Bedensel ihtiyaçlar karşılanmadığında, zihinsel süreçler çalışmıyor. İnsan düşünemiyor, üretemiyor. Aslında bir toplumun kaderi atasözlerinin içinde gizli. Çünkü, aç ayı gerçekten oynamıyor. Önce birincil ihtiyaçlar doyurulsun ki, insan zihnini bilsin. İnsan insanlığını bilsin.. Düş görsün! Düşünsün! Üretsin!
Sokak ortasında bir küçük bir savaş oyunu. Sokaklar cephe. Cephede ise kurşun askerler. Hepsi çocuk! Hepsi bir masalın kahramanı olmaya soyunmuşlar. Kahraman olmak için yanlış cephede olduklarını bilmiyor çocuklar. Erken yaşta sokağın kuytusuyla, soğuğuyla, başı boşluğuyla tanışan bu çocuklar benim yurdumun çocukları! Ne istediğini bilmeyen, kim nereye itelerse oraya giden çocuklar. Ellerine taş verilirse atarlar. Neden, kime, niçin diye sormadan atarlar! Çünkü küçük bir taşın neler yapabileceğini düşünemezler. Taş bir kuşa, kediye gelse belki üzülürler. Taşı bir kediye ya da kuşa atamazlar! Ama taşı bir insana atabilirler.. Masal ya bu! Oyun ya bu! Büyüklerinden gördüklerini yapar çocuklar. Sokakta gördüklerini yapan çocuklar!
O sokaklar boş ve ıssız. Gidilecek ne sıcak bir okul var, ne de dinlenilecek bir masal. Evde aş var mı, huzur ve sevgi var mı, yatacak bir yatak var mı? On kişi içinde adını anımsayan var mı! Ona sevgiyle evladım diyen var mı? Çocuk eline taş almış neden diye soran var mı?
Çocukların ellinden taşı almak kolay! Ama eli boş kalan çocuk yeniden taşa sarılıyor. Dünyada varım demek için bir taşın ardına saklanıyor çocuk. Belki de taş oluyor! Hangi amaca doğru koşuyor çocuk bilmiyor. Bir insanın elinden bir şey alıyorsanız, ona yaşama tutunması için başka bir şey vermelisiniz.. Atasözü ne der "Allah baba bir kapıyı kapatırsa bir diğerini açar " de' mi!? Bir toplumun kaderi atasözlerinde saklı gerçekten!
Son günlerde ülke gündemimiz çocuğun kaderini nasıl güzel de yansıtıyor. Her yerde incinmiş çocuklar. On dört yaşında evlendirme yasası.. Birilerinin yerel seçimlerden nemalanması için yaratılan kargaşada maşa.. Sokakta, evde, okulda örselenen çocuk.. 14 yaşın altında memlekette kaç çocuk çalışıyor. Eğitim birliğinin tek kalemde yok edildiği ülkede fırsatlar açısından eşit çocuklar nerede? Sınavlara koşulan çocukların oyuncakları nerede? Dünyayı şıklar arasından seçmeye çalışan çocukların ruhları nerede? Onlarda öğrenecek elbek üç yanlış bir doğruyu götürüyor. İşte o zaman çocuk hayatlar sönüyor.
Haberleri izledik. Çocuklar polislere taşla saldırıyor. Polis ne yaptı bu sefer? Çocuğun elinden taşı aldı! Ona muz verdi! Çikolata verdi! Sona bir çift ayakkabı verdi.. Muz bitince, ayakkabı eskiyince ne olacak? Ya da çocuk başka şeyler isteyince ne olacak.. Taş hala sokaklarda! Çocuk hala sokakta! Yurdumun çocuklarının bedensel ihtiyaçları karşılanmadan zihinleri, yapılandırılamayacak..
Taşa karşılık muzu, ayakkabıyı kalkan polis dahidir! Yüreklidir! Çünkü sorunu çözmeye insan olarak gelmiştir. Çünkü yaşamak için ekmeye, suya, kazağa, ayakkabıya ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Kendi ihtiyaçlarına duyarlı olan bir insan ancak, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varabilir. Kendi doymuş olan bir insan, ancak başkalarını doyurabilir. Kendi tokken, komşusu aç yatan bizden değildir de'mi? Birincil ihtiyaçları karşılanan polis sevilmek ve değerli olmak ister. En sonunda göçüp gitmeden öte diyarlara bu dünyada bir iz bırakmak ister. İster o polis kendini gerçekleştirmiştir. Dünyada artık bir izdir.. Unutulmaz!
Sorunu çözümsüz kılmak yapılacak en kolay iştir. O zaman dağ fare/fareler doğurur. Atasözleri! Sorunu çözmek adına kendimiz ne yapıyoruz? Biz ne yapıyoruz? Çocuklar için biz ne yapıyoruz?
Sokak ortasında bir küçük bir savaş oyunu. Sokaklar cephe. Cephede ise kurşun askerler. Hepsi çocuk! Hepsi bir masalın kahramanı olmaya soyunmuşlar. Kahraman olmak için yanlış cephede olduklarını bilmiyor çocuklar. Erken yaşta sokağın kuytusuyla, soğuğuyla, başı boşluğuyla tanışan bu çocuklar benim yurdumun çocukları! Ne istediğini bilmeyen, kim nereye itelerse oraya giden çocuklar. Ellerine taş verilirse atarlar. Neden, kime, niçin diye sormadan atarlar! Çünkü küçük bir taşın neler yapabileceğini düşünemezler. Taş bir kuşa, kediye gelse belki üzülürler. Taşı bir kediye ya da kuşa atamazlar! Ama taşı bir insana atabilirler.. Masal ya bu! Oyun ya bu! Büyüklerinden gördüklerini yapar çocuklar. Sokakta gördüklerini yapan çocuklar!
O sokaklar boş ve ıssız. Gidilecek ne sıcak bir okul var, ne de dinlenilecek bir masal. Evde aş var mı, huzur ve sevgi var mı, yatacak bir yatak var mı? On kişi içinde adını anımsayan var mı! Ona sevgiyle evladım diyen var mı? Çocuk eline taş almış neden diye soran var mı?
Çocukların ellinden taşı almak kolay! Ama eli boş kalan çocuk yeniden taşa sarılıyor. Dünyada varım demek için bir taşın ardına saklanıyor çocuk. Belki de taş oluyor! Hangi amaca doğru koşuyor çocuk bilmiyor. Bir insanın elinden bir şey alıyorsanız, ona yaşama tutunması için başka bir şey vermelisiniz.. Atasözü ne der "Allah baba bir kapıyı kapatırsa bir diğerini açar " de' mi!? Bir toplumun kaderi atasözlerinde saklı gerçekten!
Son günlerde ülke gündemimiz çocuğun kaderini nasıl güzel de yansıtıyor. Her yerde incinmiş çocuklar. On dört yaşında evlendirme yasası.. Birilerinin yerel seçimlerden nemalanması için yaratılan kargaşada maşa.. Sokakta, evde, okulda örselenen çocuk.. 14 yaşın altında memlekette kaç çocuk çalışıyor. Eğitim birliğinin tek kalemde yok edildiği ülkede fırsatlar açısından eşit çocuklar nerede? Sınavlara koşulan çocukların oyuncakları nerede? Dünyayı şıklar arasından seçmeye çalışan çocukların ruhları nerede? Onlarda öğrenecek elbek üç yanlış bir doğruyu götürüyor. İşte o zaman çocuk hayatlar sönüyor.
Haberleri izledik. Çocuklar polislere taşla saldırıyor. Polis ne yaptı bu sefer? Çocuğun elinden taşı aldı! Ona muz verdi! Çikolata verdi! Sona bir çift ayakkabı verdi.. Muz bitince, ayakkabı eskiyince ne olacak? Ya da çocuk başka şeyler isteyince ne olacak.. Taş hala sokaklarda! Çocuk hala sokakta! Yurdumun çocuklarının bedensel ihtiyaçları karşılanmadan zihinleri, yapılandırılamayacak..
Taşa karşılık muzu, ayakkabıyı kalkan polis dahidir! Yüreklidir! Çünkü sorunu çözmeye insan olarak gelmiştir. Çünkü yaşamak için ekmeye, suya, kazağa, ayakkabıya ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Kendi ihtiyaçlarına duyarlı olan bir insan ancak, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varabilir. Kendi doymuş olan bir insan, ancak başkalarını doyurabilir. Kendi tokken, komşusu aç yatan bizden değildir de'mi? Birincil ihtiyaçları karşılanan polis sevilmek ve değerli olmak ister. En sonunda göçüp gitmeden öte diyarlara bu dünyada bir iz bırakmak ister. İster o polis kendini gerçekleştirmiştir. Dünyada artık bir izdir.. Unutulmaz!
Sorunu çözümsüz kılmak yapılacak en kolay iştir. O zaman dağ fare/fareler doğurur. Atasözleri! Sorunu çözmek adına kendimiz ne yapıyoruz? Biz ne yapıyoruz? Çocuklar için biz ne yapıyoruz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder