Özel Günlerin Sayısı Artmalı


Son yıllarda özel günlere karşı alerjimiz arttı. Popüler kültürün pompalanan günlerinden yorulduk belki. İçeriği boş, sadece hediye paketlerine sıkıştırılmış günler takvimlerimizi işgal etti.

Yılbaşı, Sevgililer Günü, Kadınlar Günü, Anneler Günü, Babalar Günü vs, vs..
Takvimde sıradan bir gün kalmadı!

Belki de biz sıradan olmanın zorluğuna dayanamayıp özgünlüğün dayanılmaz hafifliğine köle olduk. Pop ve piç kültürün esiri takvimler kurguladık. "Tek taşımı kendim aldım" çetesiyle, "küçük olsun ama benim olsun" dünyasının savaşına dönen özel günleri yaşamaya başladık.

Ama bu günlerin bi iyi tarafı var. Tek günlüğüne bile bir duyarlılaşma yaratıyor.

Bugün 23 Nisan. Yılda birkaç gün çocuk günü olsun. Dünya çocuk şiirleri gününü kutladık. Ben çocuklara şiirler yazdım yamacımdakilere okudum. Ama daha çok gün olmalı.

Benim inanışıma göre yeryüzündeki tüm kötülükleri ortadan kaldırmak için yapılacak tek şey çocuk yürekleri korumak.
Bunun içinde mücadele ilk önce evde başlamalı. Çocuklarımızı daha iyi yetişmetirmenin peşindeyiz hepimiz. Son yıllarda gündemden düşmeyen fiziksel ve cinsel istismarla mücadele ediyoruz Peki sözel istismarla?

"Sen yapamazsın!"
"Artık seni sevmeyeceğim! "
"Akşam baban gelsin sana göstereceğim! "
"Seni polise vereceğim! "
"Çalışmazsan senden çoban bile olmaz!"
"Sen bu sınavı kazan ben şehir meydanında köpek gibi uluyacağım, hatta köçek gibi oynayacağım! "
"Bula bula bu kızı mı buldun bana gelin olarak!"

Yaşama dair kırgınlıklarımızı çocuklara yüklemek ne kadar doğru? İstismar ne kadar derinde değil mi? Çocuğumuzun iyiliği için onun yüreğini örseliyoruz. Yaşam haritasını yoldan çıkartıyoruz. Belki de onun insanlığını elinden alıyoruz.

Egemenlik ve çocuk kavramlarını yan yana getiren bir önderin çocukları olmak ne kadar anlamlı. Mustafa Kemal Atatürk özgünlüğünü bir kez daha ortaya koymaktadır. Görebilene!

Bugün çocuklar ne kadar özgür? Ne kadar egemen?

Sonsuz yalnızlıklarını maskelemek için çocuk sahibi olanlara sözüm. Çocuklarını bacasız fabrika olarak görenlere.. Yaşama tutunuş kurgusu bu mudur? Kurgu buysa çocuklar köledir. Kölelik sadece beden gücüne dayalı bir sistem değildir. Kölenin ruhu yoktur. Köle efendisinin gölgesidir. Anne-baba efendi midir!? Çocuklarının kaderlerini giyenler.. Benim yapamadıklarımı evladım yapacak diyenler.. Mirasyedilik bu olsa gerek! Bi çocuğun ömrünü çalmak.. Bi çocuğun yaşam yolunu almak.. Çocuk! Azadlı köledir bu sistem içinde. Sadece belli bir zamanı doldurunca kölelikten efendiliğe geçecektir çocuk. Kölelerin efendi olduğu bir sistemde hak, adalet ve özgürlük aramak. Yaşamak! Kendin gibi... Doya doya yaşamak...

Özel günlerin sayısı daha çok olsun. Olsun ki içeriği boş olarak başlayan kutlamalar belki bir gün bilinçli bir toplum kurgusuna döner. Bir gün çocuğunu dinle ve anla günü olsa. Bir gün çocuğuna hiç bağırma günü olsa. Bir gün çocuğunla oyun oyna günü. Bir gün sadece çocuğunu anlamaya çalış günü. Bir gün ders çalışmaktan öte hayatı paylaş günü. Bir gün sen çocuk ol günü olsa.

İşte bugün bir başlangıç olsun..
Çocuklar ve günleri için!
Milad 23 Nisan..


Fotoğraf: Özgür Çakır

Hiç yorum yok: