Hayat kapısını çalmaya hazır mısın?
Hakikatin çölünde serap olmaya
Bu kapıdan girdin mi “Tören Adamı” olacaksın!
Aç kapıyı ben geldim de
Yaşa!
Eğreti kalacağına, aykırı kal
Ama yaşa..
Başkalarının kurgusunu değil
Sen de kendi kaderini yaşa
Hayat hep bir tören oyunu değil mi aslında kader perdesi ardında
Hayat kaderin gölge oyunu her ruha
Döllenirken başlar tören
Sen usul usul anne karnında yaşama yürürken örülür kaderin örgüsü
Patiğinin ilmekleri atılırken bir ters, bir düz
Okulun, eşin, mesleğin seçilir
Evinin panjurları oyalanır
Bahçende çilek, domates, kuzu kulağı yol alır
Sana ne donlar biçilir daha doğmamışken
Hayat çaldığında kapını başlar bir başka tören
Doğduğunda birisi kulağına adını üfler ezan serenatıyla
Sağından, solundan melekler selamlar seni
Sonraları sen serzenişte bulunursun belki
"Bana mı sordunuz adımı koyarken?"
Sen kendi iradenle mi geldin bu dünyaya?
Kim aslından kopup gelmek ister yaşama!
Doğarken belki bu yüzden ağlar insan
Giderkense usulca..
Hayat uzun bir şarkı
Ara namelerle zaman geçirme
Nihavent, buselik, hüzzam geçişlerle
Dokuz sekizlik zamanları hisset
Adım adım anlatamam sana törenleri
Her bir günü anlatmaya kalksam zaman durur mu?
Bilemem!
Şehir çocuğu ışıkların kesilmesini bekler zamanı durdurmak ve tersine çevirmek için
Hayata dokunduğu günleri bir nefeste yeniden solumak için
Anılar ışık olur o zaman karanlık da
Yürek sarı verir bir anda!
O an her şey beyaz olur..
O an her şey yaşama sevinci
Yürürsün karanlıktan aydınlığa..
Hayatın günden yapraklarını çevirsek
Günden kalanları değil
Güne yazılanları hissetsek
Herhangi bir tören alayına gitsek
Büyümüşüz başımızda kavak yelleri
Sevmişiz birini
Yer: Bir kır evi
Zaman: Meçhul şimdi
Sevişme öncesi töreni
Bir düğündeyiz şimdi
Bir kız düşün
Yüzü erkeğinin aşkıyla kızaran
"Büyüyünce gelin olur mu gelincik?" diye soran
Gelincik bu
Günü gelince yüreği ona yol gösterecek
Eşsiz bir beyaz Gül’e dönüşecek
Hep giyilmesi düşlenen eski zaman elbisesini o da giyecek
Sahibini giyen tek elbise: Gelinlik belki
Her kaderde aynı güzeli bulmak zor belki
Beyaz olsun!
Benim olsun!
Yeter ki..
Kır da bi düğün düşün
Herkes çiçek
Herkes böcek
İnsan doğayla barışmış
Beyaz renklere karışmış..
Beyaza sığınmış küçük kız
Simsiyah geceye süzülür yalın ayak
Akşam yıldızı ona yol gösterir
Kabuğu kırılmamış fıstık sevdiğinin koynunda gizlenir
Usulca sever, sevilir
Sabah uyanınca başka bir tören başlar
Gelincik kız, Gelin kadın olur
Sevdiğine kavuşur ama içinden de bi kız kopar gider
Gelin kadın, Gelincik kızlığına seslenir..
“Kızlığım ah kızlığım!
Nereye gideceksin seni yitirdiğimde?”
Gelincik kız rüzgara karşı durur
"Bir daha dönülmeyecek bir yere gideceğim Tatlı Gelin.
Bir daha Sana hiç dönmeyeceğim” der
Gelincik kız ardına bakmadan gider
Gelin kadın, Damat adamla bir başka töreni yaşamaya..
Evcilik oyununu kurgular yaşam
Oyun başlar..
Bir kelebekliğin ömrünü sürer soluklar
Hayat usulca devam eder mavilere tutunarak.
Tören hiç bitmez!
5 yorum:
"...Ve tören hiç bitmez!" "Abla" törenin bitmemesinin, "tören" olmasından daha iyi olup olmadığından pek emin değil...
Törenleri, sevdiklerinle yaşamak, paylaşmak anlamlı kılıyor....Sevdiklerinle yaşamını törensel anlarla doldurabilir insan..
"Şehir çocuğu ışıkların kesilmesini bekler zamanı durdurmak ve tersine çevirmek için"
Bir köy çocuğu olarak, şehrin ışıklarını kesmek isterim bazen, sırf bu sebepten.. jeneratörlerin, ışıldakların varlığını bilmesem..
gaz lambasının her nesneyi başka bir renge ve şekle dönüştürdüğü, düşüncenin ve hayal dünyasının kapılarını açtığı zamanları bilerek..
törenler bitmez.. bir başka beyaz elbiseyle, kollar üzerinde katıldığın o son törene dek..
benim tören nasıl olcak acaba :):):)
peki ya bu törenleri düzenleyen mi biziz katılan, katılmak zorunda olan mı...
Yorum Gönder