Antrenörün hitabet sanatı

Bugün bir kez daha anladım ki insanlığımız büyük bir hızla, tümden yok olamaya doğru sürükleniyor. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz ekonomik gelişimin giderek bizleri tutsak alması. Doğaya karşı takındığımız düşmanca tavrımız aslında kendi soyumuzu kurutmak!!!! Ama bunun bile farkında değiliz. Kendi mutantlarımızı yaratma sevdamız en insansı yanlarımızı elimizden almış durumda.. Hiroşima diye şarkılar söylerken hala atom bombası denemeleri yapılan bir dünyada çocuk olmak çok zor!

Yeni çağın insanını yetiştirmek ve yeni bir topluma geçişin tek yolunun eğitim olduğunu söyleyip duruyoruz. Eğitim! Her alanda eğitim.. Spor yapmaya çalışan kız çocukları dayakla güdüleyen antrenöre eğitim! Malum haberi ya okudunuz ya da televizyonda izlediniz..

Erzincan’da Basketbol Yıldız Kızlar Grup maçında bir antrenör sporcu çocukların kulaklarını çekiyor, onları silkeliyor, kafalarına vuruyor.. Fiziksel istismarın yanında sözlü saldırı da var. Kızların salaklıkları, aptallıkları, eşeklikleri kalmıyor. Amaç ters güdülenim yaparak sporcuyu yenme arzusuyla doldurmak. Yaşları 12-14 arasında olan çocuklar o kadar korkmuş ve sinmiş ki antrenörleriyle göz göze bile gelemiyor. Öyle ki bir ara antrenör tamamen kontrolünü kaybedip salondaki eşyalara zarar vermeye başlıyor. Ona kimse dur demiyor. Çocukları hırpalarken sus pus olan hakem devlet malına zarar geleceğini anlayınca kibarca “höt” diyor. Hakem tarafında nihayet! uyarılan antrenör saldırganlığını eşyadan sporcusuna çeviriyor! Yer misin yemez misin..

Bu çocukların anne babalarının yerine ben olsaydım hemen dava açardım! Spor neden yapılır? Hayat sadece yenmek üzerine kurulu bir döngü müdür? Kapitalizmin silahı “hırs ve kazanma arzusu” bugün artık şehirlerimizde terörist olmuştur. Asıl terör kayıtsız şartsız başarı olmaya programlanmış insanları yetiştirmektir. Güçlü olmayanın ortadan kaldırılmasına dayalı Amerikan işlevselciliği çocuklarımızın oyunlarını bile biçimlendirmektedir! OKS, ÖSS’yi hiç söylemiyorum bile..

İstismarın her türü ciddiyetle ele alınması gereken bir durumdur! Dayak atan kocaya verilen teşvik primi! Öfkeyi hitabet olarak gören Başbakan! Ve sporcusunu döven antrenör.. Hepsinin ortak paydası zora geline asıl karakterlerine dönmeleridir! Zor yenilginin dayanılmaz ağırlığıdır.. Çünkü onlar gerçekten hiç kazanmamıştır.. Kazanmak koşulsuz kabul ve sevgiyle başlar. Kendine inanç ve saygı gerektirir.

İşin en acı yanı toplumun her kademesindeki insanın hala sözlü istismara karşı kendisini koruyamamasıdır! Sözlü istismar ülkemizde sıradan bir olaydır. Düşen bir çocuğu şefkatle kaldırmak yerine sana dememiş miydim diye azarlayıp, bir de üzerine tokat indiren bir sürü anne baba yok mu! Sürekli olarak aşağılanan, horlanan çocuklarımızın sayısı fiziksel şiddet görenlerden daha fazla. Dayağa sıra gelene kadar! Hele bir de dayağın cennetten çıkma olduğunu düşünen bir ulusun evlatları için duygusal istismar sinek ısırığı sayılmaz mı? Böyle bir toplumda çocuk olmak ne zor!

Efendim?! Maçın sonucunu mu merak ettiniz..

Çocuklar daha fazla dayak yemedi! Allah baba yardım etti kızlar yarı finale yükseldi.. Yenilen çocuklara ne mi oldu! Hastane kayıtları bilir.. Orada yoksa bir tek Allah baba bilir..

Antrenör ve hakeme mi ne oldu! Gökten onların başına birer teşvik primi düştü..

Çocukların anne babalarına mı ne oldu! Onların yarı finalde top sürecek aslan yürekli kızları var..

Hiç yorum yok: