"Yüreğimin tozuyla bir günü daha kucakladım.
Yalnız ve güzel ülkeme bakar gibi bakıyorum içime.
Yokluğumda beni beklemiş işler
Bekleyeninin olması ne güzel insanın
Hayat telaşesi bu, belki de gailesi..."
Ankara Kalesi'nden Ulus, 1994
Dün yazmaya başladım yarım kalmış bu satırları. Üzerime üzerime yürüdü gün. Yazamadım. Dertlenmedim ama. Çünkü, yüreğime yol vurdu. Uzakları düşündüm. Yüreğime yazdığım her metre karesiyle bozkırı düşündüm. Üç yeni öyküye başladım. Her Evde Bir Nuh Var, Bozkır'ın Gelini ve Anız. Gitmeden önce yazdığım "bohem" hep dilimdeydi. Eve ekmek götürmelisin diye anımsattım kendime. Ardımı dönüp yola şehre dönmeye her yeltendiğimde, yağmur yoldan çıkarttı beni. Bayıltıcı toprak kokusunu, yaseminler bastırdı. Kımıldayamadım. Yol hayatımdı. Gölgeledi zihnimi gece. Uzaklarda, yıldızları ben yaktım her gece. Sonra üryan bıraktım geceleri. Yörüngeden çıkarttım ışıkları. Ruhumun dehlizlerinde uzakları yaşadım.
Hayat başka ötelerde. Ayaklarım gibi yalın ve özgür herşey. Zihnimin inzibatları yok orada. Uzaklarda herşey, herkes başka. Bebelerin yüzleri, zeytin gözlü kızlar, kısa pantolonlu oğlanlar... Yaşmağının altında bir kaderi zülüf zülüf saklayan kadınlar, yüzüne başaktan çizgiler ekmiş yaşlılar, aşk benim diye kendini diri diri toprağa veren erkekler...
Hayat başka ötelerde. Ayaklarım gibi yalın ve özgür herşey. Zihnimin inzibatları yok orada. Uzaklarda herşey, herkes başka. Bebelerin yüzleri, zeytin gözlü kızlar, kısa pantolonlu oğlanlar... Yaşmağının altında bir kaderi zülüf zülüf saklayan kadınlar, yüzüne başaktan çizgiler ekmiş yaşlılar, aşk benim diye kendini diri diri toprağa veren erkekler...
Hayat, sandığımız gibi zor değil oralarda. Nefes ilmik değil boyunda, uzakta. Görmediğimce çiçekler derdi gözlerim. Rengahenk çiçeklerden, sürmeler çektim ruhuma. Gülümseyen sadece dudaklarım değildi o anlarda. Savrulan saçlarım kuşlarla, kelebeklerle yarenlik etti. Rüzgara kördü gözlerim. "Göremediğim yok değil ya!" diye kafa tuttum gerçeklik safsatalarına. Ruhumda hissederken esen yeli, aklımda yapacağım işler vardı. Yüreğimde ise sizler!
Son bir yıldır düşlerimin peşine düşüp (Her Çocuğun Bir Masalı Olmalı Kütüphanesi , 33 Okul 3003 Öğrenci İçin El Ele , Ulu Pamir'de Hırka Olmak ) yüreklerini canıma ekleyen blogdaşlarıma teşekkür etmek istedim. Gerçeklerin hayal gibi kırıldığı, zekatların çalındığı, fenerlerin kararttığı bir coğrafyada umutları kadimleştirdiniz. Şimdiki zaman bezigranlarına inat, sayenizde yeniden hayata göç ediyorum. Kulağımda bu dünyadaki en güzel ses yankılanıyor: Çocuk gülücükleri!
2 yorum:
Gelinciği aldım..
Ama bütün gelincikleri hakeden sensin, uzaga giden..
Yüreğin hep boyle kalsın..
Yazıyla alakası olmayan bir yorum olacak benimkisi ama sayfandaki anketi görünce bir iki kelime yazmak geldi içimden.
Bir kere anketin amacı ve tabii ki bunun sonucunda da sorular otomatikmen yanlış oluyor.
Yazı yazmayı becerebilen bir kimse kendini asla sınırlandırmamalı. Bu tıpkı ben sadece roman türü kitaplar okuyacağım başka kitap okumam gibi bir şey olur. Oysa ki kitap okumasını seven ve kitaplardan bilgilenlemesini bilen bir kişi her türlü kitabı okur ve na göre hayata bakmaya çalışır. Aksi takdirde yanlışı ve doğruyu nasıl analiz edecek.
Yani ben sadece şiir yazarım başka herhangi bir konuda kalemi elime almam (siz buna klavye deyin) böyle bir yazar olabilir mi olursa da kendini kısıtlayan bir şair adayı nasıl kendi damgasını vuracak bir takım şiirler yazabilir.
işin garip tarafı böylesi yanlış bir anketi oylayanlar da çıkmış ve şiir yazsın diyenler çoğunlukta olup bir yanlışlığa imzalarını atmışlar. Acaba o imzalarını atarlarken ne düşünüyorlardı çok merak ettim doğrusu.
Şimdi ben yazılan yazılara veya gördüğüm bir olay karşısında sadece yorum yaparım, o konuda asla yazı yazmam gibi bir tavır içine girebilirmiyim. Kişisel olarak girerim tabii ama bu doğru bir anlayış mıdır?
Hadi ne duruyoruz bunu da oylayalım, eller klavyenin ve mausun üstüne.
Yorum Gönder