çayda çıra...

ne zaman karanlığa gömülsek, evimizi aşkla aydınlattık. elektrikler kesildi gece yine, biz çayda çıra oynadık.

ışığın gölgelemediği sohbetleri çok özlemişim. duyular bir bir eksilince, insan nasıl da kendine dönüyor hemen. belki bu yüzden, bazı şeyler sadece geceleri söyleniyor. karanlığı aydınlatan sevda sözlerinin miladı, nedense hep ilk aşkla başlıyor. babam usulca bir masalı yazıyor yeniden. “annenizle nasıl tanıştık biliyor musunuz çocuklar?” diye başlıyor söze. olduğumuz koltuğa daha bir gömülüyoruz ve dinliyoruz dudaklarımızda gülücükle babamızı.

babam kendi sevdasını anlatırken, yüreciğimizin en köşesinde saklı duran, üzeri sımsıkı örtülmüş aşkımıza doğru yelken açıyoruz. geçlik makosenlerini kalbine giydirmiş yürürken alelacele bugüne babam, biz kendi aşklarımızı anımsıyoruz.

büyüdükçe hikayenin eksik parçaları bir bir tamamlanıyor. ya bizim farkındalığımız artıyor ya da babam daha çok sır paylaşıyor. yaşa göre uygulanan sansür, erişkinlikte tamamen kalkar diye umuyorum ama… nafile! babam bi adımcık ileri gitse, annemin bakışlarıyla çimdikleniyor. bu sessizlikler bana çok şey söylüyor.

derken annem şarkı söylemeye başlıyor “çayda çıra yanıyor…”

gözlerimiz karanlığa alışınca hep birlikte ayağa kalkıyoruz elimizde mumlar…
babam ve annem kol kola. tıpkı çocukluğumdaki gibi çayda çıra oynuyoruz. daha önce hiç çayda çıra oynamamış olan Ilgaz çok heyecanlanıyor. anne ve babasının dizinin dibinde ürkek adımlarla yürüyor. gülümseyerek aileme bakıyorum.

nedense ilk önce benim mumum sönüyor yine...
yok! bu sefer içerlemiyorum. hayat, böyle biliyorum.


6 yorum:

Budeliçocuk dedi ki...

Merhaba,
önce yeni bir sayfa,
Evet galiba yeni bir sayfa...
hayırlı olsun..

Ben de muhabbet geleneğinin zirve yaptığı bir ortamda büyüdüm,daha doğrusu yetiştim..
Bu satırlar beni alıp o zamana götürdü..
Ne çok şey kaybetmişiz..
Hikmetli söz söyleyen o ihtiyarlar nerede?
Kökünden mi söktük bütün soy ağaçları.?

Acep dedem kadar Fuzuli'yi anlayan kaldı mı? Leyla vü Mecnun okurken yaşaran gözlerinden bilirim..
Bu Mecnun;''Leyla'dan öte Leyla'ya vurgun'' derdi.

Ey Uzağa Giden;mumunun erken söndüğüne sakın içerleme!
Biz senin yüreğindeki mumların hiç sönmediğine ve de hiç sönmeyeceğine şahidiz..
sevgim ve saygımla...

beenmaya dedi ki...

tek duyu organı ve belki de asıl duyu organı yürek kalıyor ya geriye...

seviyorum seni ve hatta aileni...

Sokak Kedisi dedi ki...

Çok güzel. "Huzur" ve "Aile"nin birleştirilmiş tarifi gibi sanki.

Işığın gölgelemediği sohbetleriniz çok olsun...

Pilli Petro dedi ki...

ben hiç bizimkilerin tanışma hikayelerini bize anlatırken dinlemedim. hep birileri sormuştur annemde anlatmıştır o gün gibi, oldukça ilginçtir hikayeleri :)

çayda çıra dedin ya aklıma kına geceleri geldi hiç sevmem kınayı da o geceleri de hiç söylenemeyecek bi şarkı gibi bende.

novella / विश्व dedi ki...

kız çocuğunu öpmeye gelmiştim ben, kendine düş işleri bakanı diyen, sessizliği içinde yüreği çınlayan kız çocuğunu...

Erkan BAL dedi ki...

bazen elektrikler kesilsin diye dua ediyorum. kalorifer petekleri ısıtmıyor üzerinde kestane pişen sobalar kadar. gaz lambası ışığındaki sessizliğin içinde çınlayan seslerimizin katilleri artık televizyonlar. herkes susu-yor birbirine ama hala onlar konuşuyorlar...