Gazze

Milletin hayatı söz konusu olmadığında savaş bir cinayettir.”
Kemal Atatürk

Şehirlerim bir bir yok ediliyor. Dünya gözüyle bir daha Beyrut’u, Kudüs’ü ve Gazze’yi görebilir miyim? Bilmiyorum. Gördüklerimden sonra bir daha dünyaya bakabilir miyim? Bilmiyorum!

Daha önceki yazılarımda Gazze’li kadınların çığlıklarını yazdım. Savaşta anne olmanın ağırlığını savaşta yaşamak! Kadın olmanın çilesini savaşta yaşamak.. Kadın olmak!

Elmayı kadın çaldırmıştı adama! Adam ne için çalmıştı elmayı? Adam ve kadın ne için gelmişti dünyaya? Bu dünyaya aşkı bulmak için gelmemiş miydik? Kadınlar aşk değil bugün. Kadınlar aşık değil bugün. Kadınlar çileli..

Gazze'de kadınlar özgürlük için duvar yıkıyor. Çocuklarına ekmek ve ilaç için haykırıyor.



Benim memleketimde kadınlar bayrak sallıyor balkonlardan vatan için! Onlar Kurtuluş Savaşı kadınları. Erk'eklerse kapatıyor kadınları.. Her coğrafyada kadınlar kendilerine ağlıyor usul usul! Benim memleketimin üretken kadınları.. Şehit anaları.. Aşık kadınları.. Sözden öte, kaderlerini nakışlara oyalayan kadınları.. Bugün tüm kadınların gözlerinden bir damla yaş damladı toprağa savaşın çocukları için. Bu yaş dua olsun! Bu yaş, insanlığın kendini yok edişine karşı bir direnç olsun..

İnsan olmak bugünlerde yüreğime çok ağır geliyor. Diliyorum ki bir gün insandan daha üstün bir ırk gelir bu coğrafyaya, insanın kendi ırkına yaptıklarının hesabını sorar. Bu ister dabbe olsun, ister başka bişey! İnsanın, insana ettiğini başka hangi canlı türü kendi ırkına yapabilir ki?

Savaş tüm acımasızlığı ile üzerimize yürüyor. Biz izin veriyoruz. Susuyor ve bekliyoruz. Savaşı televizyondan izliyoruz. Aklımızda ölen insanlardan çok, petrole bulanmış bir kuş geliyor. Belki petrole bulanan o kuşu anımsayan yürekler, acıya dayanamadığı için insanı yok sayıyor..
Çocukların çığlıkları sardı toprakları. Sular kurudu. Toprak ekin vermiyor artık. Yetmedi ey insanlık! Daha nasıl bir uyarı bekliyorsunuz. Daha nasıl bir kıyamet olsun istiyorsunuz? Kınadı Amerika, kınadı Birleşmiş Milletler Gazze'de olanları. Kınama, kına oldu İsrail’e! Evinizi yıkacağım başınıza şimdi dedi telefonda bir ses. Şahadet getirdi insanlar.. Öylece gömüldüler toprağa!

Soy kırım yapılıyor.. Canına yandığımın dünyasında 40 yıl önce soyu kırılanlar, cana kast ediyorlar.. Kimse onların karşısında duramıyor. Sanki geçmişin rövanşı insanlığımızdan çıkıyor. İnsanlıktan çıktıkça aslımıza dönüyoruz. Sanki aslımıza dönünce insan oluyoruz. İNSAN!



Savaş gerçekten cinayet. İçinde gözyaşının ve kanın olduğu cennet yoktur. Eğer gerçekten halkının canı tehlikede değilse savaş cinayettir. Şimdi bu sözün sahibini özleme.. Gel de özleme! Savaş diye inleyen bedenler hareketli. Gazze’de çok şey olacak. Gazze kana bulanınca aslında dünya kanla yıkanacak. Dünya kan olacak.. Suları kan basacak. Toprak bedenlerle dolacak. İnsan, kana karışacak.

Dünya dönüyor.. Sadece gündemi kriz, yerel seçimler, yeni yıl sanmayın! Dünyanın değişik yerlerinde binlerce insan acı çekiyor. Ölüyor. Burnumuzun dibinde çocuklar can veriyor..


Yaşam sadece bir algı da seçicilik durumu. İlgin, bilgin, görgün neyse; o anki ihtiyacın neyse gözün onu görüyor ve yaşıyorsun. Kırmızının Türkler için anlamının BAYRAK olması gibi. Bir de algı da değişmezlik var! Dünya yansa, hep aynı şeyi yaşamada ısrar etmek var ya! İşte o insanı tüketiyor.. İşte o zaman savaş oluyor..

Gazze kanayan yaradır. Yarası hiçbir zaman kabuk bağlamayanların coğrafyasında kan durmaz. Savaşın çocukları nasıl bir geleceğe açar gözlerini bilinmez. Gözünden mutluluk damlayan çocuklar nerede şimdi.. Benim şehirlerim nerede şimdi? Sadece kitap yapraklarında kalan şehirler olmasın onlar! Çocuklarım da görsün benim şehirlerimi...

Bugün dua ettim hepimiz için, yüce Allah hepimizi af etsin!





Hiç yorum yok: