Ben gördüm. İçimdeki karanlığa gece diyorlardı. Örten ve gizleyen o kadar kararmıştı, olup bitenleri saklamaya siyahın kudreti yetmedi. Herkes gündüzümü istiyordu. Işığa koşardı çünkü bütün pervaneler. İki ömrü sürdüklerinden habersizce yaşayanlara bakıyordum. Birini yaşamak için, öbüründen vazgeçenlere. Geceyi, gündüze yar edenlere. Gündüz için geceyi y’aralayanlara. Yaşamak için, üzerlerine yaşanmamışlıklardan bir örtü örtenlere. O anda elimi tuttu ve seslendi g’ece, g’ece! Bu masalın prensesi sensin diye fısıldadı. Bildiğim en büyük türbeye baktım o anda. Benim için ışıklar yandı. Gökyüzündeki yıldızlardan bir harita yaptım kendime. Bir Kale’mim vardı. “Ellerimi Bırakma Yaz” dedi. Hayal kırıklıklarından gerçek yaptım. Gerçeklerden düş!
Peki ya, bu düşten uyanman mümkün değilse?
Düş dünyası ile gerçek dünyayı birbirinden nasıl ayırt edersin ki? İnsan doğası gerçeği bilmek ister der Aristo. Nedeni bilirsen, nasıla dayanabilirsin der Nietzsche. Peki ya ben? Ne zaman kendi sözlerimi söyleyeceğim. Yedi koca yıllık zihinsel esaretin bedelini ödemek istiyorum. Ezberlerimi bozmak. Bilgi nal olmuş aklıma. Nal çakılmamış kısraklar gibi yaşamak istiyorum. Özgürce! Bunun için uyuyorsam sakın beni uyandırmayın. Hayat bir rüyadır. Nereden mi biliyorum? Her gün o rüyayı görüyorum. Çünkü, bu dünya da yaşıyorum. Dünya! Rüya içinde, bir rüya olan dünya.
Rüyalarımı anımsıyor muyum?
Anımsamak için iz bırakıyorum. YAZIYORUM!
BirMilyonKalem’de (1MK ) yazıyorum. Zihnimin editörlüğünü yapıyorum. Sınıyorum kendimi. İnsan kendine gelmek için nelerden vazgeçebilir diye soruyorum? Yazanlar dünyasında gündüz ve gece gibi keskin çizgiler olmadığını görüyorum. Okuyorum. Her zihinle bir dünyada geziyorum, soluklanıyorum.
BirMilyonKalem bir gönül yolculuğu….
Sonu gelmeyen sayfalara iz bırakmak umuduyla..
Konuk yazar olmak ya da bu yolculukta aramaza katılmak gibi bir düşüncesi olan kalem sahipleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder