AYA GİDEN KÜLLERİM

Çocukluğumun en güzel kışlarını llgaz’da soludum ben. Bu hiç bırakmak istemediğim, hep içimde kalmasını istediğim bir soluktu. Gökyüzünün içime dolduğu zamanlardı. Dağ beni uzaklara çağırıyordu. Bir Heidi türküsüydü sanki çocukluğum. Ayaklarım yalındı. Ruhum kelebek. Tek günlük ömürler sürüp, duruyordum. Her gün başka bir zamanı, aynı bedende yaşıyordum. En çok geceleri seviyordum. Babamın doğduğu ve yeni yetmeliğini geçirdiği ahşap iki katlı bir dağ evinde, Şubat tatili geçiren çocuktum. Gizli Beşler’i, Kahraman Üçler’i ve Frainkenstain’i kendisine arkadaş edinmiş küçük bir kız. Kardan adam yarenim, Bremen Mızıkacıları yoldaşımdı. Akılda hep masal vardı. Masal akıldı.

Geceleri ateşin başına üşüşmüş birkaç çocuktuk. Babaannem’in masallarını dinlerdik geceler boyu. İşte o yaşlarda burnumu cama dayayıp hayal kurmayı öğrendim. Geceleyin büyük avluya açılan pencere, Ilgaz’la perdelenirdi. Bu perdeyi aralayansa Ay’dı. Ay! Ay aslında arka Güneş’ti. Güneş hiçbir zaman bırakıp giden bir sevgili değildi. Aslı olmasa bile izini bırakırdı. Ay, Güneş’in parmak iziydi.

Babaannem her gece bizi ateşin etrafına toplardı. Uykudan önce saati yapardı. Bilirdi en çok peyniri ve Ay’ı sevdiğimi. Peynirler kızarır, ılık sütle birlikte masal başlardı. Abim, kuzenlerim ve ben gözlerimizi kapar düşe dalardık. Babaannem anlatırdı, biz dinlerdik. Masalların hepsi Ay’dı.

Ay peynirden yapılmıştı. Ay’da, Peynir Prens yaşardı. Peynir Prens, yeryüzünün en güçlü Kral'ının oğluydu. Çok güzel ve iyi kalpli bir çocuktu. Ama babası halkına çok eziyet ediyordu. İşte bu nedenle İyilik Perisi, Kral’ın en sevdiği varlık olan oğlunu Ay’a hapsetmişti. Prens aç kalmasın diye de Ay’ı peynire çevrmişti. Bu büyü ancak, Kral çok iyi bir insan olduğunda bozulacaktı. Peynir Prens büyüdü, Ay yüzlü bir delikanlı oldu. Geceleri oturup hep dünyayı seyrederdi. Özlerdi dünyasını. Dağları, nehirleri, denizleri, gelincikleri, türlü türlü yemişleri, kuş seslerini.. Annesini, kardeşlerini, sevgilisini! Hüzün yüzüne vuruyordu Prensin. Özlem vurmuştu yüzüne belki de. Yüzü o kadar beyazlamıştı ki, işte bu yüzden yeryüzündekiler Ay’ı geceleri parlak olarak görürlerdi. Peynir Prens uzaklardaki babasını bu ışıkla ulaşırdı. Işık, Prens'in duasıydı. İşte peynirlerde bu nedenle hep beyazdı. Peynir yiyen çocuklar, barışa katkıda bulunanlar afacanlardı. İyilik perisi masanıza peynir koyduysa evinizde huzur, dirlik ve düzen vardı.

Peynir Prens dünyaya dönebildi mi hiç bilemiyorum. Çünkü, masalın bu bölümünde hep ben uykuya dalar Ay’a yolculuk ederdim. Sabah uyanınca Julne Verne koşardım. Çok öykünürdüm ona. Hala da öyle. Kendi çağından öteleri görmek, zihinde uzaklara gidebilmek: İşte gerçek özgürlük bu. Zihninde çıkıp gidebilmek..

Şimdiler de düşünüyorum da Ay gerçekten peynirden miydi? Neden İyilik Perisi, Kral’ı Ay’ a hapsetmemişti? Onun en sevdiğini Ay’a göndermişti? Yani cezalar hep edilgen mi olmalı? İnsan kendine bir şey olunca, yaşadığı acıyla daha kolay baş edebiliyor. Ama yara sevdiğinde açılınca, insanın canı daha çok yanıyor. Ay... Peynir... Prens... Ceza!

Ay’a gittim ben çocukluğumda gecelerce. Peynir yedim. Peynir Prensle dertleştim. Şimdi 1 bin 700 YTL’em olsa Ay’a gerçekten gidebileceğim. Bu dünya için küçük ama benim için çok büyük bir adım olacak:) Ölünce yakılırsam küllerim Ay’a gidecek. Ay, Güneş’in parmak izi. Gerçekte, Güneş’e gitmiş olacağım yani. Yok ben küllerimi savurmayacağım. Gömüleceğim. Böcekler yiyecek beni. Bir gelincikle doğacağım. Bir arı ondan öz çalacak. Doğaya karışacağım. Hiç kaybolamayacağım. Yeniden, yeniden doğup, yaşayacağım! Sadece biçim değiştireceğim. Ama hiç kaybolmayacağım. Her gece Ay’a bakacağım. Peynir Prens’e el sallayacağım.

Artık biliyorum. Bir coğrafyaya eğer zihninde gidebiliyorsan, orası senindir. Çünkü, zihin ölümsüzdür!

Haber: Amerika Los Angeles’ta faaliyet gösteren Celesta Inc. İsimli bir şirket, ölülerin küllerini Ay’a gönderecek. 2010 yılında 5 bin insanın küllerinin bulunacağı bir kapsül Ay’a gönderilecek.. Küllerinizin Ay’da savrulmasının bedeli 10 bin dolar (12bin 700 YTL) olacakmış..






Gulay - Bir ay dogar
Yükleyen sayit - Watch more music videos, in HD!

6 yorum:

Delfina ; dedi ki...

masal içinde masala daldım şebnem.her bir kelimen,her bir cümlen öyle uyumlu ki.sırf kelime dağarcığımı genişletmek için bile defalarca okuyorum satırlarını...

ılgaz,ay ve babaannenle,o ateşin etrafında buldum kendimi birden.demek zihinden yolculuk yapabilmek her an mümkünmüş....

sevgiler şebnemcim...

beenmaya dedi ki...

biçim değiştirmek ve hiç kaybolmamak doğanın her yerinde senden bir iz kalmış olması başlarken bitmek, biterken yeniden başlamak gibi evet evet sanırım olması gereken, istediğim bu...

Adsız dedi ki...

AY!!! öylesine kendimi bulduğum gezegen ki dünyam o aslında benim. AY benim Ayy.. ile başlayan cümlelerime ortak olur hala.

harikûladeydi...sağol...

Emine KESGİN İLHAN dedi ki...

biraz daha yumuşatıp temayı...
birden çocuklarla paylaşmak istedim bu temayı...Peynir prense bayıldım.Çocuklarım(öğrencilerim) ayı merak ediyorlar hala onlar için de tılsımlı bir yer orası...Bu masalı anlatınca kesin peyniri de sevip çok yiyecekler):Ama sen nasıl güzelleştirmişsin öyle ...imgelem gücüne hayranım.Tabii ki belki bir gelincik belki bir kelebek olacaksın... kimbilir belki de yazılarını okuyan birinin beyninin kıvrımlarında -düşün'ün, us'unun içinde - olduğun için bir karar anında hatırda kalan bir dizen, bir satırın etkili olacak .Edimlerimiz yaşanmışlıklarımızdan etkileniyor.Yaşayacaklarım da senden yansıyanlar varolacağından yaşıyoruz yaşayacaksın.

Uzağa Giden Kadın dedi ki...

Masallar hep bizim olsun.
Uzaklardan herkese selam. Gelip geçenlere birer karahindibağ armağanımızdır...

Sevgilerimle!

Adsız dedi ki...

Bir de benim gibi, sevdiği kadının külüne muhtaç olan n'apardı acep, kadın külünü Ay' a yar etseydi...

Tüm bu yazıyı okurken aklıma bunlar geldi. Kendiyle olamadım, külüne razıyım derdim. Desenize gülden olduk, külden de olursak kül olduğumuzun resmidir.