Dün akşam saatleri.. Televizyonda dünyanın en büyük filozofu Sünger Bob Kare Şort felsefelerini anlatıyor. Kan basımcım asansörcülük oynadı tüm gün boyunca.. Bi aşağı, bi yukarı.. Tam da ritmimiz metronomu yakalamışken ne oldu böyle anlamadım! İşte bu sırada heyecanlı bir ses haykırdı! Anımsarsınız sahibini “Oğlum Bana Bir Kalp Resmi Çizmiş Bugün” demiştim size.. Memleketimin ve Babam’ın adını taşıyan ve benimle aynı günde doğmuş olan oğlum seslendi..
-HALAAAAAAAAA.
-Efendim Ilgaz?
-Sen Aborjin’ lerden özür diledin mi?
-HALAAAAAAAAA.
-Efendim Ilgaz?
-Sen Aborjin’ lerden özür diledin mi?
- Anlamadım.. Sünger Bob mu bir şey dedi..
-Yok Hala.. Bi amca televizyonda dedi. Herhalde kötü bir şey yapmış. Özür dilerim dedi. Bir sürü insan bir sokakta toplanmıştı, gökyüzü ağlıyordu! Hepsi gökyüzünün yaşlarından korunmak için şemsiyelerin altına saklanmıştı. Hep birlikte özür dileriz dediler..
-Hmm!
-Hala ben de özür diledim..
-Kimden yavrum? Aborjin’ lerden mi?
-Yok Hala! Sünger Bob bu akşam seninle oynamadığım için özür dilerim. Ama arada başka oyuncaklarımı özlüyorum. Hala’m erken geldi onunla oynamak istiyorum. Yarın buluşalım tamam mı? Babaannem kek yapacak..
-Demek kek yapacak yarın Annem! Ne şanslısın Ilgaz. Benim çocukluğum hep annemi özlemekle geçti.. Saat tam 18.00’da gelirdi eve annem. Elinde fileleri.. Kapıda karşılardık annemi özlemle öperdi bizi.. Hemen üzerini değiştirirdi. Mutfak masasına sıralanırdık Nazilli bardakları gibi.. Gözlerimize bakardı büyük bir heyecanla sorardı nasılsınız yavrular diye başlardı söze.. Önce defterler kontrol edilirdi ayıklanırken fasülyeler.. Sonra radyo tiyatrosunu dinlerdik.. Elektrik kesilirse çayda çıra oynardı Anne’m bizimle.. Sonra mum ışığında da olsa ödevler biterdi.. Üç kardeş kovalamaca oynarken kolumuz kırıldı bi gün Işık cennetten el salladı bize!!! (Kardeşim seni çok özledim! Özellikle bugünlerde daha çok özledim! Zihnime yoldaş buldum. Sana söylemek istedim.. Seni çok özledim.. Akan yaşarım korkma SEN değildir. Zamana sitemimdir! Gözlerinden öperim.. Dün Abim’le yemek yedik.. Kulaklarını çınlattık. Sandalyen boştu.. Yine koştuk kırlarda! Seni çok özledim.. Gülümse! Biz hissederiz.. Gülümse iyi işler yapıyoruz! Sana da dua ediyoruz. Ama oralara şimdilik gelemiyoruz.. Ve DEDE’me söyle! Onu çooooook özledim! Bi kez gelsin düşüme..) Baba’m çalınca zili bir sofra telaşı başlardı.. Koydukça tabakları masaya gelirdi matematik soruları.. Babam sayı, annem şiir adamıydı! Demek yarın kek yapacak NİNE’n sana! Tansiyonun hala asansörcülük oynamakta.. Sevdiğime söz verdim kendime iyi bakacağım diye oysa.. Ya Şubat çarptı! Ya da beyaz çarşaf sardı!
- Halaaaaaa! (Keşke bu satırlardan ses iletilebilseydi! Hala derken içinden fırlayan coşkuyu buraya yazabilseydim. Her ismimi söylediğinde içime sokasım geliyor bu çocuğu. İnsan olduğumu hissediyorum! Çok seviyorum bu çocuğu). Tahta atımı boyadım ben. Onu kıpkırmızı yaptım. Babaannem dedi ki sen sordun mu bakalım o kırmızı tüy istemiş diye? Biz sana istemediğin şeyleri hiç giydirmiyoruz.. Sen istedin diye atın kırmızı mı kalsın dedi.. Sen istemedin diye sadece senin gibi mi konuşsun, düşünsün.. Sadece sana benzeyenleri seversen her yer kırmızı olur ILGAZ!
- Babaannen konuşmuş! Üzerine ne söyleyeyim.. Atını temizledin mi?
- Bana yardım eder misin? Bir özür töreni düzenleyelim..
- Olur oğlum.. Düzenleyelim..
Avustralya hükümeti, kıtanın yerli halkı Aborjinlerden, geçmişteki ‘kötü muamele’den dolayı, dün özür diledi! 21 milyon nüfuslu Avustralya’da yaklaşık 450 bin Aborjin yaşıyor. Sayıları 100 bini bulan Aborjin çocuklar, 1910’lar itibariyle yaklaşık 60 yıl boyunca ülkenin beyaz nüfusu içinde asimile edilmek üzere ailelerinin ellerinden alınmıştı. Gerekçe olarak ise, Aborjinlerin ‘lanetli bir ırk oldukları” ve çocuklarını kurtarmanın insani bir görev olduğu, gösterilmişti.
SİZ ABORJİN’ LERDEN ÖZÜR DİLEDİNİZ Mİ?
