karşı
mesafeli ve bir o kadar da nezaketliyiz. Öyle ki her an yüzümüzden akıp gidecek
olan plastik gülümsememiz, sonunda birimizin nakavt olacağı bir dövüşün
habercisi gibi. Zaman zaman ipleri ele alıyor. Görünmez bir yular takılıyor
boynuma. Ben debelendikçe o duruşuyla, bakışıyla kamçılıyor beni. O vakitlerde
ben daha bir sessizleşiyorum. Kendimi işe veriyorum. Beni istediği noktaya
getiremediğinde öfkeleniyor. Bu yaşadıklarımızı kimsenin ruhu duymuyor. Sinsiliğin
bile bir asaleti varmış ki bunu Leyla’dan öğreniyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Leyla… “Hepimize tek bir armağan
aldım. Haydi, bunu balkonda açalım” diyor. Kendimizi bir anda balkonda
buluveriyoruz. Soğuk falan işlemiyor hiçbirimize. Şekere üşüşen karıncalara
benziyor pakete ulaşan ellerimiz. Hazineye ulaşmak için var gücümüzle
yırtıyoruz paket kâğıdını. Çıka çıka fincan
takımı çıkıyor o süslü paketten. Kimse bozuntuya vermiyor, öylece kutuya
bakıyoruz. Leyla kinayeli bir şekilde “Balkonda
kahve içmeyi seviyoruz ya onun için aldım” diyor. “Demek Leyla balkonda kahve
içmeyi seviyormuş” diye düşünüyorum. Ağzımı açıp bir şey söylememe fırsat
vermeden devam ediyor konuşmaya Leyla. “Hepsinin içine de not yazdım. Bakalım
kime hangi fincan çıkacak?” deyip sırıtıyor. Ömür atlıyor karton kutunun
kapağını bir çırpıda açıyor ve hemen aşk fincanını kapıyor. Elleri havada
bildik şarkıyı tutturuyor. “Tanrım tek başına koyma kullarını, yalnızlığa
ancak…” Kahkahalarımız sokağı inletecek cinsten. Sesimiz tüm evreni kaplıyor. Öyle
ki yoldan geçen gençler ellerindeki deki içeceklerini havaya kaldırıp bizi
selamlıyor. Necla çok istediği sağlığına kavuşuyor. Serpil hep paracıydı zaten.
Leyla’da başarıyı kapıyor. Bana da şans kalıyor. Herkes pek bir mutlu. Leyla’ya
teşekkürün biri bin. Fincanım hala kutusunda. Şans… O sırada kızlar içeri
giriyor. Tek başıma balkondan kenti seyre dalıyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Az önceki kahkahaların yerini
alan sessizlik içten içe kulaklarımı kemiriyor. Bu balkonda şahitlik ettiğim
tüm konuşmalar sanki uyanıyor. Yanı başıma baksam yitik sevdaları, ederinden
eksiğine bozdurulmuş altınları, hüznün tende açtığı yaraları göreceğim. Uzağa
bakıyorum. Balkonun beni yutmasına izin vermiyorum. İçeriden sesleniyor Leyla
“fincanını al da gel kahve yapıyoruz…” Gülümsüyorum. Sahi Leyla beni çağıyor. Üstelik
beni balkondan yanına çağırıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Fincanımı elime alır almaz sert
bir rüzgâr esiyor, dengemi kaybediyorum. Şans fincanım elimden fırlıyor, havada
daireler çizdikten sonra ayaklarımın dibine düşüyor. Koşup geliyor kızlar.
Kulplu kısım Leyla’nın ayaklarının dibinde öylece bana bakıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Görsel: Marc Chagall</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-34535552568909186252014-02-14T09:15:00.000+02:002014-02-14T09:17:11.948+02:00Ölen: Şimdiki Zamanlar*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsRz0yxGT044XzEwNYPf6ZOKFHA0wa-JJkjaTv8UT0JP44A6bMhwIhbTzCUQpovNeGUnjlnQvomWCNPBDJ4HyIRkG8NI7DR1K-SNP49BF4N8kuhww3QidqkE-LL36OR8IAUuzV1hqgEq4z/s1600/timeout.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsRz0yxGT044XzEwNYPf6ZOKFHA0wa-JJkjaTv8UT0JP44A6bMhwIhbTzCUQpovNeGUnjlnQvomWCNPBDJ4HyIRkG8NI7DR1K-SNP49BF4N8kuhww3QidqkE-LL36OR8IAUuzV1hqgEq4z/s1600/timeout.jpg" height="320" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">Başımı gömdüğüm kitaptan kaldırdığımda, televizyondaki
görüntüye takıldı gözlerim. Ses, var yok arası. Belki de bu yüzden yıllar
önceki bir medeniyete ait bir belgesele baktığımı birkaç saniye içinde
kavrayabiliyorum. Buluntular bir bir anlatılıyor izleyiciye. Savaş aletleri,
tabaklar, kaşıklar, bardaklar, kolyeler…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">Gözlerimi evimin içinde gezdiriyorum bir an. Şu an
deprem olsa ben ve içinde bulunduğum bina yerin yedi kaç dibine gömülsek,
yıllar yıllar sonra gömü değeri taşır mıyız? Ölen şimdiki zamanlar olacak. Ama
gömüyü gün yüzüne çıkaran için eskimiş sayılacağım, sayılacağız. Hoş bu evdeki
her şey müzelik öyle yerin dibine batıp, çıkmaya gerek yok ama.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">Bazen böyle şeyler düşündüğüm için aklımdan şüphe
ediyorum. Toprağın ne kadar merhametli bir örtü olduğunu biliyorum. Çiçekle,
börtü böcekle şimdiyi yaşattığı kadar içinde geçmişi de taşıyor. Üzerinde barındırdığı
mezar taşlarının çokluğuna bakınca toprağın yükünü kavrayabiliyorum. Tuhaf olan
benim bunları düşünmem mi? Yoksa bilmem kaç yıl önce yaşamış adamın birinin
evinde kullandığı çatalı, kaşığı, maşrapayı müzeye götürüp sergilemek mi?
Tartışılır. Üstüne bir de üşenmeden belgesel çekmek… Geçmişi kazıyarak kendini
var edenler oldukça daha çok belgesel yapılır. Mesela ben. Hatta hayatım. Her
hafta belgeselini çekiyorum. Terapide.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">“</span><i style="text-indent: 35.4pt;">Ayrıntıya çok
önem veriyormuşum. Resmin bütününü kaçırıyormuşum</i><span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">.” Terapistimin
yalancısıyım. Zihnimin dağınıklığından kurtulmak için düşüncelerimi seyreltmem
ve işlevsel olmayanlardan kurtulmam gerekiyormuş. Böylece kaygı ve
takıntılarımdan kurtulabilirmişim. Hayatım o zaman belgesel değil belki roman
tadında olur</span><i style="text-indent: 35.4pt;">muş</i><span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">Belgesel devam ediyor. Çocuk oyuncaklarına bakıyoruz.
Bakıyoruz diyorum. Milyarlık dünyada şu saatte sadece ben izlemiyorumdur
herhalde bu programı. Yalnız olmak istemiyorum. En azından reyting kardeşliği
yaşayabilirim. Oyuncaklar dünyasından, ölüler dünyasına hızlı bir geçiş
yapılıyor. Bir lahde bakıyoruz şimdi. Neden mi sesi açmıyorum? </span><span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">Gözlerim aldansın istiyorum. Duyduklarımın,
kurgularımı sonlandırmasını istemiyorum. Zaten bugünlerde hep ölümü
düşünüyorum. İyi oldu denk geldiğim. Şimdi anlatıları dinlesem içimde saklı
olanları çıkartamam. Ölmek değil de ölünün ardından yapılanlar ilgimi çekiyor.
Çok çeşitli senaryolar üretiveriyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">Annem ölmüş mesela. Kimler gelir ki cenazesine diye
düşünüyorum. Kalabalık içinde kendime bir yer buluyorum. Uzaktan çok uzaktan
kendime bakıyorum. İnsanların cami avlusunda toplaşmaları, oldukları yerle
tezat gülüşmeleri, dedikodu etmeleri, annemle ilgili anılarını anlatmalarına
katlanıyorum. Bazılarının bana şefkatle yaklaşmaları hoşuma gidiyor. Hele gelip
üzgün suratlarla sarılanlar, bir de böğüre böğüre ağlayanlar yok mu? Bunları
defalarca defalarca kurguluyorum aklımda.</span><span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">
</span><span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">Mesela “şu lahdin içinde yatan nasıl uğurlandı bu dünyadan acaba?” diye
düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Yıllar yıllar sonra bir belgesele konu
olup, en mahrem haliyle binlerce kişinin gözüne sokulacağını düşündü mü ki hiç?
Belki de onun ölüm töreni hala devam ediyordur. Annem peki. O hiç düşündü mü ki
cenazesini? Kimlerin geldiğini, neler yaptığını, beni, kardeşimi, babamı…
Lahdin yanına serpiştirilmiş armağanlara bakıyoruz şimdi. Gözyaşı şişeleri,
meyve çanakları, şarap sunakları…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">Ölümü düşünmek ürkütmüyor beni. Dedim ya ben daha
çok törenlerle ilgileniyorum. Törenleri çeşitlendirmek için sırayla evdekileri
öldürüyorum. Hepsine bir merasim düzenliyorum. Sıra kendime gelince içim
ürperiyor. Kendime bir tören yapamıyorum. Bir türlü kendimi öldüremiyorum.
Lahdin kıyındaki gezimiz bitince karanlık bir odaya giriyoruz. Odada türlü
heykeller. Yaşamın sessiz tanıkları sanki her bir surat. Hepsinin gözleri
kocaman açılmış. Yaşanmışlıkların ürpertici yüzü nakşedilmiş hepsinin
bakışlarına. Şimdi bu heykellerin yaşam görevleri hakkında konuşuyoruz. Tam
ortada duran dünyanın ekseninin eğiminden sorumlu sanırım. Benim terapistime
benziyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i><span style="background: #FAFBFB;">Böyle şeyler düşünerek ne tür bir
fayda sağladığımı merak ediyorum </span></i><span style="background: #FAFBFB;">diyecek
bunları anlattığımda terapistim. <i>Şimdiki
zamanı başka türlü nasıl öldüreceğimi bilemediğimi</i> söylerim ben de
kendisine olur biter. Onu bir tür arkeolog olarak görmeye başladım bu
belgeselli izlemekle. Üzerim çeşitli zamanlarla örtülmüş. Terapistim şimdiki
zamanda kalmak konusunda ısrarcı. Bense uzağa gitmek istiyorum. Geçmiş ya da
gelecek fark etmez. Zamanın üzerime merhametle kattığı bazen de zorbaca benden
çaldıklarını terapi odası denen müzede sergilemek... Bunu düşünmek başımı
döndürüyor, midem bulanıyor. Sıkıntımdan kurtulmak için başlıyorum bir bir
bizimkileri öldürmeye. Sıra kardeşime geldiğinde telefon çalıyor. İç
gıcıklayıcı sesiyle konuşuyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Nabeerr”
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“İyidir
senden?” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Napiyosun?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Hiiiç.
Okuyordum. Sonra bir belgesele sardım.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Ben
de kitap okuyorum. Uzuncadır bu kadar beğendiğim bir kitap olmadı. El âlemde ne
aileler var bir görsen. Romandaki kadın ve adamın aşkı öyle hoş ki. Aslında
kadın bir katil. Ama adam kadını çok seviyor. Bu yüzden cinayeti üstleniyor.
Eee bu bildik bir hikâye ne var bunda deme. Çünkü kadın morfinman. Hapse girse
madde kullanamaz ve ölür. Bu yüzden adam içeri düşüyor. Çok romantik! Bir de
bizimkilere bak. Kahve içip, fal bakıyorlar. Arada babamın sokakta iri memeli
kadınlara baktığı gözümden kaçmıyor ama…”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">Belgesel iyiden iyiye heyecanlandı. Karanlık odadan
çıkıp, yeniden lahdin yanına geliyoruz. Yoksa… Evet, tam düşündüğüm hatta
istediğim gibi. Birazdan lahdin kapağını açacağız. Sırıtıyorum uzuncadır
beklediğim bir şey gerçekleşmişçesine. Lahitten dış dünyaya sızan gizemli hava,
şimdinin doğasını etkileyecek ve birazdan kim bilir neler neler olacak?
Bekliyorum…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Baban
bir gün o koca memeli kadınlardan birinin peşine takılıp evden kaçarsa ne
olur?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Film
olur. Puhahahahahaaaaaaaaa. Babam üşenir. Yapmaz öyle şeyler.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Neden
yapmasın?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Yapmaz”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Ya
yaparsa?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Yapmaz
diyorum. Neden yapsın? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Ya
yaparsa?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Niye
üzerime geliyorsun?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Üzerine
gelmiyorum. Sesin değişti. Üstelik bağırıyorsun”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Değişmedi.
Bağırmıyorum. Benim konuşmam böyle. Sen değişiyorsun bilmem farkında mısın? Şu
terapiste gittiğinden beri dedektif gibisin.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">Sadece lahde bakıyoruz. Ses olmadığı için
anlatıcının kurgusunu bilmiyoruz. Bu gerilimi seviyorum. Yıllardır bu anı
beklemişiz.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;"> “Ben sana okuduğum kitabı anlatıyorum, sen babamı
bir kadınla evden kaçırtıyorsun.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Ailenden
yakınan sen değil miydin?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Ben
ailemden yakınmıyorum”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Az
evvel kitaptaki adam ve kadını kim anlattı?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Ben
anlattım ama…”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: #FAFBFB;">“Onca
okuduğun kitap içinde bana hiç birini anlatmadın. Neden şimdi bu aileyi bana anlatma
ihtiyacı hissettin?”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; text-indent: 35.4pt;">Ve lahdin kapağını açtık. Mezarın içinden sızan hava
sanki ekranı aşıp evimi sardı. Birden kendi cenazeme konuk oluverdim. Evim
mezarıma dönüştü o an. </span><span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">Müzeymiş meğer
burası. Sergileniyormuşum. Geçmişi bir gün tekrar kazıyacak olan daha sonraki
nesilleri bekliyormuşum. Ve o. Telefondaki. Sibel. Aslında şimdiki zamanı
öldüren kişi olarak lahdin kapağını açıp aslında kendi hayatını öldürüyormuş.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;">* Sevgili okur,</span><span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 35.4pt;"> "Dünya Öykü Günü"müz kutlu olsun. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 47.20000076293945px;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #fafbfb; text-indent: 47.20000076293945px;">Görsel: TimeOut - Özgür Çakır </span></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-12705620210034977592014-02-05T14:30:00.000+02:002014-02-05T14:31:53.808+02:00Pilli Saat<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6v_XRirWsiv-wyfuo0OIqL8iU6Yu2pLKJzz2PHsfW3CSDRAbyp9CZV0cXB109DLlP-OgMq6pUT6gZwiECK2HBYJ8ampUbD2WDKz-TKyHD8S1wAZ40oAUF0SIU3JvxCFJ7zFv3ca_N_cYQ/s1600/zaman2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6v_XRirWsiv-wyfuo0OIqL8iU6Yu2pLKJzz2PHsfW3CSDRAbyp9CZV0cXB109DLlP-OgMq6pUT6gZwiECK2HBYJ8ampUbD2WDKz-TKyHD8S1wAZ40oAUF0SIU3JvxCFJ7zFv3ca_N_cYQ/s1600/zaman2.jpg" height="320" width="201" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Saatimin pili bitmiş. Sanki biri
ya da bir şey ölmüş gibi; insan, kuş, kedi, çiçek… Bir tek o bundan etkilenmiş.
Saatim durmuş ama dünya dönmeye devam ediyor. Üst komşu hala gürültücü,
ödenmesi gereken faturalar boylu boyunca masanın üstünü kaplamış, insanlar bir
yerden öbürüne yetişme telaşında ve ben kalkıp işe gitmek zorundayım. Oysa
saatimin pili bitmiş. Ben dâhil kimse bunu fark etmemiş. Bir tek saatim kendi
varlığından haberdar ya da varlıksızlığından.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Dün durmuş, tam 5’e 20 kala. O vakitlerde ben bir başıma
sinemada oturmuş bundan sonraki sıkıcı hayatımın nasıl geçeceğini düşünüyor,
aslında evrenden habersiz planlar yaptığımı sanıyordum. Oysa içimden geçen ya
da geçmeyen her şeyi kara delik misali bilir bu evren. Kurguladığım tüm kehanetlerimi
doğrular. Ne düşünüyorsam o olduğumu fısıldar bana. Bunun için saatlerce yoga
vs yapmama ya da nirvanaya erip tekrar dünyada dolaşmama gerek yok. Dün saat
5’e 20 kala, dalga geçtiğim evrene yolladığım mesajları düşünerek aslında
bahtsızlığımı yüzüme yüzüme vuran filmle içlenirken durmuş saatim. Kim dayanır ki
bu hüzne. Durmuş işte. Zaman durmuş. Zaman durduran hüzünlerim var benim.
Hüzünlerim bir de beni durdurabilse. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Duran saatim kadar cesaretim var
mı ki? Durabilir miydim ben de? Ne olurdu acaba bir an durabilseydim. Etrafımda
her şey akıp gitmeye devam etseydi de ben dursaydım. Tıpkı o masaldaki gibi.
Gittiğim terapi grubunda <i>çocukken
okuduğumuz ya da anlatılan masalların anımsanan ve unutulan yanlarının
yaşantılarımızla ilgili</i> olduğunu söyledi terapist. Ben masalları başından
sonuna kadar anımsarım. Çünkü benim derdim unutamamak. Aslında başkarakterleri
unutmak isterim. Yan karakterler bana daha cazip gelir. Sekiz çocuklu evin,
beşincisi olunca belki insanın başkarakter olmaya fırsatı olmuyordur diye bir
yorum yaparak iç döküntülerimi biraz olsun sessizleştirebiliyorum şimdilerde. Hem ne o öyle her şeyin başkarakter etrafında
dönmesi. Oysa hayat çok katmanlı. Bu
lafa sinir oluyorum ama bak yeri geldiğinde ne güzel de duruyor satır arasında.
Oysa daha küçükken söz verdimdi kendime sırf güzel duruyor diye bir şeyleri
yapmamaya. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Neyse… İyi ki son zamanlarda
televizyon dizilerinde yan karakterlerin hayatları gündeme geldi. Ama hep aşçı,
hizmetçi, uşak. Oysa ben gibi yan karakterlerinde güzel bir hayatı olabilir. Buna
kendim bile inanmasam da söyleyebilmem bile önemli bir adım. Çünkü çok çok
küçükken inanmadığım hiçbir şeyi söylememeye söz vermişti. Yahu benim
küçüklüğüm hep bir şeylere söz vererek geçmiş. Ne zaman yaşadım hiç bilemedim
vallahi. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Saatimin durmuş olması günlük
hayatımın ritmini bozdu. Derhal ona pil taktırmam gerektiği için düştüm
yollara. Bir an her şeyin durduğunu hayal etmek istedim. Yapamadım. Ne mümkün.
Sanki saatimin durduğunu herkes duymuş yolda üç kişi sırf nispet olsun diye “saat
kaç?” diye sordu. Oysa şehrin her yerine kazulet misali saatler dikildi. Cep
telefonu var. Saatime baktım sitemkâr. Durdun da halt ettin sanki. Aklıma o
masal geldi niyeyse. Terapi grubunda anlatacak bir şey çıktı diye sevindim. Uyuyan
Güzel. Bırakmadılardı ki kız bir başına uyusun. Herkesi uyuttulardı. Sonra hep
bir öpücükle her şeyin düzeldiği o masallardan birini daha anımsadım. İnsan
öpülmekten kaçınıyor ama bir öpülüyorsun duran hayatın değişiveriyor. Bir
öpücük uğruna ne hayatlar bekleşiyor ya Rab.
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yoruldum kendi sesimden, kendimi
duymaktan. Birazda başları anlatsın bana beni ve kulağım yabancı sesleri keşfetsin.
Yol boyu sesleri dinledim. Kulağım bir saatin tik taklarını aradı. Böylece
zamanın hala bir yerlerde işlediğini bilecektim. Tik takların zamana uyum
gösteren seslerini sağır etti kulağımı. Yol boyu insanların hırslarını,
avuntularını, iniltilerini, sinirlerini duydum. Yani zaman durmamış kendi
bildiğince akmaya devam ediyordu. Bir tek benim saatim yaramazlık yapmış,
zamana çelme takmıştı. Buna kızan zaman onu oyun dışı bırakmıştı. Son 27 saattir öylece kala kalmıştı ortada
saatim. Onun bu yalnızlığı, işe yaramazlığı içimdeki kaygıları kamçılıyordu.
Adımlarımı hızlandırdım. Sonunda saatçiye geldim. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kapıyı açtım. Eski bir dükkân
burası. Antikacı misali içeride daha önce hiç tanış olmadığım onlarca şey var.
Gözlerim guguklu saat arıyor. Ama burada yok. İçeride hacı yağı ve metal kokusu
birbirine karışmış. Loş ışıkta acabası. Başımı kaldırdığımda göz göze
geliyoruz. Hulusi Kentmen’e benzeyen bir adam saatçi. Tatlı sert. Dudakları
bıyıklarının altında kaybolmuş. “Yaşlı erkekler neden göbeklerine kadar
çektikleri pantolonlar giyer?” sorusu yine beliriyor aklımda. Başımla selam
veriyorum. Cebimden çıkardığım saatimi gösteriyorum. Birkaç müşteri daha var
içeride. “Az bekle” bakışıyla selamlıyor beni saatçinin gözleri. Sıranın bana
gelmesini bekliyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
İçeride durmuş bir sürü saat
olduğunu fark ediyorum. Desene birçok kişinin zamanı durmuş. Nedense bu düşünce
beni hafifletiyor. Dükkân boşalasıya kadar o saat senin, bu saat benim zamanda
yolculuk ediyorum. Derken “hanım kızım…” sesi sıranın bana geldiğini söylüyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Saatimi uzatıyorum. Avucunun
içine alıp bakıyor önce birkaç saniye. Başını kaldırıp bana bakıyor. “Oldukça
eski…” diyor. “Annemindi. Ona da annesi vermiş. Anneanneme kimden kalmış ya da
nereden almış bilmiyorum” diyorum tüm soruları bir anda savuşturmak için. İnce
uçlu tornavidasıyla nazikçe arka kapağını acarken saatimin, ikimizde geçmişteki
yolculuğumuza devam ediyoruz. Ne zaman pillerin değiştiğinin yazıldığı küçük
not kâğıdı görünce yüzüme bakıyor ve mırıldanıyor “iyi dayanmış…” </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Zaman dayanır mı? Zaman acıtır. O
hâkimdir. Hüküm verir, ona göre yaşar gidersin. Uyandığımda bugün günaymasın
diyebiliyor muyum? Büyümek istemedimdi de bak on ikime gelmeden kuşburnu gibi
dökülmeye başlamıştı memelerim. Şimdi gerdanımı süsleyen ince çizgilerle olan
savaşımı düşünüyorum. İyi dayanmışmış. Vallahi Hulusi Kentmen’e benzemesen
sorardım ben sana. Kaşlarım çatılmış ki “n’oldu?” bakışlarıyla kendime gelip,
derin bir nefes alıp gevşiyorum. “İçine pilin civası akmış” diyor saat
tamircisi. Haznesi dolmuş. “İyi dayanan zaman işte böyle izler bırakır mı?”
diye küçümser bir gülücük geçiyor dudaklarımdan. “Biraz zaman alır bunu tamir
etmek, dilerseniz akşama gelip alın…” .“Peki, akşam olduğunu nereden
bileceğim?” diye bir şeyler dökülüyor ağzımdan. “Ezan sesinden ölç zamanı…”
diye matrak bir ses çalınıyor kulağıma. Hangi filmde gördümdü ben bu adamı. “Çocuğum
sen hiç dışarıda oynamadın mı? Akşam ezanıyla eve girilir. O vakit gün gecenin
koynuna girer, sokaklara kurtlar, kuşlar iner.” Tamirci, “o eskidendi, çok
eskiden…” gülüşünü yerleştiriyor yüzüne. Hala hangi filmde gördüğümü
anımsayamadığım adam “bir çay söyle ahretlik, şöyle tavşankanı olsun” diyor.
Tamirci başını kaldırıyor “göz açıp kapayıncaya kadar akşam olur dertlenme
kızım.” deyip kapıya yöneliyor “Saniye Hanım kızım bize iki demli çay.” </div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-86705436839768624092013-10-11T09:51:00.001+03:002013-10-11T10:30:32.752+03:00Cep<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9kdxRBv8TYQfe4a7fxStgk0gXYL0MgzYtZ4_bCDzUYrnod1d_WXgVGulYkhttQBSvtdzhPUVamk6b6IGpMcc-MBi3KDCBICApCZSNsV0RSbDB16uDUzxJE59qyfd1sfZqOGuELBB_XgDg/s1600/podborll.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9kdxRBv8TYQfe4a7fxStgk0gXYL0MgzYtZ4_bCDzUYrnod1d_WXgVGulYkhttQBSvtdzhPUVamk6b6IGpMcc-MBi3KDCBICApCZSNsV0RSbDB16uDUzxJE59qyfd1sfZqOGuELBB_XgDg/s320/podborll.jpg" width="265" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Elimi cebime attığımda maziden
kalma sinema biletlerine, unutulmuş paralara ya da yiyecek kırıntılarına gülümseyemiyorum
artık. Ellerime hüzünler takılıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Oysa o filmi ben seyrettim. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
O çikolatayı ben yedim. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kim bilir o parayı ne için bozdurdum, sonra da ya üşengeçlikten ya da vakitsizlikten cebime
sıkıştırıverdim. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Cebimden çıkanlar beni
yaşanmışlıklarıma götürür, bilirim. Günden kalanları şimdiye taşımak içindir
cepler, siz de bilin. Cep, belleğin karanlık kileridir. Birşey unut ki cebinde, olmadık bir yerde ansızın hınzır ve utangaç bir dışavurumcuyla karşılaş. İş
toplantısında eline sümüklü bir mendil gelsin, sevginle yürürken eskisiyle
gittiğin kafeden aşırdığın çay şekeri paketi dudağında çekingen ve iç buran bir
gülücüğe dönüşsün, en züğürt kaldığın anda avucundan tüm bedenine yayılan beş,
on liranın sıcaklığını yaşa.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bu sabah elimi cebime attım,
boşlukla tokalaştım. O gün sanırım cebimde saklayıp, gelecekte kendime armağan
edebileceğim bir şey yaşamamıştım. Sahi “<i>bu
ceketi en son en zaman giydimdi</i>” ben diye geçirdim aklımdan. Kayıtlarda tek
bir iz yok. Aklımın sınırlarını zorlarken, bir taraftan da cebimde bir kuyu
açıyorum. Sanki gizli bir bölme var. Çok uzakta değil. Biliyorum. Birazdan
elime bir şeyler gelecek. Birkaç dakika sürüyor arayışım. Kırgınlıktan mı
kızgınlıktan mı anlımda boncuk boncuk terler birikiyor. Yeni yetme heyecanı
sanki yaşadığım. Bir şey buldum derken kaybetmek… Boşlukla tanış olmak böyle
bir şeymiş, anlıyorum.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Üzerimdekini bir anda çıkartıp, çok
cepli bir mont alıyorum gardıroptan. Bir çırpıda giyiniyorum. Aynadaki aksime
bakıyorum. Ellerim gizli kasada saklı duran nadide mücevheri almaya hazır
hırsız misali. Fermuarlı cebi açıyorum usulca. Sanki biri bana bir eşek şakası
yapmış da korkunç suratlı bir palyaço fırlayacak cebimden. Kalbimin sesi dışarının
hengâmesini bastırıyor. Yok. Hiç bir şey yok. Sol da hayat var derlerdi bir de.
Onca cebi olan monttan hiç mi bir şey çıkmaz. Çıkmadı. Arayışımın sesiyle
konuşuyorum. Fermuarın, trenin raylar üzerindeki hareket etmesi gibi bir aşağı
yukarı, sağa sola hareketi, ellerimin ne bulacağını bilmeyen ürkek dokunuşları,
kimi zaman hoyrat, kimi zaman mahcup, kimi zaman hırslı halleri…</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Birkaç dakika içinde ceket,
palto, pantolon, şort denizinde yüzer buluyorum kendimi. Hepsinin cepleri
yoklanmış. Geçmişten, bugüne gelen bir şey kalmamış ceplerimde. Yalnızım. Ceplerim
kadar boş. Oysa cebimde bir dünya saklıydı. Ne oldu benim dünyama? Sakız,
çikolata kâğıtlarına, fındık fıstık kabuklarına, karalanmış resimlere, tutulmuş
notlara, metro, otobüs biletlerine. Ne oldu?
Yıllarca yaşadığım ne varsa <span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">rakı
bardağındaki buz misali eriyip gitti cep yalnızlığında. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: white;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="background: white;">Aynadaki yüzü yerleri süpüren küçük kız çocuğuna bakıyorum. Cepleri bomboş. Rüzgarda savruldu savrulacak. Ona bu kadar yüklenmek istemiyorum. Fısıldıyorum: "<i>Yoksa cebimde eli olan bir başkası mı var</i><span class="apple-converted-space"><i>?</i>"</span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-5850431188233261872013-09-04T08:58:00.000+03:002013-09-04T09:10:03.542+03:00Bir Poşet Çaylık Yalnızlık<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhasZfWTRIgIRVQS-5UC6u1FEi6zXxC8tW9NnijA2yLJNg3wsE4tC4u8M1sZrq3HTaYQTqHfccGLOJpKq-nFnDiH8AGAe7ao2ZT_P4VhQ9UEH9UVk5iX6Q_Pa5yMdx-sPWSPVJazItPKsgM/s1600/tumblr_mivw9n7JlU1s2m566o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="397" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhasZfWTRIgIRVQS-5UC6u1FEi6zXxC8tW9NnijA2yLJNg3wsE4tC4u8M1sZrq3HTaYQTqHfccGLOJpKq-nFnDiH8AGAe7ao2ZT_P4VhQ9UEH9UVk5iX6Q_Pa5yMdx-sPWSPVJazItPKsgM/s400/tumblr_mivw9n7JlU1s2m566o1_500.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sabahları zorla uyandırılmış bir çocuk
gibi kara yüzlü Ankara. Oysa mevsim hala yaz.
Hele çay ile demlenme vakitlerinde balkonda şalsız, hırkasız
oturulmuyor. Ay, güneşin arka yüzü ama mecalsiz. Işıtmıyor, ısıtmıyor. Sahiden
gece olmuş. Saksının içine saklanmış sensorlu aydınlatmalar da olmasa çocukluk
korkularım hortlayacak. İmdadıma bir bardak çay yetişiyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kocaman demliği tek başıma
götüremeyeceğim için poşete vuruyorum kendimi. Ömrünün son demlerini yaşayan sararmış
mevsim çiçeklerinin arasında hiç yorulmadan dönüp duran rüzgârgülü çekiyor
dikkatimi. Geceye tezat hareketliliği yaşam dolu. Sıcak suyu dolduruyorum ince
belliye, daldırıyorum içine poşet çayı. Suyun içinde efkârlı bir duman gibi
dağılışına ve bir süre sonra sinsice tüm bardağı kaplayışına bakıyorum. İçim
ürperiyor. Ne zaman yola çıkacak olsam böyle oluyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bu gece, gidiş öncesi… Üşüyorum. Bozkırın
ağustosu işliyor iliklerime. Gündüzü yaz, gecesi kış olan bozkırın insana ne
zaman uzun kolluları giydireceği belli olmuyor. Ayazda çıplak, çırılçıplak
kalmış gibi hissediyorum. Bi başıma… Oysa evimin balkonundayım. Kollarımla
sarıyorum bedenimi. Önümde duran çay bardağına bakıyorum. Bir dudak payı
mesafesi aramız. Oturduğum yerden belli belirsiz seçebildiğim bavula selamlaşıyorum.
Çocukluğumun demleme çayları yakıyor gırtlağımı. Gözümün önünde kırmızı
terliklerine sıkıca sarılmış o küçük kız çocuğu beliriyor yine. Gözlerimi yumup,
sağa sola sallıyorum başımı, sanki birazdan gözüme kaçacak kum tanelerini savuşturur
gibi. Hangisi daha ürkütücü bilemiyorum. Karanlık mı yoksa belleğimde canlanan
izler mi? </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kitabımdan bir cümle daha
okuyorum. Bardağımdaki poşet çay çoktan demini almış. Tam ince belliyi
yakalamışken bileğimde bir sıcaklık duyuyorum. Koynunda saklı kırmızı
terlikleriyle kız çocuğu duruyor hala bavulun yanında. Gitmeler ve gelmeler
arasına sıkışmış, götürdükleriyle getirdiklerini bir türlü tümlemeyen diğer
oyuncularda bavulun etrafına çörekleniveriyor bir bir. Uzuncadır rafta ters
çevrilmiş duran fotoğraf karesi canlanıveriyor zihnimde. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Annem yükte ağır, pahada hafif
çul çaputu yüklerken bavula, karnını şişiren onca olayı haykırmaktan geri
durmuyor babamın yüzüne. Annem odanın içinde dolanıp dururken sadece bavula
bakıyorum. Kırmızı terliklere bu gidişte bavulda yer kalmayacak biliyorum.
Annem hışımla kapatıyor bavulu, gözü hiçbir şeyi görmeden yöneliyor kapıya.
Uzun koridor boyu itişe kakışa yürüyen bizimkileri izliyorum. Kâh kapının
önünde, kâh apartman girişinde, bazen arada bir yanıp bir sönen demokrasi
neferi sokak lambasının önünde sulh edene kadar olduğum yerde sarıldığım
kırmızı terliklerimle ayakta bekliyorum. Her yıl benzer seremoniyi
yaşıyoruz. Yaşım ne kadar büyüse de
değişmeyen tek şey o bavulun hatta evde içinde ne kendime ne de terliklerime bulamıyorum.
Ve nereye gidersem gideyim içi hep boş, hiç dolduramadığım bir bavulla dolaşıp
duruyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
***</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bildik yollardan geçerek işe
gelmenin en güzel tarafını düşündüm. Aklıma bir şey gelmedi. Ölesiye açım. Beynime
kan gitmediğinden aklıma bir şey gelmemiş olabilir. Veysel abi görünüyor
merdivenlerin başına. Namı diğer “Simitçiler Kralı”. Konuşmadan tutuşturuyor
elime simidimi, bakamdan alıyor parayı. Merhaba ve iyi günler anlamına gelen
tek kafa sallamayla sürdürüyoruz iletişimimizi. Ofise gelince ilk iş basıyorum
su ısıtıcısının düğmesine. Poşet çayın kâğıdını açmamla kızılca kıyamet kopuyor.
“Usulca açtım oysa kâğıdını bu sesler çaydan gelmiş olamaz” diye düşünürken, ne
olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ayaklarım
beni koridora doğru itiyor. Görüntüleri insana benzeyen, kare şeklinde
paketlenmiş ve üzerlerine elbise geçirilmiş geçkince iki kadın, sekreter Nigar’ı
gagalayan saksağanlar gibi karşımda duruyor. O sırada nedense su ısıtıcısının düğmesinin
bozuk olduğu geliyor aklıma. “Kendi kendine kapanmayacak ve içinde azıcık su
vardı” düşüncesiyle zihnimi dövüyorum. Dün gece gibi bu sabah da çay içmek
nasip olmayacak. Ve kavga başlıyor… </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Nigar becerikli kızdır, türlü
belaları savuşturur ama bu seferki farklı. Poşet çay ve simitin flörtöz duruşu
sinirlerimi bozuyor. Suyu kaynatamayan ısıtıcıya sövecek zaman bulamadan kadınlardan
birinin haykırışıyla kendime gelir gibi oluyorum. “Biz burada bekleşirken nasıl
simit yersin? Utanmadan yanında peynir ve zeytin. Bal, kaymak da ister misin
canım?”. Gözüm Nigar’ın başının üstünde sallanan saatle buluştu: 8.42… Sabah
sabah bu kadar enerjiyi nereden buluyorlar hiç anlamamışımdır. “Ya sabır!” deyip
dönüp su ısıtıcısına bakıyorum. Neyse ki kendi halinde kaynamaya devam ediyor.
Kadınlardan öteki alıyor sazı eline “Burası yemek yeme yeri mi?”. Nigar “sistem
yok, giriş kaydınızı yapamıyorum” diyor sakince ve bir lokmacık simidini ağzına
atarak. Tuhaf Nigar’ında çayı yok. Onun bu kayıtsızlığı karşısında kadınlar
daha bir delleniyor. Sesler ayyuka çıkmış durumda. Derken bir hasta yanaşıyor
yanıma. Bir şeyler söylüyor ama ne dediğini anlayamıyorum. “Bi saniye” deyip
Nigar’a doğru yürüyorum, çay suyunun fokurdadığını duyarak. Kadınlardan biri
panter misali dalıyor Nigar’a. Tek dalış işe yaramıyor Nigar savunmada. Bir
Kırkpınar şenliği başlıyor. Tükürükler, salya, sümük yumruk, küfür rezilliğin
bini bin para… Bizim postalar ne cehennemler acaba? Kadınlar alıcı kuş gibiler.
“Burası çocuk kliniği, sakin olun biraz. Bakın sabileri ürkütüyorsunuz”
diyorum. Sanki sözlerim raunt arası. Bir nefeslenip “Haklısınız hocam ama biz
beklerken yemek yiyemez. Bizimle böyle konuşamaz” deyip tekrar çirkefliği
kuşanıyorlar. O sırada küpeli delişmen bir başka hasta yakını “Kadınlara böyle
bağıramazsınız” diye çıkışmasın mı? Nigar yeni bir cephe açma konusunda kararlı
adımlarla onun üzerine yürüyor bu defa “Biz neyiz burada trans mı?” Hayda! Şimdi
de cinsel ayrımcılık konusunda başlıyor münakaşa. Sonunda müstahdemler
yetişiyor. İki cılız biri etine dolgun üç adamı hallaç pamuğu gibi atıyorlar
koridorun sonuna Nigar ve meydan muharebesinin diğer üyeleri. Derken
sekreterimiz kuyruğuna basılmış kedi gibi avaz avaz “Güvvvvvvenliiiiig!” diye
bağırıyor. Fellini filmlerinden birinin bir sahnesine hapsolmuş gibiyim. Gele
gele ahu gibi bir kız gelmesin mi güvenlikçi kılığında. Yürüyüşü arkamdan gel
kıvamında. Kalabalık sütliman. Koridorun sonundaki odamda çalışan su ısıtıcının
haykıran sesini bile işitebiliyorum. Sabah bana bir şeyler soran hastanın sesi
de cabası. Telefonda birine olanı biteni anlatıyor: “Anammm tam telezondaki gibi gız. Hiç bu kadar
yakından görmemiştim olup bitenleri. Keşke sende olaydın da birlikte yaşayaydık
bu macerayı…” Güvenlikçi kızın büyüsünden midir nedir olaylar sanki yatışıyor. Nihayetinde
kadınlar şikâyetçi olmaya karar verip soluğu başhekimin odasında alıyorlar. Kadınların
şikâyetçi olacağını işiten Nigar durur mu? Değme artiste pes dedirtecek şekilde
başlıyor sinir krizi geçirmeye. Ayılıp bayılıyor. Hurra herkes Nigar’ın başına.
Nigar bu dilini tutar mı hiç. Arada gözleri açıp laf sokması da yok mu? “Hastanenin
15 TL ye ihtiyacı varsa ben vereyim de bunlar gibilere bakmayalım. Dilerim
Tanrı’dan devasız dertlere tutulursunuz da sülükten doktor diye medet umarsınız”
demesin mi… O sırada film kopuyor. Koridor meydan savaşı sürerken tek eksik Red
Kid ve Daltonlar sanki. Benim burada ne işim var deyip soluğu odama alıyorum.
Kapıyı kapatıp tüm dünyayı ardımda bırakıyorum. Buharlaşan suyun yüzüme vuran sıcaklığı
eşliğinde simitten bir ısırık alıp poşet çaya hüzünle bakıyorum.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
***</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
uzakta olacağım </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
zaten yan yana değilsek<br />
hep
uzak</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sen
çalışırken ben günü yaşadım. Azıcık. Aylaklık ettim sayılmaz. Çalıştım. Çalıştım
da günden payımı da aldım. Hakkım kadarını aldım merak etme. Tamam, tamam
itiraf ediyorum hınzır kedilik yaptım birazcık. Kızma! Pencereden baktım bi
ara, hayal kurdum. Hayal kurmayı seviyorum. En gerçeğinden hayaller kurmayı
ama. Yasaklanmadan az <i>gündüz düşü</i>
gördüm. Bu gündüz düşlerini çok seviyorum. Çünkü bu sayede seni görmem için
illa gece olmasını beklemem gerekmiyor. Seni hissetmem için uyumam
gerekmiyor yani. Gündüz düşleri için yüreğini açman yeterli, yatak yorgan
gerekmiyor. Bir pencere görünce burnumu dayıyorum gökyüzüne bakıyorum. Türkü
mırıldanıyorum, anneannemin öğrettiği duaları okuyorum, senin yüzünü gözümün
önüne getiriyorum. Mutlu oluyorum. Mutlu olmak çok kolay aslında. Bir pencere
olsun yeter. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Pencereleri çok seviyorum. Pencere sana açılan kapı. Yola
bakan o küçücük cam parçasından başımı uzatıp sana bakıyorum. Bugünlerde
pervaza bir <i>kuş</i> dadandı. Güvercin
değil. Ona <i>sokak kuşu</i> adını verdim.
Ne zaman seni düşünsem, sokak kuşu pencereye geliyor. Onunla seni konuşuyorum.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Bu öğleden sonra sarı yazın ilk renklerini buldum. Atkestanelerinin
yaprakları kızarmış. Sende gör istedim. Tüm renkleri zihnime kazıdım. Daha önce
görmediğim renkler bunlar. Biliyor musun ağaçlarda yaşama<br />
tutunmaya çalışan
yapraklar var, inadına yemyeşil. Ama yerdekileri görmen lazım. Yeni sarı, eski
sarı ve çürümüş sarı… Sarı kış gördün mü sen! Allah baba yapmış bu sabah
bizim için görelim diye. Ben senin içinde baktım. Nefes alınca burnun
yanıyor bahar gibi. Onca soğuğa karşın, onca acıya karşın gizliden kışa bahar
gelmiş. Sen de hisset istedim. Çocuklar ne kadar mutlu bir görsen. Gitsem
yanlarına saklambaç oynasam, sobelesem hepsini. Çocuklarla dans etsem yaprakların
üzerinde en sarısından. Çocuklara uzaktan bakan kediler var. Yatağımızı
mahvettiniz diye inceden incede gırlayan kediler. Bir yakalasalar çocukları!
Kedileri görmen lazım. <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
Bu sabah pencereye geldi yine sokak kuşu. Simidim vardı
elimde. Az ufaladım koydum önüne. Çayımı veremedim. Kıyamadığımdan değil. Hep
ister diye düşündüm. Çayı bilsin istemedim. Doğasına aykırı gibi şeyler hiç
düşünmedim. Sıcaklığı bilirse hep ister. Sıcaklığı bilsin istemedim. Bilmediğin
şeyleri istemiyorsun çünkü. Bilmezsen canın çekmiyor, özlemiyorsun. Herkes
simit verir olmadı ekmek verirler. Ama soğukta bi bardak çayı kim verir bir
sokak kuşuna. Seni düşündüm. Sıcaklığını düşündüm. Sen çalışırken ben düş
gördüm. Gündüz düşümde seni gördüğüm. <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yavaş
yavaş zaman akıp gidiyor. Öğleye koyuldu gün. Gökyüzü beyaza çaldı soğuk çıktı.
Güvercin gitti. Simit bitti. Gündüz düşü yok. Pencere kapalı. Ve önümde bir
bardak poşet çay yalnızlığı… </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b>Görsel:</b></div>
<span style="color: #cc0000;"><strong> </strong></span><a cc0000="" color:="" href="hhttp://www.tumblr.com/tagged/gitme><span style="><strong>jelibonbahcesi</strong></a><span style="color: #cc0000;"><strong>
</strong></span>Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-32530643156994908382013-07-04T11:47:00.000+03:002013-07-05T11:04:22.309+03:00Alis, Harikalar Diyarı'ndan Tüymüş Bulunuyor<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZVs3pbqStozupiUQE0AFwVBdp0XZW9kF0dSuP0iyxbySPriBYvh3UA99sQVWgUii2IIMZz7rVq450gxyvNrQ7pXJfUdI4R9mQinS8_J9pBxWdtpu9noCJhgyf1982VdXwiWr-bYVDB5fQ/s506/alis.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" oya="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZVs3pbqStozupiUQE0AFwVBdp0XZW9kF0dSuP0iyxbySPriBYvh3UA99sQVWgUii2IIMZz7rVq450gxyvNrQ7pXJfUdI4R9mQinS8_J9pBxWdtpu9noCJhgyf1982VdXwiWr-bYVDB5fQ/s320/alis.jpg" width="221" /></a></div>
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Bu kitap şeytana pabucunu ters giydiren kadın hikayeleriyle dolu Töre cinayetlerinin, şiddetin ayyuka çıktığı, toplu tecavüzlerin sıradanlaştığı bugünlerde, kadın meselesine dair bir kitap, insanın kolunu kanadını kıran hikayelerle doludur diye düşünüyor olabilirsiniz... Haklısınız ama biz, bu kez böyle olmasına izin vermedik.</span><br />
<br style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;" />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Kadının o alışıldık ağrılı çerçevesine sığmayacağını kör göze parmak yöntemiyle hatırlatmak için romancı, öykücü, senarist, karikatürist 16 kadın mizahın sivri çatısında biraraya geldik. Bu kitap şeytana pabucunu ters giydiren kadın hikayeleriyle dolu. Niyetimiz, ataerkil bakışın kadını hapsetmeye çalıştığı o kader odaklı, acılı camekandaki derin kırıkları işaret etmekti.</span><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;"></span><br style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;" />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Kadınlardan, bu kez gülümsemek ve umutlanmak için...</span><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;"><strong>İçindekiler</strong></span><br />
<br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Pilavcı Karısı -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Gaye Boralıoğlu<span class="Apple-converted-space"> </span></i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Konsomatris -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">A. Şebnem Soysal</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Terapi -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Aslı Perker</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Yük -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Selma Sancı</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Kuru Kayısı -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Deniz Tarsus</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Tamam -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Gönül Kıvılcım</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Üçlerin Hikmeti -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Menekşe Toprak</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Tanrı ve Tavşan -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Aslıhan Özen</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Yazamadım Bir Türlü... -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Hülya Soyşekerci</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Çavuş - Neşe Karataş</span><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Kalpsizin Teki -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Sibel K. Türker</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Yedi Ağlı Don -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Seray Şahiner</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Siyah Dokuz Okey -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Ayşegül Çelik</i><br />
<span style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; display: inline !important; float: none; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Firdevs -<span class="Apple-converted-space"> </span></span><i style="-webkit-text-stroke-width: 0px; border-bottom: 0px; border-left: 0px; border-right: 0px; border-top: 0px; color: #333333; font-family: Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; font-size: 12px; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 18px; margin: 0px; outline-color: invert; outline-style: none; outline-width: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-indent: 0px; text-transform: none; vertical-align: top; white-space: normal; word-spacing: 0px;">Hatice Meryem<span class="Apple-converted-space"> </span></i><br />
<br />
<em><span style="color: #333333; font-family: Tahoma;"></span></em><br style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: #333333; font: 12px/18px Tahoma, Arial, Helvetica, Verdana; letter-spacing: normal; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; word-spacing: 0px;" />Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-35609748245412210762013-05-27T13:04:00.000+03:002013-09-11T12:24:18.881+03:00Bir Telezon Macerası - 1 <iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/XWxI7ORibho" width="420"></iframe>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-28932170795878514412013-05-26T09:16:00.000+03:002013-09-11T12:25:29.180+03:00Bir Telezon Macerası- 2<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/y3s3JUK7gks" width="420"></iframe>Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-39064904980127733302013-05-25T11:40:00.000+03:002013-07-05T11:03:50.756+03:00Bir Telezon Macerası-3<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/ckEEu6S-I3I" width="420"></iframe>Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-59709932031902257612013-05-22T09:05:00.000+03:002013-05-23T15:26:44.834+03:00Muz Kabuğu<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlah7YbeeCCQWA-Nkqbn3uv_T0CWwok3Jycx3v_zsdwCs2cFbzc-mRsiAMo999JxvGVO51CUdvEbxFAnVLGfisZGleCcnAMpCOENP3z5Kx7K70gwgkY6v80zNTYiVcl5PxAcDDRHr06NtB/s1600/muzkabu%C4%9Fu.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlah7YbeeCCQWA-Nkqbn3uv_T0CWwok3Jycx3v_zsdwCs2cFbzc-mRsiAMo999JxvGVO51CUdvEbxFAnVLGfisZGleCcnAMpCOENP3z5Kx7K70gwgkY6v80zNTYiVcl5PxAcDDRHr06NtB/s400/muzkabu%C4%9Fu.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Ne zaman
dolmuşa binecek olsam, insanlarla temasımı en aza indiren yere otururum: Arka
beşlide sağ pencereye bakan koltuk. Burnumu dayarım cama, dışarının tüm
hengâmesini pencere benim için filtre eder, olanı biteni içime çekerim. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Her zamanki
gibi bindim dolmuşa, yerleştim koltuğuma. Günün en güzel saatinin tadını
çıkarmak için dayadım burnumu cama. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Küt…”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Sesin nereden
geldiğini anlamaya çalışırken, onu gördüm. Bastonuyla basamakların yüksekliğini
hesaplıyordu. Yardım etme niyetiyle doğrulduğumda ise çoktan basamakları
çıkmaya başlamıştı. Nice sonra diğer elindeki poşetleri fark ettim. Vakur bir
edayla çıktı basamakları, dikildi karşıma. Elleri çekti dikkatimi. On
parmağında on yüzük. İri taşların hepsi yaşanmış on yılların özeti gibiydi.
Anlık bakışmamız fısıltısıyla kesildi: “Muz kabuğu…” Hani nerede gibisinden
pencereden dışarı baktım. Yerde herhangi bir şey yoktu. Bakışlarımı ona doğru
çevirdiğimde ise bastonunu üzerime doğrultmuş, çoktan anlatmaya koyulmuştu.
“Adam muz kabuğuna bastı.” Başıma namluyu dayamıştı çoktan. O vakit dışarının
hengâmesinin bu yaşlı kadında vücut bulup karşımda dikildiğini kavradım. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Konuşmasına
soluksuz devam ediyordu. “Serildi yere. Koskoca adam. Başı kanlar içinde.
Simitçi koştu yanına, sucu buz bastı yarasına. Sarstı biri o biçim. Tık yok. O
adam iflah olmaz.” </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Bir kez daha
dışarıya baktım. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Urospunun
dölü…”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Yönümü ona
doğru çevirirken, direksiyona takıldı gözlerim. Kocaman teneke yığınını, şu
plastikten daireyi sağa sola çevirerek idare etmek! Tanrıcılık oynamak güzel
şeydi. İyi de dolmuş evreninin tanrısı neredeydi? Ve bu küçük dünyanın
sakinleri… Sanki koskoca dünyada yaşlı kadın ve benden başkası yoktu. Göz göze
geldiğimizde araya reklâm almış da yarıda kesilmiş film misali repliğini
tekrarladı.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Urospunun dölü! Ye. Biz sana yeme mi diyoz?
Ama ne diye atıyon muzun kabuğunu yere! Alan var, alamayan var. Hadi sübyanın
bir yeri şişer diye düşünmüyon. Hamileyi kıçına sallamıyon. Hiç mi o koca kafan
almıyo biri basar da düşer diye…” Sustu. Tek kelime etmedim. Yüzüme bakıyor.
Bir yandan da nereye oturacağına karar vermeye çalışıyor. Poşetler hala elinde.
Son hız konuşmaya devam… Oturdum yerime.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Ben de koştum
adamın yanına. Ellerim dizlerimi döverken saydım, sövdüm. İki damla da yaş
döktüm. Yanıma itin biri yaklaştı. <i>Neyin
oluyo bu adam senin de bu kadar dertlendin</i> demez mi? Ulan pezevenk illa
adamın koynuna mı girmek gerek, başı kanlı biri için yürek kabartmak için.
Bitmişsiz biz. İnsanlık ölmüş.” Oturdu. Nihayet sustu derken… “Ambulans geldi.
Adamı alıp gittiler. Ölür o ölür. Boku bokuna ölür. Muza bastı da öldü diye
gülerler ardından…”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Pencereden
dışarıya baktım. İşaret parmağımla camı tıklattım “filtre sistemini gözden
geçirmelisin” diye söylendim. Cam da tık yok. Tuhaftır gözlerim suçluyu arıyor.
Ortada ne muz ne de kabuğu… Bel oyuntumdaki sert dirsek teması ile kendime
geliyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Ben
çocukken…” </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Ne zaman
kalktın da yanıma sokuldun be kadın?” haline geçmiş kaşlarımın altına saklanmış
gözlerimle süzüyorum onu. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Neden öyle
bakıyosun kızım? Elbet ben de çocuktum.” </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Kahkahası
dalga dalga yayılıyor dolmuşun içinde. Birden hortlak görmüş gibi sustu.
Gözlerini tam karşıda duran binaya dikti. Hayal dolu bir andı bu. Gözünün
önünden geçenler her neyse baş edememek, acı ve ıstırap doluydu. Yüzü daha bir
buruştu, sanki ağzı ekşidi. Konuşmaya başladı…
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Adamın biri
şu gördüğün yüksek binadan atladı. Ahanda en tepesinden.”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Bakışlarımı önce çatıya diktim sonra kaldırıma
kaydırdım. Yerde muz kabuğunu gördüm o vakit.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Ama ona bir şey olmadı. Burnu bile kanamadı
namussuzun. Üstüne düştüğü zavallıcık öldü.”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Muz kabuğunu
ayaklarının altında ezip, hiçbirşey olmamış gibi yoluna devam edenleri gördüm. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Günlerce bu
olayı konuştu herkes. Öldürmeyen Allah öldürmez dediler.”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
İçim bulandı. Dudaklarımdan “öldüren Allah
öldürür” cümlesi dökülüverdi. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Yüzüme baktı. Beti benzi solmuştu. Konuşmaktan
kurumuş dudaklarını yaladı “seni kan tutar mı?” diye sordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Beni insan tutar.” dedim.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
O sırada
dolmuşa binen kıza yöneldi. “Muz kabuğu…” dedi. “Hani nerdeeee…” diye bağırdı
kız. Olayı bana anlattığından ne bir eksik ne bir fazla ona da üşenmeden
anlattı. Birlikte adamına ardından bir fatiha okumadıkları kaldı. Derken
sırayla binen herkese bir bir anlattı olanı biteni. O “muz kabuğu” dedikçe
dolmuş bir şaha kalkıyor, sonra da olduğu yere gömülüyordu. “Dolmuşun kalkması
için iki kişi daha” diye düşünürken, kurbanlar artarda biniyorlar. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Muz kabuğu…”
diye söze girdiğinde yüzüne baktım. Dolmuştaki herkes ilk defa dinliyormuş gibi
dikkat kesilmiş ona bakıyorlar. “Adınız ne?” diye sorsam yanıt veremeyecek
kadar kendinden uzak bu kadını dinliyoruz. Ve vitese takıyor kaptan, yola
koyuluyoruz.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Motorun
gürültüsü içerideki tüm sesleri bastırıyor. Dolmuşun içi en az sokak kadar
hareketli. Para verenler, üstünü bekleyenler, telefonla konuşanlar, birbirini
süzenler muz kabuğuna basıp düşen adamın akıbetini konuşuyorlar. Bense dışarıyı
izliyorum. Antikacılar sokağından geçiyoruz.
Üst üste dizilmiş bardaklara, kadehlere, tabaklara takılıyor gözlerim.
Yere rasgele konmuş dergi ve kitaplar, sırlarına sır katıp üzerine kırk düğüm
atılmış kutular, ederinden her zaman eksiğine giden plaklar, oyuncaklar… Ve
onların aralarında dolaşan kadim dost kediler… Kimler geldi, geçti buralardan.
Kimler kullandı bu eşyaları. Sahipleri belki muz kabuğuna bastı, yardı kafayı.
Olmadı atladı binaların tepesinden düştü bir adamın üstüne. Onlar gitti,
eşyaları kaldı yadigâr. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
“Şoför oğlum
indir beni sokağın başında…” diye seslendi. Ayağa kalktı. Tutunduğu yerde sağ
elini görebildim. Parmağındaki yüzüklerden birinin taşı düşmüştü. “İyi akşamlar”
dedi bastonunu hava dikip. Kimsenin yardım etmesine fırsat vermeden aynı vakur
edayla indi basamakları. Dolmuş hareket ederken, önüne çıkan ilk kişiye çoktan
anlatmaya başlamıştı: “Muz kabuğu…”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Fotoğraf: Özgür Çakır</div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-5893275808273391942013-05-17T10:43:00.000+03:002013-05-17T10:44:52.132+03:00Yıldız<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgITkJwfdX8KwZ5XX-kC6zgerLRQxL2eNxB3d41j3ZRy709Fxkfd7qo0J6RaNHMvZvp2uwvk5stLDexSWOKPqcEUCHZ4NL0n1NBItO5uddGUDqKCjKLnjz_8pvysRFnjbUGBe4oNb4lbG3s/s1600/seconds_by_oscarsnapshotter-d2yu719.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: black;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgITkJwfdX8KwZ5XX-kC6zgerLRQxL2eNxB3d41j3ZRy709Fxkfd7qo0J6RaNHMvZvp2uwvk5stLDexSWOKPqcEUCHZ4NL0n1NBItO5uddGUDqKCjKLnjz_8pvysRFnjbUGBe4oNb4lbG3s/s320/seconds_by_oscarsnapshotter-d2yu719.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<i>Aylarca karnımın içinde devinip duran
bebeğe bakıyorum. Kafası göğsümde, elleri elimde öylece oturuyoruz. Başına
gelen onca şeye karşın metanetini koruyor. Bütün gün o oda senin, bu oda benim
dolaşıp durdu oysa hastanede. Kimi şefkatli, kimi hoyrat onlarca el dokundu
minik bedenine. O sustu, biz ağladık. Belki bizi hoş tutmak için çarpıyor
minicik kalbi. Hani bir başlasa ağlamaya feryat figan hepimiz koyuvereceğiz
ama…</i><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<i>Umut, kedi, ben ve bebek yan yana
oturuyoruz. Uzunca bir yolculuktan sonra mola vermişiz gibi. Yüzümdeki
ifadesizliği bozmaya yeminli sineği saymazsak, her şey sütliman. Gündüzün
çığlıkları, bağrışmaları, siren sesleri, meraklı gözler, acıklı yüzler, cevapsız
bekleyişler nihayet siyah halının altına süpürüldü. Birbirine bakan, yarasını
gören, bakışlarıyla teselli veren; yetinmeyip birbirini dinleyen insanların
gölgesi düşmüyor geceye. Neyse ki. Bir tek Umut’un gözlerindeki yarım kalmış
sevinç ve sessizliğimiz… </i><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<i>Yıldızlı bir gece. Yıldızlar hep
gökyüzünde. Ama canım isterse görüyorum onları. Yanıp sönen parlak ışıklar. Hep
orada olsalar bile, çoğu zaman başımı göğe çevirmiyorum. Uzun süredir aklıma
hiç düşmüyorlardı. Şimdi ne olduysa bakışımı toprağa çevirmek istemiyorum. Yıldızlara
bakıyorum. Arada gözüm kollarımda sardığım sıcaklığa takılıyor, bebeğimi
okşuyorum. Canımın istediği her şeyi görüyorum onda. Aylardır beklediğimiz
misafir gelmiş. Onca hazırlık… Raftan düşmüş gibi, hızla aşağıya inen
bakışlarım kediye takılıyor. Umut’a daha yakın oturmuş, hatta kuyruğuyla
sırtını sıvazlıyor. Benim baktığımı görünce çeki düzen veriyor kendine. Umut
ise kim bilir hangi yıldızın peşinde. Belki de kayıp gitmeyi düşünüyor.
Üçümüzün de dinlenmeye ihtiyacı var. Boğazımızdaki düğümü çözmeye. Sadece
dinlenmek de değil, birilerinin bizi dinlemesine de. Sabırla, sözümüz
kesilmeden dinlenilmeye ihtiyacımız var. Kana kana konuşmaya, zehrimizi
boşaltmaya. Ama kim dinlemek ister ki bizi? Bir adam, bir kadın, bir kedi ve
bir bebeğin hayatını, kim dinler? Hem de sıkılmadan. İnsan hayatına duyulan
sağlıklı merak duygusunu gidermek için dinlemek isteyen biri çıkar mı? Hangi
canlı bir diğerinin korkularını taşımak ister? Geceye karpuz kabuğu düşürmemek
gerek. Ürkülerin hepsi sabahın olsun. Ah bebek, sıralı kavak dibinde senin de
toyluğun olsun. Yıldızlı gecede Umut ve Nigar sarılsın birbirine. Kucaklarında
bir bebek eli, bir de pati. Bir bir uyutmak için yıldızları, başlasınlar
ninniye. Atem, tutem men seni/ Şekere katem men seni/ Akşama baben gelende
oy/Önüne atem men seni.</i><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Ninniyi söylemeye daldım, yine unuttum mektubun
gerisini. Nasıl bir akıl oyunudur bu anlamıyorum. İnsan, yol arkadaşını nasıl
unutabilir? Mektubu kutusundan çıkarmak öyle zor geliyor ki. Kim gidip arayıp
bulacak onu dolabın derinliklerinden? Pati! Şuna da bak. Bir iş istemeye gör.
Tırıs tırıs nasıl da uzaklaştı yanımdan. Zul geliyor şimdi kalkmak. Bir gayret doğrulmuşken…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<i>Yıldızlı
bir gecenin oyunu bize bu…<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Anımsıyorum! Oturayım oturduğum yerde. Sımsıkı
yumdum gözlerimi. Dünyayla bağımı kesince bir bir aklıma düşer her şey. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<i>Yıldızlı
bir gecenin oyunu bize bu… <o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Nasıldı gerisi bu mektubun!<i> </i>Yok yok anımsadığım bir şey yok. Madem
gidip alamıyorum mektubu, o zaman tek çare en başından bir daha okumak. Ve
ninniye gelince, mırıldanmadan bir sonraki satıra geçmek. <i><o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<i>Aylarca karnımın içinde devinip duran bebeğe
bakıyorum. Kafası göğsümde, elleri elimde öylece oturuyoruz…<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Annemin yazdığı onca
şey içinde, neden bu mektup daha çekici geliyor bana? Cevabı kolay aslında: Doğduğum günü
öğrenmek istiyorum. Nasıl bir gündü? Yağmurlu, sisli, güneşli… Üzerime ilk ne
giydirdiler? Annem ne giyinmişti?
Terlikleri mesela. Nasıldı? Topuklu, tüylü, pullu… Al basmasın diye kırmızıydı
belki. O güne dair öğrenebildiğim tek şey gece… Yıldızlı bir gecede doğmuşum.
Adımı o geceden esinlenerek koymuşlar.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Bak mektubun devamını unuttum yine. Parazitlerle dolu bir radyoda sevdiğin
şarkıyı dinlemeye çalışmak gibi bir şey bu. Olsun gün uzun. Nasılsa
evdeyim. İstediğim kadar doğduğum günü düşünebilirim. Okula gidemeyeceğim,
hastayım çünkü. Ben hasta olunca, ev de hasta oluyor. Annemin ve babamın
korkuları, sabahı tansiyon ve mide ağrısı olarak selamlıyor. Akıp giderken gün,
herkesten çok benim dertlenmem gerekiyor, ama ben hiçbir şeyi umursamıyorum.
Hasta olmak güzel şey. Evde kalmak. Yan gelip yatmak. Doğduğum günü düşünmek,
büyümemi bana masalmış gibi anlatan anıların arasında gezinmek. Bir şekilde okuldan
yırtmak, aylaklık etmek, kendimle baş başa kalmak güzel şey. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Pencerenin yamacına tünedim. Evimize
koşut apartmanları tarıyor gözlerim. İşte orada! Sahneyi çoktan kurmuş. Tütüsü
üzerinde, ayaklarında puantlar. Kurşun askerden bir bölüm sergiliyor belli ki.
Onu izlediğimden habersiz. Gözlerimi kapıyorum ve müziği dinliyorum. Beni
kendimden geçiren operaların geçiş töreninden sıyrılıp, gözlerimi açtığımda çoktan
dansa başladığını görüyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Plie… Evet, işte bu plie. Bir bebeğin adım
atmasıdır balede plie; dizler kırılı halde durmak. Ne müthiş bir şey. Bebek ilk
kez ayağa dikildiğinde anne ve babasının yüzünde parlayan sevinç kamaştırıyor
gözlerimi. Ayaklarıma bakıyorum. Yapabilirim. Onun yanında durmak için aralıyorum
perdeyi. Haydi! Bir plie. Ayakta duran çocuk birkaç adım atıyor. Anne ve babası
heyecandan havaya zıplıyor. Alkış, ıslık, türlü tezahüratlar eşliğinde hayata
yürüyor bebek… Plie tamam. İkinci adıma geçmek için hiç sabırsızlanmıyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
Ayaklandım da diz kırıyorum. İki battement tendu. Şiir
gibi bir şey bu. Birkaç saniye kendi kendime mırıldanıyorum. Battemant tendu, <span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">battement tendu, battement tendu…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify;">
Yan yana duruyoruz. Birlikte hareket ediyoruz. Yüzüme hiç
bakmıyor. Baksa, belki aramızdaki büyü bozulacak biliyor. Başıyla yönetiyor
dansı. Ne kadar da tatlı! Beni hiç zorlamıyor. Ayağının altını yere sürüyor ve
son noktada duruyor. Kalçası tam açıktayken, bana bakıyor. Yok, yok “bu olmaz”
bakışı değil, “sabret” de değil… “Ne acelemiz var!” dercesine gülümsüyor.
Battement tendu beni büyülüyor. Ayaklanmışım. Birazdan kendi etrafımda
döneceğim.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Yıldız! Bacaklarını ger. Bu yürümek için ilk
adımdır fizyoterapide. Biraz yürüyelim. Sonra dinleniriz. Hatta biri bizi dinler
belki de.</div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
Fotoğraf: Özgür Çakır</div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-16423259043283514352013-05-06T09:41:00.002+03:002013-05-06T09:42:31.206+03:00Körebe<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH6uv1tWUjnhFWNva9t97Wsrt9rI792EWxYxUzQcYVnl0gK9Y5uHjfJK55RBKGVFG2l0iqy4i9aF1L9Iw4reRegoL2Gf_-YhuFGVi-FWxGbTF6Xjkk1YbkYmO0Oohli88DC_ldDjC0-0FY/s1600/k%C3%B6rebe.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH6uv1tWUjnhFWNva9t97Wsrt9rI792EWxYxUzQcYVnl0gK9Y5uHjfJK55RBKGVFG2l0iqy4i9aF1L9Iw4reRegoL2Gf_-YhuFGVi-FWxGbTF6Xjkk1YbkYmO0Oohli88DC_ldDjC0-0FY/s320/k%C3%B6rebe.jpg" width="320" /></a><span style="text-indent: 35.4pt;">Kocaman
kadınlar çocukluklarında en sevdiği oyuncağın ne olduğunu anlatıyorlar
birbirlerine. Dudağımda ince bir alay havası, çaktırmadan dinliyorum onları.
Bir ara bana bakıyorlar. Neyse ki masadaki evrakları düzeltiyorum, iş olsun
diye. Nasıl bir tavır takındıysam yüzüme, “çok meşgul!” olduğumu düşünüp
seslenmiyorlar. Derin bir soluk alıyorum. Anımsadığım bir oyuncağım yok çünkü.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;">Belleğimdeki
tek iz, oyuncakçı dükkânlarının önünden geçerken vitrine hiç bakmadığım. Hani
içlerinden birini beğenirsem… Ve bunu bizimkiler fark ederse… Alamadığımız için
üzülürler. Yol boyu tırıs tırıs yürüdüğümü anımsıyorum. Annemin eline yapıştığımı, sıcaklanınca tek
başıma takıldığımı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;">Annemle el ele
yürüyemez yaşa geldiğimde ise pastanelerin vitrinlerine bakamaz olduğum geliyor
aklıma. Hala da bakamıyorum. Neden düşünüyorum şimdi bunları? Bilmiyorum.
Başımı kaldırıp arkadaşlarıma bakıyorum. Sohbet koyu. Beni fark etmeleri mümkün
değil. Kütüphanenin cam dolabına takılıyor gözüm. Birkaç kitabın adını, yazar
isimlerini hızla okuyorum. Sonra cama yansıyan aksime bakıyorum. Elbisemi
aşağıya doğru çekiştirip, kaşlarımı yukarı kaldırıyorum. Gözümün önünden
çilekli, muzlu pastalar geçiyor. Hele o piramit yok mu… Sağından soluna
dönemeyen, her yerinden et fışkıran babaannem beliriveriyor karşımda. İştahla
bir kaçını ağzına atışını seyrediyorum. Yutkunup, masanın üzerindeki kâğıtlara
uzanıyorum. Hepsini bir avazda derleyip, topluyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;">Babaannem
öldüğünde içine sığacağı bir tabut bulamadılardı. Şişip, yatağında patlayacak
diye çok korkmuştum. Neyse ki öyle olmadı. Babam bir tabut yaptırdı. Birkaç
komşu, güç bela taşıdılar da toprağa kavuştu kadıncağız. O günden sonra ağzıma
tek lokma tatlı koymadım. Evdekiler babaanneme sevgimden dilimi tatlıdan
kestiğime inandılar. Oysa babaanneme benzeyeceğim diye aklım çıkardı. Kremalı
pastaların içimde büyüyen yağ tohumları olduğunu, gün gelip patlayıp beni yok
edeceklerini düşündüm ergenliğim boyunca. Oyuncakçılardan sonra pastaneleri ve
pastaları da sildim gözümden.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;">Hepsinin ne
çok oyuncağı varmış. Anlata anlata bitiremediler. Masamın üstünde düzeltecek
yeterince kâğıt kalmadığından, kendimi bir dosyanın içine gömüyorum. Okur
numarası yapıyorum. Tıpkı liseye geçtiğim yazda ki gibi. Evde sessizlik hakim.
Masada sabah akşam duran ince belli de çay yerine rakı babamın vazgeçilmezi
oluyor. Soframızın tadı tuz. Annem sürekli
ağlıyor. Ölen falan yok. Sadece ablam fırıncının hayta çırağı Zülfikar’a kaçtı
o yaz. Kaçması da gerekliydi. Ne yapacaktı bizim evde. Bir maça kızıydı ablam. Nazım’ın
dediği gibi, memelerini dayar balkona akşamı seyrederlerdi piyasa vakti.
Ortalıkta kediler… Bakkal, manav, kasap hep ona bakar, annem azarlar. Yine de
geri durmadı aklına koyduğunu yapmaktan ablam. Kaçtı Zülfikar’a. Babam en çok
kaçmasına mı kızdı yoksa Zülfikar’ın alevi olmasına mı bozuldu bilemedim. Ablam
ne kadar maça kızıysa, babam da o kadar sinek papazıydı. Her sabah Eyüp Sabri
sürmeden işe gitmezdi. Eve gelince ses istemez, köşesine çekilip kitap okur,
bazı bazı radyo dinlerdi. Ablam giderken bizim evden sesi de götürdü. Çünkü
şarkılar hep onu söyledi. Oyuncakçılardan, pastanelerden sonra meşk haneleri de
sildim gözümden.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;">Konuşup, gülen
arkadaşlarıma bakıyorum. İçimi bir öfke kaplıyor. Kendimi bakan körlüğe tutsak
ettiğimi kimse bilmeyecekti. Kimse içimde zerdali çekirdeği gibi taşlaşan
yaralarıma merhem sürmeyecekti. Ve ben sorun çıkmasın diye kendi isteklerimi
erteleyecek ya da görmezden gelecektim. Oturduğum yerde içimi korku kapladı.
Ellerim buz kesti. Arkadaşlarıma olan öfkem giderek artıyordu. Eğer onlar
çocukluğumuzdaki en sevdiğimi oyuncağı konuşmasalardı bunların hiçbiri
gelemeyecekti aklıma. Hepsini silmek üzereyken o soru… “Sen de çocukken körebe
oynar mıydın Sevgi?”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="text-indent: 35.4pt;">Fotoğraf: Özgür Çakır</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-45982881011010252392013-03-06T15:48:00.001+02:002013-03-08T09:27:02.551+02:00Nisyan<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjno0n7fOkkH9JGfYZ6FnYQj_zXMcGTegW3ImX8E15piSpyjfBOztSqs-AdtTB1-q41Z8bWRdIM-c3qCpKVYLamo88lmqhL0YsGtHbkiqSs68L_J5YytC14AkWV0-5lzGHLXNqmSarNPp6B/s1600/nisyan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" jsa="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjno0n7fOkkH9JGfYZ6FnYQj_zXMcGTegW3ImX8E15piSpyjfBOztSqs-AdtTB1-q41Z8bWRdIM-c3qCpKVYLamo88lmqhL0YsGtHbkiqSs68L_J5YytC14AkWV0-5lzGHLXNqmSarNPp6B/s320/nisyan.jpg" width="203" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: black;">Bütün parçalarının toplamından daha farklı bir şey mi sahiden?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: black;">Nisyan!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: black;">“<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Yazabilseydim eğer ağaçlar uyanırdı. Su yürürdü. Işırdı. Bir adım olurdu</i>.” s:44</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Uzak durduğumuz bedensel imgelerimiz var. Yaşlanma bunlardan biri. O kaçınılmaz sonu geciktirebilmek için nelere katlanıyoruz. Usul usul insanlığımızdan geçiyoruz. Belki bu yüzden geçmişi süsleye süsleye anlatıyor, masallaştırıyoruz. “Bir zamanlar…” diye başlayan fısıltılar bir süre sonra serzenişe dönüşüyor. “<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Kelimelere hükmeden akıl, onların oyuncağı oluyor</i>.” sf13. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Nisyan! Mehmet Dede, torunun sana öyle bir armağan vermiş ki… Kıskandım. Gülme Dede’m ya. Bak kitabı sana anlatayım. Tıpkı kendi <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Dedem'e</i> fısıldar gibi. Oyunu bozma nolur. Gel çocuk olalım… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Sana adanmış bu kitap, bir arayışın öyküsü Dedem. Aralanmış bir kapıdan insanlığa bakmak, resmin içinde kendinle buluşmak… Başka başka bedenlerin içine sızıp, onlarla konuşmak, kâh onların sesine bürünüp yazmak, kâh kendi bedenine dönüp bildik öyküyü anlatmak. Hepsi hikâye aslında. Yaptığımız şey aynı. Günden kalanları not düşmek. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">***</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Yaşam bu günlerde çok yorucu Dede. Nisyan'ı istediğim hızda okuyamıyorum. Mevsim dönüyor ya ben içimdeki boşluğa bakıyorum dimdik. Devinen hayatın içinde, kesinleşen yoklukların farkına varmamak için çabalıyorum. Ağaçlar hala çıplak. Hava -3 derece. İçeri hapsolmuş ruhumu eğliyor torununun kitabı. Okuyorum. Onu okudukça farkındalık zırhım daha da bir ağırlaşıyor üzerimde. Mesela, yazdıklarımın hiç mürekkebi olmayacak biliyor musun? Oysa çantamda kan rengi mürekkebi olan bir dolma kalem taşıyorum. Ve onunla en son ne zaman, ne yazdığımı anımsamıyorum. </span><br />
<br />
<span style="color: black;">Yayınevi yine öykü dosyamı reddetmiş. Kabul etse editör üzüleceğim neredeyse. Başka bir yayınevine yollayacağım bugün dosyamı. Bir sonraki redde kadar doymak bilmeyen ruhumu sözcük sözcük besliyorum şimdi Nisyan'la. Gözaltlarımdaki kara lekelere bakıyorum. Uyuyamadığımı cümle âleme haykıran bu kara delikler, yüzüme bakan herkesi yutacakmış gibi geliyor. Birileriyle göz göze gelmekten kaçınıyorum. Kimseyi yutmaya, bir de onu taşımaya halim yok. Nihayetinde “<em>tek kişilik bir oyunum</em>- sf: <st1:metricconverter productid="32 ”" w:st="on">32 ”</st1:metricconverter> ve öyle kalmak istiyorum. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">***</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">İşler yoğun bu aralar Dede. Üç dört kitabı bir arada okuma hastalığımdan mıdır nedir torununun kitabı hala önümde duruyor. Rasgele bir sayfayı açıyorum. Daha önce okuduğum tüm kelimeler ayaklanıyor. Eksik kalanın acısını hissetmeden okumaya devam ediyorum. Nisyan… “<em>Ve maddenin içinde hareket eden kelimeleri görüyorum</em> – sf: <st1:metricconverter productid="55”" w:st="on">55”</st1:metricconverter></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">*** </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Her öykünün başlığı aslında yeni bir kitabın işareti gibi. Belki başka bir günün… Belki başka bir hayatın… Sonuçta hepsi hikâye. Hayat işte. Uykumda düştü aklıma: Kalksam ve öykü başlıklarını arka arkaya sıralasam. Birbirini tamamlayan başka bir öykü çıkmazsa ben de ne olayım? Ne olayım… Birbirini saran, sarmalayan aynı zaman da iten, kakan, horlayan, yücelten, bir yerden ötekine sürükleyen başlıklar bunlar. Tıpkı hayat gibi: Nisyan! Bu yüzden değil mi? “…<i style="mso-bidi-font-style: normal;">çıplak bedenler birbirine sürtünerek ısınır. Yalnızlar soğuktan ölür</i>.”sf: 47</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">***</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Nisyan’ı diğer kitaplardan farklı kılan sadece içeriği değil, biçimi de. İçeriğin biçime kurban edildiği bu günlere inat bir kitap Nisyan. Okuduğum hiçbir kelime fazla değil. Biri çıksa anlam tamamen bozulacak gibi. "İnsan bu kadar öze nasıl iner?" diye düşünüyorum. Ölümü düşünüyorum. Her bir paragraf bir günün temsili. Her sayfada bir kısa öykü. Kısa öyküler bir gün. Belki tek nefeslik, belki bir ömürlük. Son sözcük bir bitiş. Belki de ölüm. Her şey ölür. Gün bile. Bir toprak ölmez. “… <em>toprak canlı ağız</em> ”. sf: 45</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Okurken kitaplarda iz bırakmayı seviyorum. Üzerlerine yazmayı. Böylece geriye döndüğümde o gün ki beni daha iyi kavrayabiliyorum. Hangi duraklarda durmuşum, nelere zihin yormuşum. Düştüğüm notlara bakıyorum. Fark ediyorum ki Nisyan’ kopyalıyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: black;">Ah Dede! Keşke okuyabilseydin. Ya da ben sana anladıklarımı masalmış gibi deyiverseydim. "<em>Deliler ırmağında sürüklenen bir ağaç</em> - sf: 101" misali. "Saat kaç saat kaç? Yakala zamanı. sf 101" </span><br />
<br />
<span style="color: black;">Seni öyle özledim ki… "<em>Sessizliği bozmadan yürüyorum. Belirsiz bir hışırtı kafamın içinde. Kalın küt kanatlarıyla hamamböceği eziliyor ayaklarımın altında. Kötü. Kazıcılar </em><em> kasklı kafalarını çıkarıyorlar halinın desenlerinden. Göz yanılgısı olmalı. Her taraf küçük sarı kağıtlarla kaplı. Kapılar kilitli. Pencereler sımsıkı kapalı. Yalnız. Kağıtların üzerinde yazılar okunaksız karıncalar. Bedenimden sızan şeyler bunlar. Bildiğim. Aniden karşıma çıkıyor. Orada öylece duruyor sihirli nesne. Kibrit. Cüssesinden beklenmeyecek bir kudret. Heyecanlanıyorum. Sonsuz bir an boyunca elimi uzatıyorum.</em>" sf: 112.</span></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-79305412354464448862013-01-28T08:58:00.000+02:002014-10-23T08:48:16.662+03:00Yıkıntı<div class="MsoNormal" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; line-height: 200%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqXDEO5NgVV2B6vMt-ZBIVnO5PX70UukL1K0VmM-ZsICpfL4_3MEoxIDXY1nPd9A7pQmX5sBYclCcLblWm3QFzHf7PgRXqK0-M_BMiq7Eq_nVF034eQZ1KXqrIBeUeshvsyOOj4sbpW8b_/s1600/elvedakanl%C4%B1ca.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqXDEO5NgVV2B6vMt-ZBIVnO5PX70UukL1K0VmM-ZsICpfL4_3MEoxIDXY1nPd9A7pQmX5sBYclCcLblWm3QFzHf7PgRXqK0-M_BMiq7Eq_nVF034eQZ1KXqrIBeUeshvsyOOj4sbpW8b_/s320/elvedakanl%C4%B1ca.jpg" height="265" oea="true" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 200%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Bugün karşı
apartmanı yıktılar. Köküne kibrit suyu dökmek dedikleri bu olsa gerek. Yirmi
iki katlı bina, bir dakika içinde gözlerimin önünde kum ve çakıl yığınına
dönüştü. Eskiden olsa ellerinde balyoz, sekiz on işçi haftalarca bir binayı
yıkmak için debelenip dururdu. Olmadı kepçe, dozer gelirdi yardımlarına. Şimdi
öyle mi? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Gözümü
kırpmadan izledim olanı biteni. Binanın yıkılmasının üzerinden saatler geçti
ama hiç ayrılmadım pencereden. Hayal perdesini kurdum, önümde duran boşluğa.
