Başka bir gün.. Başka bir sabah..
Bomboş bir sokak. Binalar sessiz, yollar sessiz, çimen, ot, ağaç sessiz. Demokrasi neferi bizim sokak lambası yine zamansız yanmakta.
Uyuyan güzel bu şehir. Deliksiz uyusun diye dua edilen bir bebek sanki. Tüm ninniler söylenmiş. Ninnilerin yerine, şehir şarkıları gelmiş.
Tüm sevdalar yaşanmış. Sevdalar yıkanmış, çamaşır ipine asılmış. Uyanınca, elbise yerine sevdaları giyecek insanlar bu ipten alıp. İpten dönen hayatlar onlar. Ölü yaşamlara yürek olan yeni sevdalar. Belki hiç biri gerçek değil. Sadece sığınmak. Sadece yaşama dokunmak. Belki sadece eski zamandan bir ele yapışmak zamanı.
O zaman bu sabah mı?
Yalın ayak gezen bir kadın benim şehrimde sabah. Ayakları yara bere içinde. Kadının ayağına çorap lazım. Olmadı onu kucaklamak lazım. Kadını saracak bir sevda lazım. Sevdadan kanayan ayaklara merhem olmak lazım.
Dışarıda hoyrat bir rüzgar dolanmakta. Kadın, rüzgara karşı durur. Yüreğine rüzgar dolar. İçine gökyüzünün dolmasına alışık kadın, rüzgara diklenir. Rüzgar, aşk gibi tutar sabahın elinden. Sabah tutar, kadının elinden. Rüzgar, şehir ve kadın.. Sevda hangisinde başlayıp biter? Beklenen ne? Özlenen kim? Rüzgar temizler aşk yorgunu yürekleri. Kadın düşünür; terk edilmiş ve yaşanmamış sevdalar kim bilir hangi bedende dün gece temize çekildi. Sadakat kemerleri kime çözüldü? Beden pazarında, kaç yalan aşk tüketildi? Değerinden eksiğine bozdurulmuş düşler sardı şehri. Oysa bedenler değildi fahişe olan. Bize kurmamız söylenen düşler bedensizdi. Kendimize beden ettik bu şehrin sokaklarını. Ruhumuza dar geldikçe şehir, isyan ettik. Oysa zihnimize beden edeceğimiz fahişe değildi bu şehrin sokakları. Düşlerimizi sattık. Kendimiz aldattık. İşte o an da çıplak kaldık.
Sabah.. Sadece güneşin ön yüzü. Yüzüne yağmur sandığım perçemler düşmüş. Usulca elimi uzattım perdeye. Kalsın perçemler diye direndi sabah. Yüzünü açmak istemedi. Üstelemedim bende. Yarı gecede sevgilisinden ayrılmış aşık gibi dolanıyorum evin içinde. İçim yanıyor. Yangını yağan yağmur söndürür diye umutlanıyorum. Ama o da fayda etmiyor. Perdenin arsından şehre bakıyorum...
Şehrin yüreği acıyor sanki. Derin iç çekişlerde rüzgar. Yarı beline kadar eğilmiş ağaçlar, selam duruyor zorba bir mevsime. Yağmur bir başka yağıyor bu sabah. Bu önceki yağışlara pek benzemiyor. Sanki biri gelmiş, bütün gökyüzünü silmiş. En büyük türbe gitmiş. Yok! Tüm günahlar akıyor üzerimize. Toprak, su kusuyor. Yeter doydum dedikçe, tokat tokat yağıyor yağmur.
Sesler bedenimi incitiyor.
Üşüyorum.
Üşüyorum.
Sende saklanmak istiyorum..
Bir şarkı mırıldanmaya başlıyorum.......................................................
7 yorum:
selam,
beni izlemeye alan bu uzağa giden kimmiş diye geldim:)
ben de seni izlemeye aldım,benim de içimde hep uzaklara gitme hayali var,belki yazdıklarında bir nebze giderim
düşler bedensizdi
düşlerin bensizdi
düşlerime ektiğim renkler
senden kalan izdi
hayat renkleri kurşuna dizdi
aynaya başka bir kadın çizdi
bıraktığı şeffaf bir gizdi
içimde acısı tarifsizdi
Dökülüverdi içimden.. :)
"Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten.."
-mka-
bir şehre yağmur yağıyorsa ve o şehir İstanbul'sa.yağmur içimizdeki yangını söndürmez daha da alevlendirir.
ayaklarım yara bere içinde :'(
Ordan Burdan Hayattan@ Hoş geldiniz.. Hayal gerçeği ayak sesidir. Artık uzak sadece insanın kendisi... Dünya küççüklüd. Gidilemeyen tek coğrafya sadece insan zihni!
ParadokS@ Hem Bir milyon kalem de hem de kendi sayfanda parlıyorsun. Usul usul okuyorum seni. Suskunluk konuşmanın kokusunu. Bne çığlık olup yankılanmanı bekliyorum...
-mka- @ bu sayfaya her gelişinde başka bir hava esiyor. Uzağa Giden düşünüyor......... Sayfana gelip soluklanıyor...
soluk@ Yağmur yağan şehir varolmayan ülke.. Haklısın yağmur yüreği daha da alevlendiriyor..
LoLLo@ aman! daha çok gençsin. Ayaklar ne üşüsün, ne de yara bere içinde kalsın. Sevgiyle...
Bu sayfaya gelen tüm sessiz okurlara..
Yorumlarını esirgemeyen dostlara
Selam olsun!
ben videolarını seyrediyordum bir ara,ama sonra kaybediverdim linkini,çok sevindim beni bulduğuna,hoşgeldinn:)
Yorum Gönder