Bir kaç gecedir bir el karalıyor rüyalarımı. Benim ruhumdan, kendi dünyasına ulaşmaya çalışıyor. Bedenimi, kendine ulaşmak için bir köprü olarak kullanıyor. Aramızdaki bağı sağlamlaştırmak için öyle nazik ve dostça davranıyor ki. Çırpındıkça çırpınıyor benimle iletişim kurmak için. Ben onu dünyamda istemiyorum. O bana el! Ben ona el bile değilim. Aslında o da beni istemiyor. Rüyalarımı istiyor. Benim rüyamı, kendi kaybettiği dünyası sanıyor. Oysa herkes kendi rüyasının uyuyanı. Bunu bilmiyor. Bilmesinde. Çünkü, sevgilisi ömrü başkalarının dünyasını yaşayarak tüketmiş. Bir fark etse bunu yerle yeksan olacak. Bana ne! diyemiyorum. Çünkü yoruldum başkalarının yıkıntılarını toplamaktan. Oyalasın ruhunu benimle. Bu ona yaptığım en büyük kötülük biliyorum. Kendine gelememiş insan nasıl ölür diye düşünüyorum. Ölemez ki. Onca tamamlanmamış işin içinde sıra ölüme gelemez. Huzursuz bir yaşamdan çıkan, aslına nasıl geri döner?
Benim rüyalarımı karalıyor. Ben onun hiç yaşamın için bir parçası olmak istemiyorum. Sessizliğimden bunu anlamasını bekliyorum. Nafile bir çaba bu. Biliyorum. Çünkü karşımdaki kişi sınır tanımadığında kendilini yaşayabiliyor. Oysa, ben varlığımı ve sınırlarımı biliyorum. Gerçeği kırılmış birinin, rüyalarını karalıyor. Karalasın bakalım… Bu ona teslimiyet değil. Hayırın ve şerin nereden geldiği belli. Varsın o beni caydırdığını, sindirdiğini, yok ettiğini sansın. Ben, kendimden korkarım. Kendime, kendi yapacaklarımdan ürkerim. Üzerimde tennure ile dolaşırım, aslıma varan yolda.. Zihni fahişe etmiş bedenlerin içinde durmaya çalışırım sözden uzak, bir başıma.
Öylesine hoyrat ki bu el. Canımı yakıyor. Ben "yandım" dedikçe, o bundan zevk alıyor. Acılardan beslenince kendini vaz geçilmez sanıyor. Oysa elden de, karadan da yar olmayacağını herkes biliyor. Bir o kendini vazgeçilmez sanıyor. Karaladıkça karalanıyor aslında. Kör!
Önceleri görmezden geldim. Eldir, dedim. Önemsemedim. Kendiliğinden gider sandım. Ama bu öyle kara ki, öyle kararlı ki. El gibi süzülüp sınırlarımdan, eğrelti otu gibi sarmaya başladı bedenimi. Alışkın buna. Hiç sesimi çıkartmadım. Çünkü ben de alışkındım buna. Gel dedim usulca. Sen de gel….
Öyle hırs, öyle öfke dolu ki. Elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi girdi rüyama. Benden ne koparsa kar sayıyor. Karaladıkça karalıyor rüyamı. Oysa ben gerçekleri kırdım, rüyaların kırılması beni acıtmıyor. Gerçekleri yapıştırsa, karşıma koysa belki canım daha çok yanacak ama bunu bile göremiyor, öylesine kendisiyle meşgul ki. Karaladıkça benim rüyamı, kendi dünyası aydınlanacak sanıyor. Oysa karaladığı rüyayı kendisinin sandığı için iki kere kırılıyor.
Dün gece yine geldi rüyama o siyah el. O karanlığın canıma geçişini izledim bütün gece. Bir köpek usulca yanıma sokuldu. Bana saldıracağını biliyorum. Ama öylece durup bekliyorum. Saldırdıkça rahatlamıyor, aksine her seferinde daha güçlenip pençelerini ciğerlerime saplıyor. Hiç yüzüne bakmıyorum. Medusa gidi çünkü. Kendini öyle güzel ve dayanılmaz buluyor ki. Gözlerine baksam beni taşa çevirecek. Onun kölesi olmayacağım. Şaşmış aklın kölesi olup, onun gibi zehir kusmayacağım. Sevgilim uykudan ayrı düşürecek beni. Uykusuz geçen gecelerin hesabını sabahlara keseceğim. Hayatımı tek bir renge indirmeye çalışıyor. Beyazın yalınlığında boğmak istiyor beni. Oysa ben beyazın kendisiyim bilmiyor. Işığa uçan pervaneler gibi bana gelişi bundan sezemiyor. Başkalarının renkleriyle can bulan biri, kendine nasıl bakabilir ki? İşte bu nedenle rüyalarımı karalıyor. Oysa gerçek olmadan, rüya olmuyor. Rüyalardan düşünce, gerçeğe toslamam ki ben. Gerçek olmalı ki, yaşamak için umut edeyim. Umudun somutlaştırılmasıdır rüyalar. Ben rüyalardan gerçek yapmadım, gerçeklerden rüya yaptım.
Köpek onlarca hamle yapıyor. Yaraladıkça yaralıyor beni. Ses etmiyorum. İçime ağlıyorum. İçe akıyorum. Bir rüzgar esintisine tutunmuş yolumu buluyorum. Isırmalarla başaçıkabiliyorum çünkü acının ne lduğunu iyi biliyorum. Ama ulumalar! Ruhumu sağır eden o olumalar yok mu? Sırf bu sesten arınmak için kendimi kapatıyorum. Daracık, ıssız, ışıksız bir yer burası. Tek kişilik bir dünya. Ama köpek öyle kararlı ki ne yapıp edip içeri giriyor. Sadece dişlerini görüyorum. Bıçak gibi keskin, sadece bana bilenmiş. Zehir dolu yüreğini bana akıtmak için bilenmiş dişleriyle ancak arkadan saldırabiliyor. Yüzüme duramaz çünkü. Hiç boğuşmuyoruz. Ben ona hiç direnmiyorum. Gücüm olmadığı için değil. Sadece bu işin sonunu görmek istiyorum artık. Onun köpek dişlerini, güzel boynumda sergiliyorum. Onun koca vücudunun ağırlığını ise sırtımda taşıyorum. Öylesine meşgul ki beni parçalamakla ne yaptığının, kendisine ne olduğunun farkında değil. Sadık yar kaftanı giydirilmiştir ya köpeklere. İşte o da sadakatinden beni parçalamakta. Kendisine öğretilmiş çaresizliği o böyle yaşamakta. Ben direnmedikçe o kendini daha bir haklı görüyor. Canımı alıyor kendince… Bende belki onu böyle manipüle ediyorum. Onu aslında kendime hapsederek körleştiriyorum. Benim ne yaptığımı izlemekten önünü göremez hale geliyor. Sonunda evcilleşiyor. Tutsak oluyor.
Böyle uyandım. Yaralı.......
Çok köpeği sırtımda taşıyorum. Ama ilk defa biri ardımdan saldırıyor. Evet ilk defa ardımdan saldırılıyor. Ben ses bile etmiyorum. Bunu ancak, dönüşlerde rastlanabilecek bir sessizlik içinde karşılıyorum. Sadece çıkmazların dönüşlerinde görülebilecek bir vurdumduymazlık içindeyim. Bu sessizlik sadece köpekleri değil, çakalları da çekiyor.
ama ben öyle güçlüğüm ki….
ya da öyle vurdum duymaz…..
ya da daha fazla ne olabilirkileri birleştirdiğimden duyarsızlaşmışım.
Gözlerimin rengi değişiyor artık. Ağlıyorum! En keyiflisi de insanın kendisi için ağlaması. Başka bahanelerin ardına sığınmadan. Kendimi yitirmekten çok korkuyorum. Kendi kurduğum Kale’ lerim bir bir dikiliyor karşıma. Nereye gitsem, ne yapsam hep o kalelere tosluyorum. Kendime uzaktan göz ucuyla dokunuyorum. Sadece yokluyorum. Keşke söz edilecek bir olay olsa. Üstüne gidersin hesabı kesersin ve biter. Ama öyle anlatılacak somut bir olay da yok.
Öylece gün dolduruyorum. Bekliyorum!
Öylece gün dolduruyorum. Bekliyorum!
Trago Fado Nos Sentidos (Live)
Yükleyen Cristina_Branco - Music videos, artist interviews, concerts and more.
3 yorum:
merhaba
yazın öylesine etkileyici ki rüyanda seninle dolaşmağa çıkasım geldi...renkli bir tuvale bakır sarısı ayçiçeği dizesim geldi..
sabahın kurşuni rengiyle rüyalardan kopaım geldi..
saçmasaçma dökülesim geldi.. güney rüzgarlarıyla kuzeye esesim geldi....
iyiki varsın..varolasın rüyalamadan..
Zannedersem, beynim geçersiz bir işlem yürüttü ve kapatılacak..
-mka-
Gerçeğe yatıp rüyaya kalmak,rüyaya yatıp gerçeğe kalkmak gibi.
Yorum Gönder