Kocaman binanın katman katman çöküşünü, sonunda temeline gömülmesini defalarca
izledim. Sonra yeniden kat kat çıktım. Yirmi ikinci kata gelince soluk
soluğa… “<i>Nerede olduğun, ne olduğunu değiştirmiyor azizim…</i>” deyip tepetakla
olmuş yıkıntıya baktım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Birkaç kez kız
kardeşim yanıma geldi. “<i>Ne tuhaf kızsın Azize. Üzülme yerine hemen yenisini
dikerler. Hiçbir şey yeri doldurulmaz değildir. Hatta öyle güzelini yaparlar ki
kimse eskisini anımsamaz. Bir tek senin gibi anı biriktirenler hayıflanır</i>.”
gibisinden bir sürü cümle sıraladı. Sözleri bir kulağımdan girdi, öbüründen
çıkarken gülümsetti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Yirmi iki kat
ne demekti! O bina yapıldığında ortaokula gidiyordum. Hemen her gün yürüdüğüm
yolda büyüyüp, yükselen bir binanın olması tuhaf geliyordu bana. Hamile bir
kadının gün be gün şişen karnına benziyordu apartman. Ortaya nasıl bir şeyin
çıkacağını düşünmeden edemiyordum. Anne karnında her gün bir organ
biçimleniyor, insanın atası çocuk şekillenince de doğuyordu. Bu bina da benim
için doğacak bir çocuktu. Ellerini merak eder ya anneler tam mı diye sayarlar
ya yeni doğan bebeğin… Ben merdivenleri, balkonları düşünüyordum. Bebeğin
saçını, gözünü hayal etmek gibi geliyordu bana binanın rengini, biçimini
düşünmek. Boylu postlu bir çocuk olacaktı bina. En üst kattan aşağıya
bakıldığında, kim bilir nasıl görünecekti insanlar. Hiç uçağa binmemiş belki de
ömrü hayatında hiç binemeyecek olan bizler en üst katta çıkıp kim bilir ne
düşler kuracaktık. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Okul dönüşünde
kocaman ve koyu harflerle yazılmış “inşaata girmek tehlikeli ve yasaktır” levhasının önünde durup
dinlenirdim. Çaktırmadan içeride olan bitene bakardım. Bekçinin “<i>Kızıııııııım! Oğlan
mısın sen? Ne diye her gün gelip bakıyorsun buraya? İşçilere mi bakıyorsun sen? Koca mı arıyorsun yoksa?</i>”
dediği günü hiç unutmuyorum. Ne kadar da utanmıştım. Yarım elma gönül alma
memelerim bu ayırımcılık karşısında daha bir küçülmüştü. İlk defa o gün kavga
etmiştim kızlığımla. Ben sadece gün geçtikçe bir bebek gibi büyüyen binayı
görmek istiyordum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Bekçi bana
söylenirken, sokaktan tek tük geçen insanların etrafımı sardığını fark
ediyordum. İçlerindeki bir kadın çekiyor dikkatimi. Göz aşinalığım var. Bizim
eve yakın oturuyor. Manavda, kasapta karşılaştığımızda annemle selamlaşırlar.
Ama konuştuklarını hiç görmedim. Hakkımda kim bilir ne düşünmüştür. Annemi ilk
gördüğünde anlatır belki olanı biteni. Oysa ben hiç anlatmam başıma gelenleri.
Bilip, içlensin istemem annem. Kalabalığı ve bekçiyi ardımda bırakıp eve
dönüşümü anımsıyorum. Hırsız sessizliğinde eve girip, üzerimde ne var ne yoksa
çıkartıp yorganın altına saklanmıştım.
Tenim alev alev yanıyordu. Bedenimi hissettikçe, yüreğimin yangını
yüzümü kızartıyordu. “Ne kocası…” diye inleyip durdum. Dişlerimi sıktım. Yumdum
gözlerimi. Bina, bekçi, komşu kadın, mahalleli bir bir geçti gözümün önünden.
Onlara cevap veremediğim için kızgındım kendime. Aslında suskunluğum olanı
biteni kabullenişimden çok etrafımdakileri dilsizleştirmek istememdendi. Ama başaramadım. Çatal diller soktukça soktu
beni. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Akşam
yemeğinde masaya oturduğumda evin iyi çocuğu olup, canımı sıkan konu hakkında
kimseye renk vermedim. Sevmediğim biber dolmalarını “harika, harika” diyerek
mideme indirdim. Evdekilerin içini yiyip, dışını tabağının kenarına ittiği
dolmaları yutarken annemin minnet dolu bakışları hala içimi titretir. Ne de
olsa biz anne kız değil, iki arkadaşız. İnsan arkadaşı için çiğ tavuk bile yer,
değil mi? Oysa sadece anne kız olsaydık, o zaman sevmediğim pek çok şeyi yemek
zorunda kalmazdım. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
“<i>Azize sen
delirdin mi?</i>” diyor Meliha. Kız kardeşim. İyi geçindiğimiz pek söylenemez.
Yaşıtları çoktan evlenip çoluğa çocuğa kavuştu. Meliha şöyle zengin, görmüş
geçirmiş bir aileye kapak atamadı ya içi içini yiyor. Kendisini iyi hissetmek
için evde kalmışlığını bana yüklüyor. “Evde abla dururken, küçük kız mı
evlenirmiş? Ne ayıp!” Bu tavırlarına gönül koymuyorum. Aksine, onun küçücük
dünyasının içinde yer aldığım, hüzünlenmesini azalttığım için mutluyum. Onun
kısmetsizliğinin, bu makûs talihinin tek nedeni olma gibi bir görevim var. Hani
bana bir şey olsa, tek başına bu hayatın yükünü nasıl çeker acaba? Sıska
bedenini, çatık kaşını, geniş alnına düşen seyrek perçemlerini, ölçüsüz dilini,
lezzetsiz elini… Nasıl biri olduğunu gölgelemek için beni kendine siper
etmesini umursamıyorum. Hayatımız böyle bizim. Ben bunu kabullendim. Bazen
“herkes böyle mi?” diye düşünüyorum. Televizyonda gördüklerimin kandırmaca
olduğunu biliyorum. Fişi çekince herkes, her şey kendi dünyasına göçüyor.
“Nasıl bir toplum düşlüyorsan, öyle bir aile kur!” masalı da suya düşüyor. Peki
ya kitaplarda yazılanlar? Onlar da mı sahte… Düşünmek de bilmek de istemiyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Hava
kararıyor. Hala pencerenin önündeyim. Sofrayı bin bir naz, eda ile kuruyor
Meliha. Ölünün üzerini örter gibi yayıyor beyaz örtüyü toprak rengi masaya.
Meliha yürüdükçe gıcırdayan parkeyi, tabakların masa örtüsüne sürtündüğünde
çıkardığı hışırtıyı işitebiliyorum. Bardakları çat çat masaya vurmasıyla,
sofraya oturma zamanının geldiğini anlıyorum. Son on yıldır olduğu gibi annemin
ve babamın oturduğu sandalyeler boş. Ben de yerinde yeller esen yirmi iki katlı
binanın tam karşısındaki sandalyeme kuruluyorum. Meliha yanı başımda oturuyor.
“Göz göze gelmeyelim diye mi böyle oturuyoruz?” diye düşünmeden edemiyorum. Hiç
konuşmuyoruz yemek yerken. Çatal kaşık sesleri yüreğimde yankılanıyor. Hani
boğazımda bir şey dursa, Meliha bana su vermeyecekmiş gibi geliyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Bugün yıkılan
yirmi iki katlı bina gözümün önünde beliriyor. Onca yıllık bina böyle bir
dakikada yıkılmasaydı keşke. Ve biz Meliha… Keşke böyle olmasaydık. Aynı evin
içinde yaşama teğet geçen iki kız kardeş… Nedir bunun sebebi? Ben çok
düşünüyorum. Benim ketumluğum mu? Duygularıma gem vurup, hep başkalarının
istediği gibi davranmam mı? Yoksa senin kendinle ilgili tasaların, başkalarının
gözünde nasıl bir yerin olduğuna dair yersiz saplantıların mı? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Televizyonu
açıyor Meliha. Haber bülteni saati… İngiltere’de işlevini tamamlayan bir
reaktörü yıkıyorlar. Üç kule birkaç saniye içinde toz bulutuna dönüşüyor.
Nedense uzun bir boruya benzeyen dördüncü kule ayakta kalıyor. Ben çatık
kaşlarla televizyona bakarken, elinde tencere ayakta duruyor Meliha. Gözleri
hiç görmediğimce parlak. Sanki birazdan bu evden çıkıp gidecekmiş gibi. Daha
bir dikkatle bakıyor televizyona. “Üçü yıkıldı ama şu kule… Herhalde ona
dinamit yerleştirmeyi unuttular…” diyerek gevrek gevrek gülüyor. Soluğu
kesiliyor o anda. Tencere bir yanda, Meliha öte yanda. Yerle yeksan olanların ardından, son kule de
yıkılıyor…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 200%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: black;">Fotoğraf: Özgür Çakır</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 200%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: black;"><br /></span></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-34057655089834179732012-11-15T10:06:00.000+02:002012-11-16T11:23:05.755+02:00C'est la vie... Kim yönetebilir olacakları?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhodTnKfTZU8gUzDKO4axIuL7Be6kGuB1pOr2BlMqxgXxMyFVGamxoQyfz6am2sINeO7tMGBb-6QzdxPHu8jYwaBUh-rYRCWl_DhRZCtwnFA4l7voSTLeQO_d0DhWATKkOapIkFdjMoeUW0/s1600/lavi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhodTnKfTZU8gUzDKO4axIuL7Be6kGuB1pOr2BlMqxgXxMyFVGamxoQyfz6am2sINeO7tMGBb-6QzdxPHu8jYwaBUh-rYRCWl_DhRZCtwnFA4l7voSTLeQO_d0DhWATKkOapIkFdjMoeUW0/s320/lavi.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Telefona uzandı elim. İkiletmeden
açtım. Sesi başka çalındı kulağıma. Duraksadım. Her zaman konuşması sıralıdır.
“<i>Nasılsın?</i>” der. Demedi… “<i>Rahatsız etmiyorsam sana bir şey sormak
istiyorum</i>” der. Demedi… Derin bir nefes aldığı belliydi. Teklemeden sordu.
“<i>Evde anneme benzeyen, ama annem
olmadığını sandığım biri var</i>”. Kısa bir sessizlik oldu. Ne diyeceğimi
bilemedim. İyiyim. Rahatsız etmiyorsun, sor. Evet. Hayır… Sorunun karşılığı bu
replikler değildi. “<i>Annendir</i>”
deyiverdim. “<i>Annemdir değil mi? Annemdir.
Tamam sana inanıyorum Kerem</i>” dedi ve telefonu kapattı. “<i>Sana inanıyorum!</i>” Elimde telefon birkaç
kez bu cümleyi tekrarladım. Yüzümde alaycı bir ifade belirdi. Bana kim inanır
yahu. Deli işte.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Her gün arar beni. Bazen sekiz
dokuz kere. Geçen gün üşenmedim saydım, tam on sekiz kere aramış. Konuşmalarımız
en fazla otuz saniye sürer. Hani öyle saatler sürse, günlük hayatın akışını
engellese hayatta açmam telefonu. Ama ne zaman arasa açıyorum. Abuk şeyler
sorup kapatıyor. “Sence beni uzaylılar kaçırmış olabilir mi?”… “Kız kardeşim
yemeğime ilaç atıyor mudur?”… “Karşı komşumuz tecavüzcü müdür?... Mekanik bir
sesle tek kelimelik cevaplar veriyorum. Hayır… Atmıyordur… Değildir… Anlık
pansumanlarla ona kendini iyi hissettiriyorum. Ben görevimi yerine
getirdiğimden, o da sorularına cevap bulduğundan rahatlıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sabah saatleri… İş yeri sakin.
Bermuda şeytan üçgeni arasında mekik dokuyorum. Twitter, facebook, google
derken saat öğlene doğru koşar adım ilerlemiş. Hayret telefonum hiç çalmadı. Kapalı
da değil oysa. Telefonun sahiden çalışıp çalışmadığını anlamak istediğimden
annemi arıyorum. Eğer annemi çekiyorsa bu meret herkesi, her yeri çeker diye
düşünüyorum. Valide hanım 5i ağzında 10u boğazında başlıyor lafları saydırmaya,
sesi hangi dağda kurt öldü misali. “<i>Bir
ara uğra da yüzünü görelim</i>” diyor, özlemiş beni. “<i>Uğrarım</i>” diyorum. Sözü daha fazla köpürtmeden kapatıyoruz telefonu.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Annemle konuşmak içimdeki sisi
dağıtmaya yetmiyor. Masamın çekmecelerini açıp kapatıyorum. Hani üşenmesem
düzelteceğim. Raflara gelişi güzel konmuş kitapları, dosyaları tarıyor
gözlerim. İçlerinden biri çarpsa gözüme hemen ona kaydıracağım dikkatimi.
Nafile… Bak ben annemi aradım Sinem, neden sen beni aramıyorsun! Totem
yapıyorum o vakit. Sen ara, ben de anneme gitmezsem... Aramayacağını ikimiz de
biliyoruz. Ve ben anneme gitmemek için seni kullanıyorum belli ki. Derken kapı
açılıyor. Vira bismillah! İçeri bir müşteri giriyor. Sonra bir diğeri… Sonra…
Sonra… İçeri giren her müşteri, dakikaları bir bir geçen yelkovanı anımsatıyor
ve çalmayan telefonu gözüme, kulağıma sokuyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Akşamüzeri... Karanlık çökünce el ayak çekiliyor. Nihayet bir
iki lokma bir şey atıyorum ağzıma. Ne zaman yemek yesem, sen arardın Sinem. “<i>Kayınvaliden sevecek seni</i>…” derdim kendi
kendime. Ağzımın içindeki lokmaları alel acele yutar, sorduklarına bir avaz da
cevap verirdim. Telefonu kapatınca da boğazıma duran lokmaları mideme göndermek
için su içer, hemen bir sigara yakardım. Yemeğimi de yedim ama… </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sigara içmek için balkona
tünedim. Hava limonata tadında. Hafif hafif serinlik ısırıyor bedenimi. Kaç
zamandır şöyle içimin grisine yakışır bulutlu bir hava olmuyordu. Yağmur
patladı patlayacak. Yağmur kokusu… Yağsın be yağmur iyi gider. Uzun uzun
sürmesin ama bir iki gün hafiften karartsın ortalığı yeter. Fark ediyorum ki
aslında ben ılımlı havayı pek sevmiyorum. Gök gürültüsü, şimşekler, oluk oluk
akan sular… Ruhumun sıkıntısı tenimi geriyor. Ve tuhaf olan bu işten garip bir
zevk alıyorum. Telefonum cebimde beni suya sal dercesine taklalar atan bir
balık gibi. Ne zaman titreşime geçtin sen. Kimin aradığını hiç düşünmeden
açıyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
“<i>Kerem…</i>”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Kalbim düdüklü tencere buharı
gibi. Nereden nasıl fırlayacağını bilmiyor. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
“<i>Kerem hani ben seni arıyorum ya</i>…” </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sesimi duysun istiyorum. Makineli
gibi konuşuyor. Hiç yapmam ama sözünü kesiyorum. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
“<i>Arıyosun</i>”. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Beni duymuyor. Duysa da tınmıyor.
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
“<i>Artık aramayacağım.”<o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Saatime baktım: 15.44… “Yaz kızım
ölüm saati…” diye bir replik geçti içimden. Aklım dilime karışamadı. Sus pus
halimi, konuş dercesine çakan şimşek bozu verdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
“<i>Peki canım</i>..”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i>“Doktorum… Doktorum seni aramamın doğru olmadığını söyledi</i>.”</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yağmur başladı. Eksoztan, kirli
havadan, atıklardan kararan asfaltın aklanışını izliyorum. Saat hala
15.44… Sokağın ortasındaki su birikintisine takılıyor gözlerim. Serçenin biri
suya dalıyor. O kafasını çıkarınca bir diğeri dalıyor suya. Bir yerde bir şey olmuşçasına
havalanıyor kuşlar. Gökyüzü görünmüyor. O kadar kalabalıklar ki bi damla yağmur
düşmüyor yere.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
“<i>Tamam,
arama o zaman</i>…” diye mırıldanıyorum
çoktan kapatılmış olan telefona.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-63452173171963612232012-10-16T14:54:00.001+03:002012-10-16T15:47:13.140+03:00Herkesin Rüyası Kendine Benzer<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgggeBSO-X0e_zyRl45Jvs_tseF7xDB7bO_klzt6ssvJWb1Oi539enlShKvw7tLg8V190bXRgWOy8DgGiRuJ2iZMCvZWgukThIj7fXlU60B79BEcjNE-GYcC6meEVHwj8seaSPd-JhZO6tK/s1600/r%25C3%25BCyaSevim.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgggeBSO-X0e_zyRl45Jvs_tseF7xDB7bO_klzt6ssvJWb1Oi539enlShKvw7tLg8V190bXRgWOy8DgGiRuJ2iZMCvZWgukThIj7fXlU60B79BEcjNE-GYcC6meEVHwj8seaSPd-JhZO6tK/s320/r%25C3%25BCyaSevim.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
İnsan her gece rüya görür mü? Sevim görüyor. Gitmediği yer kalmadı dünyada. Yakında uzaya el atacak. Aslında içten içe bunu istiyorum. Bir kara deliğe rastlasın diye dua ediyorum. Kara delik bu, uyku muyku dinlemez, insanı yutuverir. Ben de kurtulurum. Hem rüyalarından hem de Sevim’den.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne meraklıymış rüya görmeye karım. Hani bir daha evlenecek olursam, müstakbel eşimin kötü huylarını ya da marifetlerini öğrenmek için didinmeyeceğim. Tek bir şey soracağım kendisine. “Rüya görüyor musun?”. “Görüyorum” diyenin… Cennetten düşmüş huri bile olsa daha bakmam yüzüne. Aman aman sakın “rüya görüyor diye hanımla aranı bozmaya değer mi?” demeyin. Değer! </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Neler çektiğimi bir bilseniz her sabah. Horoz öttü mü, Sevim doğruluverir. Ayaklarını iki seksen uzatır yatağın içinde, sırtını yaslar duvara. Gözlerini tavana diker sanki vahiy gelmiş gibi başlar anlatmaya. Kaf dağına çıkar, Asya çöllerini gezer, tropik adalarda ne maceralar yaşar. Sevim rüyasını yarılamadan daha saat çalar, ben kalkarım. “La havle” çekip gömleğimi, pantolonumu ütüler, kravatımı bağlar, çocukları uyandırır, çayı koyarım. Sevim daha reklam bile almamıştır rüyasına. Kız mızırdanır açıktım makamından, oğlan geceden bitiremediği ödevleriyle boğuşur. Masayı hazırlarım bir çırpıda. Sevim daha yeni kutuplara varmıştır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben çocukken rüyalar sadece görenler için değil, rüya anlatıcısını dinleyenler içinde ilginçti. Malum televizyon, bilgisayar, bermuda şeytan üçgeni “google, feysbuk, tivitır” o günlerde hak getire. Yaşantılarını rüyalara taşıyıp öyküleştirenler pek revaçtaydı o vakitler. Çünkü masal niyetine paylaşılırdı meclislerde. Anlatılanın neresi düş, neresi gerçek, neresi arzu, şehvet bilinmezdi. Bunu kimsenin önemsediğini de sanmam. Çünkü aslolan hikâye anlatıcısıydı. Bizim anlatıcıya bakıyorum da… Kulağım kaldırmıyor anlattıklarını zihnime taşımayı. Veriyorum kendimi işe, çocuklara.<br />
</div>
<div style="text-align: justify;">
Saat yedi buçuk. Sevim Paris’e yeni varmış. Bilmem kaç yüz tane olan bavullarının gelmesini bekliyor. Ne rüyaymış kardeşim. Sanırsın anası rüya görsün diye doğurmuş Sevim’i. “Başını yastığa koysun, uyanasıya kadar rüya görsün, gece olana dek de gördüklerini anlatsın kızım” demiş herhal. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Neyse ben kahvaltıyı hazırlar, bir iki parça azık teperim çocukların ağzına. Kendim yerim yemem, düşeriz yollara. Oğlan okula, kız kreşe. Biz evden çıkarken Sevim hâlâ tavana anlatır rüyasını. Seslenmeden kapıyı yavaşça çeker çıkarız. Derin bir soluk alırım her seferinde. Sevim kutuplardadır o vakit. “Don anasını satayım. Ya da kazık çak oraya da geleme bir daha” derim içimden. Çocuklar yanımda olduğundan şöyle rahat rahat da beddua edemem. Oğlan, kız bakarlar yüzüme. Seslenmezler.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Günlerden bir gün Sevim yine kutuplarda, çıktık evden. Kız yapıştı elime, oğlan ardımızda yürüyoruz günün geri kalanına doğru. Kız fısıldadı: “Baba sen hiç rüya görmez misin?”. Aval aval baktım çocuğun yüzüne. Derken oğlan asıldı öbür elimden.”Sahi baba sen hiç rüya görmez misin?”. Şaşkınlığım iki misline çıktı. “Görmem” dedim. Bunun çocukları rahatlatacağını düşünmüştüm. Bari babalarının aklı başında olduğunu bilsinler istedim. Ama düşündüğüm gibi olmadı. İkisi de başları önlerinde, gıklarını bile çıkarmadan yürüdüler. Bir müddet sonra kız hayıflandı. “Desene baba biz sana çekmişiz. Hiçbir zaman annemin gittiği yerlere gidemeyeceğiz.” Oğlan yüzüme baktı. İçimdeki kederi kavradı belli ki seslenmedi. Ya da anlamadı olanı biteni, bir şey deyip erkekliğine helal getirmek istemedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çocukları okullarına bıraktım. Nasıl geldim işe hiç anlamadım. Rüyaları düşündüm. Göremediklerimi. Patates kafamı kaşıdım. Sevim’le ilk tanıştığımız zamanlara gittim. Taze kızılcık memelerini avuçladım, öptüm. Ne zamandır koyun koyuna yatmadık diye hesaplamaya çalıştım, parmaklarım yetmedi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Anlayacağınız evliliğimiz Sevim’in rüya görmeye başlamasıyla tepetaklak oldu. Her geçen gün rüyaları çeşitlendi, uzadı. Gün geldi yanından kalkıp gittiğimi fark bile etmedi. Neredeyse gözü çocukları bile görmez oldu. Sadece uyumak için nefes alır hali beni delirtiyor. Ve her gece rüya görmesi… Nasıl çıldırmayayım ki!</div>
<div style="text-align: justify;">
Dünya turuna çıkar Sevim her gece. Kabarelere, tiyatrolara, operalara, sosyetik mekanlara gider özendiği kibar hanımlar gibi. Davetlere katılır. Adını daha önce hiç duymadığım yemekler yer, içkiler içer. Bir giydiğini bir daha giymez. Tanımadığı yazar, şair, ressam yoktur. Sevim gezer tozar, benim rüyalarım incinir. Sevim eğlenir güler düşünde. Benim rüyalarımın gözleri dolar ama ağlayamaz. Uykum siyah bir ekrana döner her gece biteviye. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sahi ya ben ne zamandır rüya görmüyorum? Belki de Sevim benim, çocukların yerine rüya görüyor. Ben Sevim’i biraz tanıyorsam kesin öyledir. Yoksa nasıl her akşam Paris’te yemek yer, sabah New York’ta uyanır. Oysa Burgaz’a bile gidemedik on küsur yıldır. Sevim rüyalarına benziyor. Belki de rüyaları Sevim’e. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fotoğraf: Özgür Çakır</div>
Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4665946232742664248.post-74660898146608091882012-09-25T11:52:00.002+03:002012-09-25T11:54:28.874+03:00Bozkır'a Kim Türkü Söyler Artıköksüz kalan <br />
gelincik ve kengerlere<br />
bozkır'a <br />
kim artık türkü söyler bilinmez!<br />
<br />
sevdiklerimi benden bir bir alan sarı yaz<br />
gidenlerle gidilmiyor..<br />
<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/BhtncLZe7yc" width="560"></iframe>Uzağa Giden Kadınhttp://www.blogger.com/profile/10226318702730481295noreply@blogger.com2