Gecenin koynundan çıkmış yorgun bir beden en çok ne ister diye düşünerek yola koyuldum.
Uyuyamadım!
Yorganla savaştım durdum gece boyu, yastıktan düştüm..
En sonunda kendimi pencerenin önünde buldum..
Sigara yaktım bi tane yıllar yıllar sonra..
Sabahın kör karanlığında!
Yanan sigara, duman altı olan bir zihin!
***
Zihnimi boğan yüreğime baktım.
Bi sus diye azarladın onu..
Bi sus!
Bu bedenin polisi benim
Bi sus!
Taşıyamayacağım seni bugün.
Bi ipin ucunda sallan sen bugün..
Ağlar, zırla, bağır, çağır, kavga et benimle!
Duymayacağım seni..
Zihnime kaçtım ben!
Kendime geri geldim..
***
Giyindim.
Her zamankinden daha erken çıktım evden.
Kahvaltı etmedim..
Süte boğulmuş kahve bile içmedim..
Soğuk, ıssız bir şehir
Bomboş bir sokak
Sadece sokak kedileri
İstemsiz gülümsedim.
Kediler sezdi benim duygu durumumu elleşmediler..
Uzaktan selam vermekle yetindiler.
Demokrasi neferi lamba yerli yersiz yanmakta..
Öyle işte! Neyse! Boş ver!
Savuşturulmuş bir sabah..
Savuşturulmuş bir yaşam..
Kutsal juma!
Kutsal sabah!
Kutsa hadi beni sabah..
***
Limon (sarı araba!) ve ben gidiyoruz. Bilinmeze gitmiyoruz.
Alışıla geldiği üzere işe gidiyoruz.
Neden işe gidiyoruz diye kendimize soruyoruz?
Oysa başka yollar her zaman vardır.
Pilli bebek sabah kuruldu, yola koyuldu..
Gidiyoruz.
Usul usul gidiyoruz
Uslu uslu gidiyoruz
Düzenin düzenini bozmaya gidiyoruz..
Hadi ordan Pinokyo!
Düzen adamısın!
Düzenin düzeni olmaya gidiyorsun!
***
Tuhaf bir öfke var nedenini çok sorgulamadığım.
Sorgulasam ucu bana değecek.
Çuvaldızdan öte yanacağım.. Korkmuyorum!
Sadece düşünmek istemiyorum.
İki noktalar ve ünlemlerin sardığı hayatımı büyüteç altından kaçırıyorum.
Kendime saklıyorum.. Kendimde saklanıyorum!
Oysa başka birinin canını canıma giymeye soyunmuştum!
İnsan her daimdir yalnızdırı kucaklıyorum..
Baharı giyinmiş şehrin sokakları bugün çekmiyor bizi..
Limon (sarı araba!) ve ben başkayız bu sabah.
Sessizliğimizin sesi vurdukça zihnimize içimiz daha bir acıyor.
Duygu can (radyo!) pop ve piç kültürü kalbimizden ruhumuza pompalıyor..
Dilek tutmadan kaydı bütün yıldızlar
Gökyüzüm yerde sanki galiba bu aralar
Sevenim yok benim
Sevenim yok benim!
Sevgi olmamalı zaten. Her işin başı sevgi zaten.
İnsanın kendisini bu kadar sevmesi belki de sorun.
Sevgi bencilliğe itiyor insanı.
Sevgisiz bir dünya olmalı.
Böylece kurgular, kıskançlıklar, savaşlar olmayacaktır.
Birincil ihtiyaçlarını giderme derdindeki insanın neyine gerek sevgi..
Ne desem inanırsın
Gözünde yalancı çoban olmak istemem
Ne desem inanırsın
Önünde suçlu çocuk olmak istemem
Zihnim berraklığını yitirmiş durumda..
Zihnimin oyunları sürüyor: falsh back’ler!
Yanıp sönen lambalar gibi..
Bir lamba sönmeden diğeri yanmaya başlıyor..
- Bir kadın polisin avaz avaz ana avrat küfür etmesi gölgeliyor zihnimi..
- Tam onu sustururken İstiklal Caddesi üzerinde nedensiz yere dövülen turistler..
