Güneşin, gecenin koynundan çıkmayı başardı saatlerde uyandım. Dudaklarımda başka bir tat var. Heyecanla "Kahve!" dediğimi anımsıyorum. Hızla mutfağa gittim. Kahve yapmakta sorun yok da... Bir türlü, kahvemi içine koyacağım fincanı seçemedim. Kristal, cam, porselen, plastik... Hangisi?
Seçme özgürlüğü, yaratıcının insana verdiği en büyük cezadır diye mırıldandım içimden.
Normal insanlar, hemen bir bardak/fincan seçerler. Hele bunca alternatifin içinde. En gösterişli, büyük ve pahalı olanlar hemen seçilir. Genellikle ucuz görünümlü ve sade olanlar seçilmez.
Kendimiz için en iyi olanı istememiz de garip olan ne var? diye düşünebilirsiniz. Tuhaf olan bir şey yok kuşkusuz. Ancak, en iyiye sahip olma isteğimizin tüm streslerimizin ve sorunlarımızın kaynağı olduğunun farkına varmamız gerek.
Başlangıçta, istediğimiz kahve içmekti. Zamanla, amacımızdan sapıp en güzel bardağı seçme yarışına girdik. Bilinçli olarak, en iyi bardağı almaya yöneldik. Bir süre sonra, kendimiz için en iyi olduğunu düşündüğümüz bardağa sahip olmamız bize yetmedi. Başkalarının bardağına bakmaya başladık. Başkalarına bakınca, onların bardağının bizim olmasını istedik. Tutkuyla, ötekinin bardağını istedik. Kişilerarası çatışmaları, öfke ve düşmanlıkları önemsemedik. Sadece en güzel bardağa sahip olmak istedik. Kahve içtik mi, içmedik mi artık bir önemi yoktu. Hedef artık kahve içmek değil, en iyi bardağa sahip olmaktı.
Hayat kahvedir. İş, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Bardak, hayatı elimizde tutmak için kullandığımız araçtır. Sadece bardağa odaklandığımızda, kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz. Hatta kahve içmeyi bile unutabiliriz!
Yaşamımızı biçimlendiren seçimlerimizdir. Seçme işlemi sırasında ne kadar özgürüz? Sözde seçme özgürlüğümüz var. İşte bu nedenle onca alternatif içinde tek tip yaşıyoruz. Moda ikonlarının kölesi haline geliyoruz. Pop ve piç kültürler yaratıp tükeniyoruz.
Mutlu insanlar, her şeyin en iyisine sahip değildir. Sadece, yaşamın tadına varmayı bilirler.
İş dönüp dolaşıp basit yaşamayı ilke edinmeye geliyor.
Bilimin parsimoni ilkesini düşünüyorum. Nedensellik ilişkileri basit ve somut olarak açıklanabilir. Bir bilim adamı basit açıklamalar yapmadan, soyut ve karmaşık açıklamalara başvuramayacağı kabulüyle işe başlar. Hayatı bilim adamı gibi yaşamak..
Sadece bir fincan kahve içecektim..
Normal insanlar, hemen bir bardak/fincan seçerler. Hele bunca alternatifin içinde. En gösterişli, büyük ve pahalı olanlar hemen seçilir. Genellikle ucuz görünümlü ve sade olanlar seçilmez.
Kendimiz için en iyi olanı istememiz de garip olan ne var? diye düşünebilirsiniz. Tuhaf olan bir şey yok kuşkusuz. Ancak, en iyiye sahip olma isteğimizin tüm streslerimizin ve sorunlarımızın kaynağı olduğunun farkına varmamız gerek.
Başlangıçta, istediğimiz kahve içmekti. Zamanla, amacımızdan sapıp en güzel bardağı seçme yarışına girdik. Bilinçli olarak, en iyi bardağı almaya yöneldik. Bir süre sonra, kendimiz için en iyi olduğunu düşündüğümüz bardağa sahip olmamız bize yetmedi. Başkalarının bardağına bakmaya başladık. Başkalarına bakınca, onların bardağının bizim olmasını istedik. Tutkuyla, ötekinin bardağını istedik. Kişilerarası çatışmaları, öfke ve düşmanlıkları önemsemedik. Sadece en güzel bardağa sahip olmak istedik. Kahve içtik mi, içmedik mi artık bir önemi yoktu. Hedef artık kahve içmek değil, en iyi bardağa sahip olmaktı.
Hayat kahvedir. İş, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Bardak, hayatı elimizde tutmak için kullandığımız araçtır. Sadece bardağa odaklandığımızda, kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz. Hatta kahve içmeyi bile unutabiliriz!
Yaşamımızı biçimlendiren seçimlerimizdir. Seçme işlemi sırasında ne kadar özgürüz? Sözde seçme özgürlüğümüz var. İşte bu nedenle onca alternatif içinde tek tip yaşıyoruz. Moda ikonlarının kölesi haline geliyoruz. Pop ve piç kültürler yaratıp tükeniyoruz.
Mutlu insanlar, her şeyin en iyisine sahip değildir. Sadece, yaşamın tadına varmayı bilirler.
İş dönüp dolaşıp basit yaşamayı ilke edinmeye geliyor.
Bilimin parsimoni ilkesini düşünüyorum. Nedensellik ilişkileri basit ve somut olarak açıklanabilir. Bir bilim adamı basit açıklamalar yapmadan, soyut ve karmaşık açıklamalara başvuramayacağı kabulüyle işe başlar. Hayatı bilim adamı gibi yaşamak..
Sadece bir fincan kahve içecektim..
Fotoğraf: Visual Photos
33 KÖY, 3003 ÇOCUK İÇİN EL ELE KAMPANYASI
Bir Çocuğun Elindeki Kalem Olabilirsiniz!
19 yorum:
o kadar güzel ve doğru noktalara değinmişsin ki hakikaye,,ten sadece bir kahve içecektim nereden nereye oldu :)
ben da kağıt bardakta alayım yeter ki kahvem iyi olsun o tadı ve en önemlisi kokusunu içime çeksem yeter :)
ben genelde bana göre en iyisini seçerim (kedili porselen fincan:) ama bu tercihimi babam annem ya da arkadaşım beğenmeyebilir.
hayat kendi seçimlerinden ibaret ve bu kahve fincanı olsa bile insan isabetli bir seçim yapmak istiyor.
Baskasinin bardagina, fincanina bakmaktan kahvemizi soguttuk, hatta unuttuk bile...
Bu ne güzel bir anlatim, hayatla kahve arasinda bulunan, gelistirilen ne sahane bir baglanti, ellerine, yüregine saglik.
Sevgilerimle
şuan yazını okurken böldüm çünki; bu güzel yazı bir kupa kahve içilmeden okunmazdı..çabucak gittim mutfağa ve elime hangi fincan geçiyorsa aldımn..Önemli değil di çünki hangi fincan olduğu ben kahve tadı eşliğinde bu güzel ve anlayabilene olan bu yazıyı okuma derdindeydim..eline sağlık gerçek çok doğru şeyler yazmışsın..
Benim kahve fincanım tekdir. Porselen o olmadımı da içtiğim kahveden zevk almam. Yazın beni kendimi sorgulamaya itti. Bende acaba takıntılı insanlardanmıyım diye. Aslında değilim ama sanırım birazcık var bu takıntı işi. Tek düzeliğe gelince; hep yeniliklere açık oldum ama vazgeçmediklerimi de ön planda tuttum. Şimdi canım bol köpüklü orta şekerli bir kahve içme vakti geldi en güzelinden...
Sevgilerimle, kucak dolusu...
kahve fincanlarına o kadar takmış durumdayım ki çok mutsuzum.aslında mutsuzluğum hayatımda istediğim etiketlerden değil de üzerime yapışmış benim hiç istemediğim etiketlerden ve çevremdekilerin başkaları ne der yaklaşımından.oysa ben kahveyi çay bardağıyla bile içerim.
Kahve kokusu herkesi sarmış ne hoş. Yürek koyan akıl eken herkese selam olsun.
Gün gelir suskunlarında ses'sizliğini kelimelere dökerim. Aklımdasınız...
funda! hayatın keyfini sürmek gerek değil mi? esnaf lokantalarını çok severim ben. hatta bununla ilgili bir yazı da yazmıştım. yaşamı güzel kılan şey ne zaman şekil ne zaman fon olacak ayrıntılar ona karar vermekte gizli galiba. Sayfama hoş geldiniz..
zardankadın! dünden beri sayfama düşünceler bırakıyorsunuz. haklısınız, insan kendi kararlarının peşinden gittiğinde mutlu oluyor. yoksa fotokopi hayatları sürmek hiçbirimizi mutlu etmiyor. ben olabilmek umuduyla...
Belgincim! Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünüyor nedense. Hepimiz sahip olduklarımızın değil, olamadıklarımızın peşindeyiz. Belki bu nedenle herşeyi çok çabuk tüketiyoruz. Buz dolabı, yatak, tv ile evleniyoruz. Ortak bir hayatı paylaşmak yerine.
Sevgimle...
siyah kelebek! hoşgeldiniz. kahvenize ortak olmayı dilerdim. süte boğulmuş boğulmuş, şekersiz. ne demişler kahve bahane, dost olsun...
selam ve dostlukla.
İnsanın ne istediğini bilmesi çok önemli gerçekten. Ama alışkanlıkları kırmakta gerek. Ayaküstü kahveci dükkanlarını sevmiyorum bende. Gerçekten köpüklü bir kahve içme zamanı gelmiş. Sevgilerimle.
Kahveyi çay bardağı ile bile içen biri ötekini neylesin. Demek ki önce kendimize geleceğiz. Bencilse gelmesin ama "siz varsanız herşey var". Öteki bile... Sevgilerimle.
siyah kelebek ten bir ödülün var bir ara uğra sevgiler..
Kahve içeceksem bile nasıl bir kahve olacağına yarım saatte karar veren biri olarak fincan için de düşünme hakkını buluyorum kendimde. Kahve sütlü mü olmalı kremalı mı? Belki de koyu sert bir şeyler? Türk kahvesi mi istiyorum filtre mi? Belki de çikolata aromalı yumuşak olmalı...
O anki hissiyatıma göre özlediğim insanlara göre (hiç bir fincanımı kupamı kendim almadığım için) yarım saat düşünürüm. Kahve içmek istiyorum bazıları için başlı başına işkence olabilecek bir cümledir. :)
seyyarat!
hayata dair ne kadar çok anlam yüklemelerimiz var.
bütün anlamlar yüklemlerin önüne geçtiği için hareket kabiliyetimiz daralıyor.
Ama Kahve! Keyifli bir işkence...........
Bu arada Hoşgeldiniz sayfama.
aslında fincanı eski olduğu halde yeni izlenimi vermekte var bu dünyada. ben kendimi tanımaya çalışıyorum, elimden geldiğince... dışarıya yeni fincan izlenimi vermedim hiç bir zaman ama hem ben yanıltıyorum kendimi, hem de insanlar... ben kendimle çatıştıkça insanlarla da çatışıyorum. bu aralar... çok yoruldum...
Yaşamın farkında olmak da güzel. Bir şeye direniyorsak orada bir hikmet olduğu kesin. Hayatın sırrı atasözleirnde saklı. Eskiye rabet olsaydı bit pazarona nur yağardı. Belki şimdi az dinlemek zamanıdır!
Sevgiyle...
Hoşbuldum :)
Kahve sadece kahve olsa keyif olarak kalabilirdi aslında. Oysa o benim içimde olup bitenlerin tercümanı olmak zorunda...Efkarlı bir gün biraz çikolatayı gerektirir mesela mocca olur, dostlarla sohbet ediliyorsa hafiftir sütlü sütlü latte olur, yağmur yağıyorsa o moccanın içine bir de şurup konur mümkünse naneli.Efkarın ya da sohbetin dibine vurulmuşsa Türk kahvesi :) Bazen hiç bir fikrim olmaz düşünürüm ben şu anda ne hissediyorum diye...Kahvede kendimi görmeye çalışıyorum ben. Bunları neden anlatıyorum onu da söylesem iyi olur sanırım. Fincanda nasıl kendimizi anlatmak ya da göstermek istiyorsak bence kahvede de kendimizi görmek istiyoruz. Ben istiyorum. :)
Yorum Gönder