Şehrime kar yağıyor. Bir kardan adam boyu kadar kar var şehrimde.. Kardan adamın kömürden gözleri, havuçtan burnu, süpürgeden kolları, kağıttan şapkası var. Ama atkısı yok. Seninde atkın yok. Kardan adam da senin gibi üşüyor. Ona sarıldım. Üşüme dedim. Ben varım. Yanındayım. Bir öpücük kondurdum havuç burnuna. Kömür gözlerinden bir yaş düştü ellerime. Sakın dedim aklından bile geçirme. Senin bana dediğin gibi dedim. Ne içine ne de dışına göz yaşı akıtmak yok. Üşüme! Ben varım. Kendi atkımı sardım boynuna kardan adamın. Usulca yanından ayrıldım.
Sonra yün ve beş numara şiş aldım. Tahta şişler öyle güzel ki. İki ters iki düz sana denizden bir atkı örmeye başladım. Yüreğine deniz koymak istedim. Belki bir gün Deniz’imiz olur diye içimden geçirdim. Nisan yüreğimiz mayıs olur. Ben denizanası, sen deniz babası. Yüreğimiz bir denizde buluşur. Deniz rengi yünler aldım. Çünkü siyah bir atkı seni sarsın istemedim. Beyaz teninde siyah olsun istemedim. Yazgımızı karadan denize çevirdim. Güneşi sen getirdin. Ben de sana denizle geldim. Deniz sarsın istedim seni. Deniz seni ben gibi sarsın istedim. Beşiktaş’ta durup denize bakarken üşüme istedim. Yanında ben yokken de üşüme istedim. Sana atkı örmeye başladım.
Kar yağmaya devam ediyor benim şehrimde. Senin şehrinde de kar tüm yolları kaplamış. Kar yüreğimi kapladı. Kar sessini aldı götürdü. Ne bir ses ne de haber gelmiyor senden. Aklımda kar şarkıları...
Sezen yazmış, Erol Evgin söylüyor. Ben de mırıldanıyorum. Duy sesimi ve bir ışık gönder diye kıvranıyorum.
Sezen yazmış, Erol Evgin söylüyor. Ben de mırıldanıyorum. Duy sesimi ve bir ışık gönder diye kıvranıyorum.
Aklına düşersem bir çığ gibi, bir ışık gönder çiy tanesi gibi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder