JİLET

Uzamış bir baharı sahiplenen, kışı yaşıyorum. Belki de kışın içine saklanmış bir baharı yaşıyorumdur.

Kış kim? Bahar kim? Biliyorum.

Yüreğim sende saklanmak için çarptığından beri, baharı kışın içine saklıyorum. Kışa bahar getirmeye çalışıyorum. Ben baharım. Sana geliyorum. Hisset istiyorum. Kışın içine gizlenmiş bahar olarak, bir tek sana geliyorum.

Kışın, güneşin açtığı zamanlar var ya işte o benim. Hani insanın içini ısıtan, üzerindekileri fazla kılan, bir bir soyunduran güneş var ya... Adamı çıplak bırakan, sonra en savunmasız anında kuvvetle sarılan, soluğunu soluğuna katan: O güneş benim.

Aşk mesaisine çıkmış, seni arayan güneş benim. İşi sadece aşk olan, işi sadece sen olan, sadece seni çalışan güneş var ya o benim.

Senin en zayıf olduğun anları kolluyorum. Yalnız kaldığında sana geliyorum. Sen kendine kaldığında sana geliyorum. Kimseden çalmadan, kendime artırmak zorunda kalmadığım zamanlarda sana geliyorum. Kendinden saklandığın zamanları seçiyorum. Bu zamanlarda seni çıplak görebiliyorum çünkü. Çırılçıplak! Seni öyle, sen gibi görmeyi arzuluyorum. Eksiksiz, saklısı, yasaklısı olmadan seni görmeyi istiyorum. Üryan düşlerin buğusunu silip gözlerimden sana baktığımı imgeliyorum. Tüm yüzlerinin bir olduğu bir anda, seni görmek istiyorum. Ertelenmiş bir bedenin ve ruhun gerisinde olanı görmek için çırpınıyorum. Kendinden, kendini sakladığın zamanlarda ansızın çıkıp geliyorum. Önce içini ısıtıyorum. Beni hissedince perdeleri kapatıyorsun. "Yalancı bahar" diyorsun. Bir jilet gibi kesip atıyorsun beni. Yok sayıyorsun yüreğini.

Oysa ben yalancı değilim. Ben güneşim! Söyle hiç pes ettim mi? Her sabah doğmadım mı? Her akşam ardıma bile bakmadan seni gecenin kollarına bırakmadım mı? Geldiğimde tek bir sual sordum mu? Aynı aşkla kollarında uyumadım mı? Daha fazla aşkla sana sarılmadım mı? Her seferinde seni sarıp sarmalamadım mı? İstemesen de ısıtmadım mı? Bunu saygısızlık sanma. İsteklerini dikkate almamazlık sanma. Doğam bu: ısıtırım. Allah beni böyle yaratmış. Güneşim ben ne yapayım! Kışın içine saklanmış baharım. Sadece sana saygımdan kışın içindeki baharım. Yoksa kavurur geçerim. Gece gitmem, gündüz gitmem öğlen güneşi gibi yakarım. Çöldeki güneş gibi susuz bırakırım. Kutup güneşi gibi varlığımı bildirir ama hissettirmem; yokluğumla yok ederim. Sadece sana aşkımdan kışın içine saklanmış baharım ben.

Duydun mu? Kollarımı kırsan da güneşim ben! Perdeleri kapasan da güneşim ben. Senin olmasam da güneşim ben.

Bilemezsin ne zor uzamış bir baharı sahiplenen bir kışı yaşamak. Direnmek! Varım demek. Tüm eğretiliği ile haykırıyor yaşam bana. Giyindim iki dirhem bir çekirdek düştüm yollara. Aklıma düştü bir soru: Bilir misin sevdiceğim ne zaman akşam olur?

Belki bir gün onu da yazarım. Sana!



Fotoğraf: Özgür Çakır

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Sizi okumayı o kadar çok seviyorum ki her seferinde başka bir şekilde başka bi yerden anlamlar çıkartıyorum.İyi ki varsınız...Kalemize,yüreğinize,duygularınıza,ruhunuza sağlık...

Evren dedi ki...

biliyorsun değil mi, soğuk indimi tene, güneş ısıtır en olmadık zamanda ya ortalığı, biliyorsun değil mi hastalık havası bu soluduğun, soyunduğun hastalık havası... aşkın ilacı yok biliyorsun değil mi... dikkat et üşütme sakın yüreğini...

Maria Puder dedi ki...

içimin sıkıldığı bugünlerde dudağımın ucuna tebessüm kondurup içimi ısıtan bu yazı için hayal gücünüze sağlık diyorum:)

Çocuk dedi ki...

İnşaallah, tüm bunları yazdığın kişi, güneşi seven biridir.. Eğer benim gibi güneşi sevmeyen, sıcaktan kaçan, yaz mevsimini kahır mevsimi olarak gören biri ise, senin o büyüklüğünü, ısıtıcılığını bile istemez olacaktır..