MİTLEŞEN SEVGİLİ




Havada inci soğukluğu.
Kar, yürek kaydırmaca oynuyor.
Yürek acıyor, yüz düşüyor.
Bu gibi durumlarda en çok zihin üşüyor.
Sevdiğinden ses bekleyenlerin iç sesi kısılıyor.
Oysa Hayat Devam Ediyor.


Nasıl güzel bir diziydi anımsayanlara..
Pazar sabahları televizyon karşısına geçip, aile üyelerinin başına gelenleri izlerdik. Down sendromlu bir ergenin de birey olduğunu, kendine ait bir hayatı olabileceğini o günlerde kavramıştım.
......ve herkesin hayatının bir film olduğunu



En çok ne zaman birisi için önemli olmayı isteriz?
Ya da en çok birisi tarafından önemsenmeye gerçekten ne zaman ihtiyacımız vardır?


Dikkat edin aynı şeyi sormadım. İki soruda taşıdığı anlam açısından, ya da benim onlara yüklediğim anlamlar açısından farklı. Aralarında derin farklar var.

Derin farklar genellikle bir yorgunluk dalgasının ardından, manik gidişler ve geri gelemeyişlere benzer bir durum olarak çıkar karşımıza. Böyle durumlarda, yani manik olduğumuz zaman kendimi iyi hissederiz. Fonda güler yüzümüz, insanları eğlendiren bir silüyet vardır. Evet sadece silüyetimiz vardır. Çünkü benliğimiz, içimizde bizi kemiren yok oluş dalgasıyla içten içe savaşmaktadır. Bu savaşın en temel nedeni: O bildik, tanıdık insanın elini ayağını bağlayan, bir şeyler yapmasına engel olan, bir türlü isimlendirilemeyen ağrının geri gelmesin diyedir. Ağrının içini siz doldurun. Herkesin ağrısı başka çünkü. Her ağrının tedavisi ve ilacı da başka. Ayrıca, deneyimlerime göre ağrı yok, ağrıyan var. Ağrıtanı hiç hesaba katmayacağım. Denklem yoksa çözülmüyor..

Bir manik halin en güzel tarafı bulaşıcı olmasıdır. Siz gülersiniz, insanlar güler. Siz insanlara gülersiniz onlar bunu fark etmez. Siz kendinize gülersiniz, onlar bunu da fark etmez. Tüm bu aymazlıkları fark ettikçe daha çok gülersiniz. İnsanlar sizi neşeli ve keyifli biri olarak algılar. Size yaklaşır, sizinle olmaya çalışırlar. Daha çok gülersiniz. Bir süre sonra gülme asıl işlevini yitirir ve sizin işiniz haline gelir. Artık insanları güldürmek için gülersiniz.

Siz hala insanlara gülerken, bir süre sonra insanlar kendilerine gülmeye başlar. İnsanlar kendilerini sorgulamaya başladıkları anda, işte o anda bildik hüzün dalgası çoktan gelmiştir size. Siz ortamdan çekilirsiniz, insanlar bu gidişi pek anlamlandıramaz. Çünkü tam size ihtiyaçları olduğu anda siz o bildik kabuğunuza girmişsinizdir. Ne işitir, ne görürü, ne de konuşursunuz. İnsanlardan uzak, tek kendinizle baş başa kaldığında mani, depresyon hepsi boştur. Derin hiçlik gidiş gelişlerinde öz arayışlarında boğulur durursunuz. İşte bu git ve geller arasında elinizde ne olduğunu kontrol edersin. Ve görünürde olan şey sadece mitler’ dir. Ama hangi mitler

En değerli mitler sevgililerdir. Çünkü, insan ancak sevgilisiz kaldığında manikleşir. Sözde en yalnız kaldığınız anda manikleşirsiniz. Bunun için mitleştirilen sevgililere çok ihtiyaç vardır. Çünkü maninin hakkından ancak böyle sevgililer gelir. Bir anda patlar yüzünüzde mitleşen sevgilinin ağırlığı. Siz maniden kurtulursunuz.

Peki maninin yerini ne alır? Burasını da siz yazın!


4 yorum:

LoLLa dedi ki...

once yavasca suzulen tatlı bir melankolik tını yuzde ve seste, sonra gittikce kararip kursun gibi agirlasan hava gokte gunes olsa da,,
son nokta agir keder. .

uzak dur benden her kimsen tümceleri kurulan, ve gozyasları kurulanmayan oylece bırakılan. .

-mka- dedi ki...

Çok keskin teşhisler, tespitler.. Nereye kaçarsan kaç, "mani"ye çıkıyor yol..

Mitleşen sevgili, "mani"yi yendi diyelim; yenilen pehlivan güreşe doyacak mı..

Cümlelerime son verirken, ve kıvranıyorken keskin bir "mani" içinde; "mitleşen sevgili, en "mani"dir" diyeyim, ve bu bahsi kapatayım en iyisi..

-mka-

Uzağa Giden Kadın dedi ki...

RİTMİMİZ METRONOMU KAÇIRMIŞ DURUMDA

Hep bir tonda, aynı şarkıyı söyleyen bir şarkıcı gibi hissetmeye başladım kendimi. Oysa dünya armonilerin uyumu üzerine kurulmuş. Her şey ritim meselesi! Soluk alıp vermek bir tonda, kalp atışı bir tonda, saatin akıp gidişi bir tonda.. Her şeyin kendine ait bir hızı var yaşamda. Sadece sana kendimi anlatmam ile senin beni anlaman ayrı tonda! Günün, güneşin, çiçeğin, böceğin ve yaşamın hepsinin bir ritmi var. Kelebeğin kanat çırpışını düşün. Bir çocuğun ilk adımlarını. Güneşin batışını, ayın doğuşunu düşün. Hepsinin bir ritmi var. Bir bizim ritmimiz metronomu kaçırmış durumda…
Yitirilen ve yeniden başlanan, ancak dönüşlerde rastlanan bir sessizlik içerisindeyim. Önce kendimden alabildiğine uzağa gidiyorum. Uyuyamıyorum! Doğru düzgün bir şey yiyip içmiyorum. Kimseyle konuşmuyorum. Kimseyi dinleyemiyorum. Okuyamıyorum. Müzik dinlemiyorum. Film izleyemiyorum. Bağırmıyorum. Ağlamıyorum. Gülmüyorum. İnsanlığımdan hiçliğe kayıyorum. İçimde uzaklara gidiyorum. Zihnimi hiçliğe katık ediyorum. Hiçlik bin tonda. İçimdeki uzak sınır tanımıyor. Hiçlik sınırları belirliyor. Öyle bir an geliyor ki tam tersi istikamette kendime koşmaya başlıyorum. Hiçliğim insanlığımla biçimleniyor. Nefes alıyorum! Her dönüşte biraz daha sessizleşiyorum. Aslında her sessizlikte biraz daha kendimleşiyorum.. Kendi ritmimi bulup geri geliyorum. Hiçten geliyorum!

Sessizlik bir başlangıç aslında! Sessizlik sağır bir arkadaş. Ses vermez, duymaz başlangıçta.. Sessizlik, gürültüden sıyrılıp derin bir soluk alma molası gibi. Her sessizliğin kendi dili var aslında. Sessizlik çoğu zaman korkudur aslında! Sessizlik olunca kızlar doğar bu dünyada! Sessizlik olunca sözler bir olur açıkları kapatmaya.. Sessizlik bir gidiştir aslında! Sessizlik en güzel bitiriştir aslında! ANLAYANA!

İnsan konuşmaya yükleyince sermayeyi, sessizliği unutunca başlar karmaşa.

Diğer yüzünden korkar insan! Konuşmayan, sessiz kalan, terk etmeyen, bekleyen yüzünden sessizliğinden korkar insan.. Birileri gidince sessizlik konuşmaya başlar. İç sesi konuşur insanın sessiz sessiz.. Sessizlik dile gelir! İnsan, sessiz sessiz konuşmaya başlar bir tonda..

İç sesinizi dinleyin. Okuyamadığımız satır aralarının kısılmış tınısıdır o. Perdesi kesilmiş bir ses, duvara çarpan rüzgara benzer. Her ses ötekinde yankı bulmak ister. Yoksa ya arar, ya da ritmini kaybeder…

Ses’sizliğe! Bir kez daha okumak istersiniz belki..(http://www.birmilyonkalem.com/2008/10/26/sessizlige/)

Adsız dedi ki...

Hayat en onemsedigim seydi, farkettimki o beni hic onemsememis, hayati onemsemeyi biraktim …
Sonra mi, sonrasi ben ancak beni onemseyenleri onemserim …
Yeni birisi yarattim bosluktan ve yasam kaldigi yerden devam etti sana hic sormadan…
Oysa ben farkli yasadim senden, ayni yollardan gecmis olsak da hic onemsemedim seni taki senin beni umursamadigini anlayincaya kadar…
Oysa ne kadar da muhtacmisim onemsenmeye, bunu da yeni anladim …