BİR KİTAPTA YAŞAMAK…


Gün akşama çalarken aradı beni. Buruk bir ses sardı içimi. Gün, çarpmış belli. Hüznü damlıyor sesinden. Soramıyorum ne oldu diye. O söylesin istiyorum! Zaten ben hiç sormam ki ne oldu diye. Usulca sarılıyor sesi sesime. Yüreğimin duyduğu ses özlem. Adam, özlemiş beni! Üstelik benim onu özlediğim kadar özlemiş.Sevmek özlemek ya. Ona birisi sevgiyi böyle belletmiş. Oysa sevgi yaşamak। Dolu dolu! Yürek burkuntusu değil ki sevda! Sadece özlemek olsaydı Leyla’ dan da Mecnun’ dan da geçilmezdi oyaladığımın dünyası!

Sesine dokunamadığım dedim. Durdu birden. İçimden taşan adam! Seni giyeyim mi? Sırtlanayım ikimizi. İzin ver hadi bu akşam üzeri ben taşıyayım ikimizi. Hani sahaf bir kahve var. Varalım oraya! Sımsıkı sarılayım sana. İçelim doya doya. Süte boğulmuş değil sek acı kahve. Sen konuş ben dokunayım yaralarına. Merhem olayım sana. Sevdiğim! Benim! Sadece benim sevdiğim..

Geldi düşmüş omuzları. Durdu tam karşımda gözlerimle sevişecek şekilde. İnce bir dokunuşla baktı bana. Çok güzelsin diye fısıldadı. Hangi kadın giyer ki üzerinde gelinciklerle süslü bir elbiseyi. Kırmızı! Siyah! Bu renklerin aşkı. Çiçekleri ve renkleri büyüleyen kadın! Hanginiz daha güzel bilemedim! Sen mi? Gelincik mi? Hangi erkek bunu bir kadına söyleyebilir? Hangi kadın bi çiçekle bir tutuldu, kıyaslandı diye kapris yapmaz! SEN! Tek kusur saçlarını hapsetmişsin. Açsana! Rüzgar dokunsun ben gibi saçlarına. Zülüf tenine sarılınca yanındayım. Bil o an koynumdasın! Saklarım seni. Sararım! Ne rüzgar, ne akşam sokulamaz sana. ESMERŞİN KADIN! Kıvrım saçlım! Gün vurmuştu ya bana, şimdi gün sarıldı bana. Bi şarkı söylesene! Çok güzeldir senin sesin. Hadi söylesene.

Söyledik acı kahvelerimizi. Bi şey dürtü sevdiğimi doğruldu ayağa kalktı. Gitti üçüncü rafın önüne. Rafın üzerinde ” Bir Milyon Kalem Kitaplığı ” yazıyor.. Mırıldandı sevdiğim usulca bir milyon kalem diye. Derin bir soluk aldı sonra. Çekti aldı tozlu bir kitap.. Sanki yüzyıllardır okunmamış. Erich Fromm yazmış kitabı: “Sevme Sanatı Bi solukta geldi oturdu yanıma. Yanı başıma. Karşıma değil yanıma. Yaşamda aynı yolda yan yana yürümek var ya seninle dedi. Öptü beni usulca. Ey bozkırın kızı! Kurumuş yüne dudakların. Utandın oldu kıpkırmızı yanakların! Sevdiğinim ben utanma. Açalım okuyalım şu kitabı dedi sardı beni sımsıkı. İçini açtık merakla. Gözlerimin içine baktı ve okudu usulca. Mavi mürekkepli bir dolma kalemle yazılmış inci gibi satırları. Solmamıştı satırlar. Özenle yazılmıştı!

“Kahraman, korkuya ve kuşkuya yenik düşmeksizin sınıra gidecek yürekliliğe sahip kişidir. Ortalama insan, kahraman olmaya yönelik başarısız girişimleriyle bile kahramandır!Biz bu kitabı yıllar sonra okunsun istedik. En sevdiğimiz bölümden bir pasajı yazdık.. İnsan kahramandır! Yaşamak kahramanlıktır. Yıl kaç bilmiyoruz siz bunu okuduğunuzda. Belki çoktan göçtük öte dünyaya. Olsun bi duadır okuduğunuz her satır ya! O bize yeter.. Sevgi, saygı ve dostlukla. BirMilyonKalem'den birileri


Baktık birbirimize. Ne duru bir anlatım dedi. Kesin bu kadın gelincik ruhluydu. Adam da ona kelimeler veriyordu. O sırada geldi kahveler। Ellerimi tuttu! Sen dedi. Armağansın bana. Kahramanca yaşayacağım seni. Hadi söyle bi şarkı! Olsun bu akşamın şarkısı. Söyle. Bende seni yazayım bir kitaba! Sonsuza kadar okusun seni insanlar.

Bi kitap da yaşamak!
Aşk bu!
Seni seviyorum dedi bana.
Usulca öptü utandırmadan..

Hiç yorum yok: