İnce bir sitemdir... Sadece kendime!*



Canın yandığında yüreğine batan zamandır aslında
Gün deyip bir bir topladığın kırıklar birleşir göz yaşlarında
Ufukta hep gelecek diye beklediğin umutların
Bir de seni ayakta tutan sevdaların
Bilirim, sürgündür her insan kendine biraz da...


Ruh kilitlenmiş bedene
Mahpusluğa ömür denmiş nedense
Dar gelince zamanlar ciğerime
Nefes diye zihin hapishanesinin kilidini kırar
Koşarım çocukluğuma

Sığınırım düş sokaklarına

Yok öyle her daim uçurtma, balon, çikolata...
Kuyruksuzu, patlamışı, acısı da var
Bahtına ne çıkarsa...

Daha çocukken sevdim acı çikolatayı
Yüreğimden uçurdum uçurtmaları, balonları
Bir gün düştüm dizim parçalandı
Üzülmesin diye söyleyemedim anneme
Sardım bir başıma yaramı
Diyemedim "benim canım yandı"
Ruhum duydu bir tek acımı

Bedenimin dili "lal" oldu sesi çıkmadı
Kimse bilemedi, duyamadı sancımı
Usul usul büyüdüm ben!

Çocukluğuma koşarım hayattan düştüğümde
Çünkü beni sarar
Sever
Elime verir uçurtma, kağıttan bir gemi
Hayalden öte özgürlük bilen varsa gelsin beri

Uzaklara uçup gitsede uçurtmam
Yağmur sularında batsada gemim
Ne zaman çağırsam gelenimdir
Vefalıdır çocukluğum!

Çocukluğum...
Dilimdeki eski bir türkü değilsin bilirim
Beni ben yapan dirençli hamurum çocukluğum
Yok öyle cebimden çıkartıp seni giyerim diye baş kaldırışlarım
Şimdi söyle bana

Bugün bu bedene senin ruhun olur mu be çocukluğum?




Fotoğraf: Özgür Çakır

* Ustama armağanımdır -16.12.2008-








4 yorum:

Adsız dedi ki...

yorgun atlar gördüm
rüzgarın eğerinde
geçmiş zaman ekleriyle biten ikindi vakitlerinde.

suskun taşlara dokunan sulardan geçtim
ilk göz ağrısı acılardan
işledim yazgımı ruhunun toprağına.

ne uzaktı kıyıları ömrümüzün,söyle hiç büyüdük mü biz?

Adsız dedi ki...

Gönlüne sağlık...

Adsız dedi ki...

kalbin kocaman,içindeki çocuk küçücük kalsın...

-mka- dedi ki...

Şâhâne..

-mka-