-Yok Hala.. Bi amca televizyonda dedi. Herhalde kötü bir şey yapmış. Özür dilerim dedi. Bir sürü insan bir sokakta toplanmıştı, gökyüzü ağlıyordu! Hepsi gökyüzünün yaşlarından korunmak için şemsiyelerin altına saklanmıştı. Hep birlikte özür dileriz dediler..
-Hmm!
-Hala ben de özür diledim..
-Kimden yavrum? Aborjin’ lerden mi?
-Yok Hala! Sünger Bob bu akşam seninle oynamadığım için özür dilerim. Ama arada başka oyuncaklarımı özlüyorum. Hala’m erken geldi onunla oynamak istiyorum. Yarın buluşalım tamam mı? Babaannem kek yapacak..
-Demek kek yapacak yarın Annem! Ne şanslısın Ilgaz. Benim çocukluğum hep annemi özlemekle geçti.. Saat tam 18.00’da gelirdi eve annem. Elinde fileleri.. Kapıda karşılardık annemi özlemle öperdi bizi.. Hemen üzerini değiştirirdi. Mutfak masasına sıralanırdık Nazilli bardakları gibi.. Gözlerimize bakardı büyük bir heyecanla sorardı nasılsınız yavrular diye başlardı söze.. Önce defterler kontrol edilirdi ayıklanırken fasülyeler.. Sonra radyo tiyatrosunu dinlerdik.. Elektrik kesilirse çayda çıra oynardı Anne’m bizimle.. Sonra mum ışığında da olsa ödevler biterdi.. Üç kardeş kovalamaca oynarken kolumuz kırıldı bi gün Işık cennetten el salladı bize!!! (Kardeşim seni çok özledim! Özellikle bugünlerde daha çok özledim! Zihnime yoldaş buldum. Sana söylemek istedim.. Seni çok özledim.. Akan yaşarım korkma SEN değildir. Zamana sitemimdir! Gözlerinden öperim.. Dün Abim’le yemek yedik.. Kulaklarını çınlattık. Sandalyen boştu.. Yine koştuk kırlarda! Seni çok özledim.. Gülümse! Biz hissederiz.. Gülümse iyi işler yapıyoruz! Sana da dua ediyoruz. Ama oralara şimdilik gelemiyoruz.. Ve DEDE’me söyle! Onu çooooook özledim! Bi kez gelsin düşüme..) Baba’m çalınca zili bir sofra telaşı başlardı.. Koydukça tabakları masaya gelirdi matematik soruları.. Babam sayı, annem şiir adamıydı! Demek yarın kek yapacak NİNE’n sana! Tansiyonun hala asansörcülük oynamakta.. Sevdiğime söz verdim kendime iyi bakacağım diye oysa.. Ya Şubat çarptı! Ya da beyaz çarşaf sardı!
- Halaaaaaa! (Keşke bu satırlardan ses iletilebilseydi! Hala derken içinden fırlayan coşkuyu buraya yazabilseydim. Her ismimi söylediğinde içime sokasım geliyor bu çocuğu. İnsan olduğumu hissediyorum! Çok seviyorum bu çocuğu). Tahta atımı boyadım ben. Onu kıpkırmızı yaptım. Babaannem dedi ki sen sordun mu bakalım o kırmızı tüy istemiş diye? Biz sana istemediğin şeyleri hiç giydirmiyoruz.. Sen istedin diye atın kırmızı mı kalsın dedi.. Sen istemedin diye sadece senin gibi mi konuşsun, düşünsün.. Sadece sana benzeyenleri seversen her yer kırmızı olur ILGAZ!
- Babaannen konuşmuş! Üzerine ne söyleyeyim.. Atını temizledin mi?
- Bana yardım eder misin? Bir özür töreni düzenleyelim..
- Olur oğlum.. Düzenleyelim..
Avustralya hükümeti, kıtanın yerli halkı Aborjinlerden, geçmişteki ‘kötü muamele’den dolayı, dün özür diledi! 21 milyon nüfuslu Avustralya’da yaklaşık 450 bin Aborjin yaşıyor. Sayıları 100 bini bulan Aborjin çocuklar, 1910’lar itibariyle yaklaşık 60 yıl boyunca ülkenin beyaz nüfusu içinde asimile edilmek üzere ailelerinin ellerinden alınmıştı. Gerekçe olarak ise, Aborjinlerin ‘lanetli bir ırk oldukları” ve çocuklarını kurtarmanın insani bir görev olduğu, gösterilmişti.
SİZ ABORJİN’ LERDEN ÖZÜR DİLEDİNİZ Mİ?
2 yorum:
Sadece özür dilemekle kalındı..politik bir yatırım dizini gibi.. değişmedi dünyamın en eskimemiş lanetli halklarının kaderi..Göze görünmüyor lanetliler.. herbiri toplama kamplarında..
Kürd açılı mı da aynı düzenbazlığın bir parçası olarak Kürd halkının kaderini değiştirmeyecek..Diyarı bakır askeri cezaevi belki müzeye dönüştürülecek..belki türkçeye çevrilmiş kürd isimleri özgürleşecek..Kandan kına yakanlarının borusu öttüğü sürece..bu böyle gelmış vede böyle gidecek..Aboriginallara karşı ikiyüzyıldır sürdürülen sürek avı başka renk ve dokularda yürürlükte..Kürdler su ve petrol yatakları üzerinde yaşam sürdükce, uranyum ve kömür yatakları üzerinde yaşayan Aboriginal kardeşleri gibi gün yüzü görmeyecek..
NE DESEK ACABA BILEMIYORUM HAYATIN GERCEKLERI VE BIZ SADECE SUSUYORUZ ZIRA BIRSEYLERI DEGISTIRME YETKIMIZ YOK.
Yorum Gönder