BİR YOL HİKAYESİ

Haydarpaşa-Gebze Hattı
İstanbul ya da belki de Kocaeli
İki vagon arasında geçiş yaparken bir el görüp deklanşöre bastım
Hikayelerini hiç bilmediğim bir ikilinin fotoğrafı.
Belki baba kız, belki ..
Bambaşka bir birliktelik.

Haziran 2008
Özgür Çakır




Yaşamın nev baharına doğru bir yolculuktu benimkisi. Issız bir adaya düşsem, yanıma alacak mutlu kaç gün bulabilirim diye düşünüyorum. İnsanın ruhundaki kışlıkları soyunması öyle kolay değil. Yaşam uzun kollu geçmiş bedenimde. Kışın çetin tarafı işlemiş her hücreme. Mevsimin verdiği bir alışkanlık var. Kış, soğukluğuyla acılara duyarsızlaştırmış beni. Belki de masalın Kibritçi Kız'ı benim. Annem okuyamazdı masalın sonunu. Yüreği ısıtan hayalleri, ölümle donduran bir masalı hangi anne çocuğuna uykudan önce okuyabilirdi ki? Oysa ben bilirdim, acılar hep baş köşede oturan misafirdir. Çünkü onları bellekte canlı tutan çok fazla çakıl taşı vardır. Bu nedenle belki de daha kolaydır, ıssız bir adaya düşsem yanıma alacağım ayrılıkları bulabilmem.

Yolculuklar korkutur insanı. Oysa, her yol bir dokunuştur. Her yolda bir hikaye vardır. Görebilene! Kendi hikayesine gömülmüş olanlar, başka diyarlara yolculuk edebilirler mi? Her şey zaman ya da para değildir. Yola çıkacak enerjin var mı? Bedeni ayakta tutacak cesaretin, ruhuna yelken açacak gücün var mı? Bir trene binip yolda kaybolmaya, kadere hükmetmeye gücün var mı?

Yolda seni bekleyen, gelincik ya da kenger olabilir. Gidip de dönmemek var. Dönüp de bulamamak. Dudağında eski zamanlardan kalma bir şarkı. Avut kendini sığındığın güftelerle. Kiracılık zamanları bitmekte. Yakınlaşıyor ev sahibi olacağın zamanlar. Nereden mi biliyorum bunu? Yaşam beni bir taraftan öbürüne taşıyor ama, bilemiyorum hangisine... Ben yüreğimi genişletene komşu olmak derdindeyim.

Hayat, dengede durma sanatı...
Hepimiz birer cambazız aslında.
Sadece bazılarımız usta..
*


Hayatı siyah beyaza boyadığım zamanlar. Rüzgarın hırsı banadır. Sen aldırma. Kara trendir benim ömrüm. Geç kalan, benim yaşamaya. Kim kesmiş benim yaşam biletimi bilemedim. Kara taşın üzerindeki kara karıncayı gören Rabbim mi yoksa hayat mı? Poyraz bey (rüzgar!) git başımdan. Benden biçeceğin tek şey hüzün. Hala direniyorsan gel gir koynuma da sürün. Gücünü yetiremezsin bana. Saçlarımı dağıtır, eteğimi uçurursun telaşım yok. Zamanı döndürür bana rüzgar. Her çarptığında içimde bir dalga yükselir. Belki de bu nedenle pencereye sokulurum. Elimle dünyaya tutunurum.


Tutunamadığım mavilere bakıp giderim usul usul. Az ötemde, kendimden ötelediğim bir mutluluk. Çift olmak ne güzel. Oysa ben! Hep ben, sadece ben, bir ben. Hani yalnızlık Allah’a aitti? Gel de daha sıkı sarılma şimdi pencerelere. Bana dünyayı gösteren, bir o kadarda beni dünyadan koruyan pencereye..

Yol Bitmez..



* Alıntı: Erkan Bal

6 yorum:

Evren dedi ki...

eskişehirde öğrenciyim seneler önce, sevilen biriyim kalabalığın içindeyim... en sevdiğim gece yarısı mavi trenle istanbula gidip ertesi gün dönmek... kendime yolculuklarım vardı benim kendimi bulmak telaşında, kafam da hep aynı soru: Yalnızlık allaha biçilmişti de benim yalnızlığımı da bana yakıştıran allah değil miydi? öyleyse bu yolculuklarım hiç bitmez demiştim, bitmedi de...

NOT: kitap olsun diliyorum yazdıkların. başucumda dursun kitabın. her kendimle kaldığımda elimi uzatacağım kadar yakın ol bana...

Ateş Böceği dedi ki...

Ben yüreğimi genişletene komşu olmak derdindeyim..Çok sevdim ben bu sözü içime işledi sanki ve yollar hiç bitmiyor yaptığımız her yolculuk başka kapılar aralıyor .Ama insan her zaman karşılaşamıyor yüreğini genişletecek komşuya bazen ev sahibiyken daralırken hemde.Düşünürüm bazen bende tıpkı senin dediğin gibi hani yalnızlık Allaha mahsustu ben neden yalnızım diye.Sonra anlarım vardır elbet bir sebebi.Benide kalabalıklaştıracak zamanlar başka yolculuklar da çıkar karşıma .Bekliyorum işte başka yolculuklarda o kapıların ardında sesizce..

beenmaya dedi ki...

özlemişim...
satır aralarında kaybolup da
sonra tekrar kendimi bulmayı...

malikocas dedi ki...

yinede yalnızlığın ber güzel yanı vardır diyorum bulamıyorum onu dinlemekten analatmaktan başka, bir de sonu olsa bu hikayelerimizin keşke...

San dedi ki...

Gitmeyi başaranlardan güçlü bir kadın öyle demişti "YOL GİDENİNDİR"
..Kimdi kalan, kimdi giden..

Bana Ne Bahardan Kardan
Musa Eroğlu

Bana ne yazdan bahardan
Bana ne borandan kardan
Aşağıdan yukarıdan
Yolun sonu görünüyor

Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor

Azrailim gelir kendi
Ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor

Bu dünyanın direği yok
Merhameti yüreği yok
Kılavuzun gereği yok
Yolun sonu görünüyor

Adsız dedi ki...

Yol herkesi nasılda heyecanlandırıyor..

Evren! Fotoğraf Şerhleri üzerinde çalışıyoruz. Şu günlerde bu yazılara ağırlık vermemin nedeni bu. Beni öyle yüreklendirmişsin ki.. Dilerim bir gün düşlerimi elimde taşırsın. Seninkiler kağıda geçer ve o bana yansır. Düş kardeşi oluruz.

Ateş Böceği! Yüreği genişletene komşu olmak herkese bir gün nasip olacaktır. Dilediğimizce olsun.

Maya! Sessizlik güzeldir. Kendince geleceğinden eminim. Bekleniyorsun.

Mali_k! Yolu bilen ve tanıyanın sözüne kulak vermek gerek. Uzun uzun düşünmüştüm yolda vurmak kendimi neden diye. Galiba bir emydan okuma. Dağları aşmak ya da başka keşifler biraz korkusuz olmayı gerektiriyor. İnsanalr bir şehirden diğerine giderken yoğun ayrılık kaygısı yaşarken, bunlaır hiç duymamak sadece yolsuz kalmamak için didinmek de ilginç değil mi?

San! Kalan ya da giden değil de insanın kendisini ne derece yaşadığı daha önemli. Her zaman yol var önemli olan o yolda var olabilmek.

Gelip geçen, yürek koyan zihin eken herkese teşekkürler..