- Burası hastane burada çocuklar var diye avaz avaz bağırıp daha 2 yaşında var yok bir çocuğu havaya kaldırıp beyinsel sarsaklık geçirecek kadar hızla sallayan bir baba!
- Adana’da Roman’ların şarkılı Türklü danslar..
Zihnim allak bullak.
Bu görüntülerden hiç birine tutunamıyorum.
Hiç biri ben değil! Hiç biri benden değil..
Ekonomik kaygılarla tatil edilmediği söylenen bir bayram.
Şehrin kuytularına hapis edilen insanlar..
Düşünce suçları..
Düş yolcuları..
Maceraperestler..
Tatil edilmiş okullar..
Yerle yeksan olmuş sokaklar..
Parçalanmış bedenler..
Hava alanında sersefil insanlar..
İşlemeyen gemiler, otobüsler
Tazminat alırım umudundaki polisler..
Savaş alanına dönmüş hastaneler..
Seneye Taksim’e gireriz düşü!
Tavrı kalmadı hayatımın
Boyun eğdi düze dağlarım
Aklı kaldı geçmişin
Nazar değdi belki inanır mısın?
Yankılar.. Yankılar..
“Komplo”, “Provakasyon”, “İşçiyiz , haklıyız, kazanacağız”, “Polis bu işten alnının akıyla çıkmıştır,” “Hükümet kanadı açıkladı böyle olacağını ummamıştık”
33 yaşındayım kutlanmış tek bir mayıs anımsamıyorum.. Anımsadığı sadece kutlayamama provaları..
Anlamları yüklerken belki daha gerçekci davransak sorun olmayacak..
Tek bir güne sıkıştırılmış yaşamları solumak çok zor… Unutulmamalı ki “Tüm hayata yayılmış zamanları soluyamayanların tek günü soluması da beklenemez…”
Tüm bu düşüncelerle terk ettim Limon’u (sarı araba!)..
El frenini çektim mi acaba..
Yokuş ağağı öylesine inen biri gibi güne başladım.
Haykırasım var sesim çıkmıyor.
Bugün işte.. Dünden sonra.. Yarından önce.. Bugün!
Yaşa gitsin işte.. Yaktım bi sigara daha..
Resim: Chagall
Uyuyamadım!
Yorganla savaştım durdum gece boyu, yastıktan düştüm..
En sonunda kendimi pencerenin önünde buldum..
Sigara yaktım bi tane yıllar yıllar sonra..
Sabahın kör karanlığında!
Yanan sigara, duman altı olan bir zihin!
***
Zihnimi boğan yüreğime baktım.
Bi sus diye azarladın onu..
Bi sus!
Bu bedenin polisi benim
Bi sus!
Taşıyamayacağım seni bugün.
Bi ipin ucunda sallan sen bugün..
Ağlar, zırla, bağır, çağır, kavga et benimle!
Duymayacağım seni..
Zihnime kaçtım ben!
Kendime geri geldim..
***
Giyindim.
Her zamankinden daha erken çıktım evden.
Kahvaltı etmedim..
Süte boğulmuş kahve bile içmedim..
Soğuk, ıssız bir şehir
Bomboş bir sokak
Sadece sokak kedileri
İstemsiz gülümsedim.
Kediler sezdi benim duygu durumumu elleşmediler..
Uzaktan selam vermekle yetindiler.
Demokrasi neferi lamba yerli yersiz yanmakta..
Öyle işte! Neyse! Boş ver!
Savuşturulmuş bir sabah..
Savuşturulmuş bir yaşam..
Kutsal juma!
Kutsal sabah!
Kutsa hadi beni sabah..
***
Limon (sarı araba!) ve ben gidiyoruz. Bilinmeze gitmiyoruz.
Alışıla geldiği üzere işe gidiyoruz.
Neden işe gidiyoruz diye kendimize soruyoruz?
Oysa başka yollar her zaman vardır.
Pilli bebek sabah kuruldu, yola koyuldu..
Gidiyoruz.
Usul usul gidiyoruz
Uslu uslu gidiyoruz
Düzenin düzenini bozmaya gidiyoruz..
Hadi ordan Pinokyo!
Düzen adamısın!
Düzenin düzeni olmaya gidiyorsun!
***
Tuhaf bir öfke var nedenini çok sorgulamadığım.
Sorgulasam ucu bana değecek.
Çuvaldızdan öte yanacağım.. Korkmuyorum!
Sadece düşünmek istemiyorum.
İki noktalar ve ünlemlerin sardığı hayatımı büyüteç altından kaçırıyorum.
Kendime saklıyorum.. Kendimde saklanıyorum!
Oysa başka birinin canını canıma giymeye soyunmuştum!
İnsan her daimdir yalnızdırı kucaklıyorum..
Baharı giyinmiş şehrin sokakları bugün çekmiyor bizi..
Limon (sarı araba!) ve ben başkayız bu sabah.
Sessizliğimizin sesi vurdukça zihnimize içimiz daha bir acıyor.
Duygu can (radyo!) pop ve piç kültürü kalbimizden ruhumuza pompalıyor..
Dilek tutmadan kaydı bütün yıldızlar
Gökyüzüm yerde sanki galiba bu aralar
Sevenim yok benim
Sevenim yok benim!
Sevgi olmamalı zaten. Her işin başı sevgi zaten.
İnsanın kendisini bu kadar sevmesi belki de sorun.
Sevgi bencilliğe itiyor insanı.
Sevgisiz bir dünya olmalı.
Böylece kurgular, kıskançlıklar, savaşlar olmayacaktır.
Birincil ihtiyaçlarını giderme derdindeki insanın neyine gerek sevgi..
Ne desem inanırsın
Gözünde yalancı çoban olmak istemem
Ne desem inanırsın
Önünde suçlu çocuk olmak istemem
Zihnim berraklığını yitirmiş durumda..
Zihnimin oyunları sürüyor: falsh back’ler!
Yanıp sönen lambalar gibi..
Bir lamba sönmeden diğeri yanmaya başlıyor..
- Bir kadın polisin avaz avaz ana avrat küfür etmesi gölgeliyor zihnimi..
- Tam onu sustururken İstiklal Caddesi üzerinde nedensiz yere dövülen turistler..
- Burası hastane burada çocuklar var diye avaz avaz bağırıp daha 2 yaşında var yok bir çocuğu havaya kaldırıp beyinsel sarsaklık geçirecek kadar hızla sallayan bir baba!
- Adana’da Roman’ların şarkılı Türklü danslar..
Zihnim allak bullak.
Bu görüntülerden hiç birine tutunamıyorum.
Hiç biri ben değil! Hiç biri benden değil..
Ekonomik kaygılarla tatil edilmediği söylenen bir bayram.
Şehrin kuytularına hapis edilen insanlar..
Düşünce suçları..
Düş yolcuları..
Maceraperestler..
Tatil edilmiş okullar..
Yerle yeksan olmuş sokaklar..
Parçalanmış bedenler..
Hava alanında sersefil insanlar..
İşlemeyen gemiler, otobüsler
Tazminat alırım umudundaki polisler..
Savaş alanına dönmüş hastaneler..
Seneye Taksim’e gireriz düşü!
Tavrı kalmadı hayatımın
Boyun eğdi düze dağlarım
Aklı kaldı geçmişin
Nazar değdi belki inanır mısın?
Yankılar.. Yankılar..
“Komplo”, “Provakasyon”, “İşçiyiz , haklıyız, kazanacağız”, “Polis bu işten alnının akıyla çıkmıştır,” “Hükümet kanadı açıkladı böyle olacağını ummamıştık”
33 yaşındayım kutlanmış tek bir mayıs anımsamıyorum.. Anımsadığı sadece kutlayamama provaları..
Anlamları yüklerken belki daha gerçekci davransak sorun olmayacak..
Tek bir güne sıkıştırılmış yaşamları solumak çok zor… Unutulmamalı ki “Tüm hayata yayılmış zamanları soluyamayanların tek günü soluması da beklenemez…”
Tüm bu düşüncelerle terk ettim Limon’u (sarı araba!)..
El frenini çektim mi acaba..
Yokuş ağağı öylesine inen biri gibi güne başladım.
Haykırasım var sesim çıkmıyor.
Bugün işte.. Dünden sonra.. Yarından önce.. Bugün!
Yaşa gitsin işte.. Yaktım bi sigara daha..
Resim: Chagall
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder