Seni görüyorum, ama her istediğimde yanına gelemiyorum. Yanına geliyorum, konuşmak için bekliyorum. İşte o anlarda sadece yüzüne bakıyorum. Sen de bana bakıyorsun. Meşguliyetlerinin bitmesini bekliyorum. Sıranın bana gelmesini bekliyorum. Başka hiç kimsenin bilmediği bir dilde seninle konuşuyorum. Aslında seninle ilgili her şeyi bilip, seni yaşamamış gibi yapıyorum. Ben çoktan senin yörüngene uymuşum, çünkü hayatımı sana göre düzenliyorum. Artık seninle yaşıyorum. Aslına bakarsan seni yaşıyorum. Kendi yaşam döngümde, seni soluyorum. Bu sağlıklı gözükmese de aslında ilişki denen şey böyle bir şey. Birinin diğerinin hayatını giymesi belki de.
Hangi saatlerde görüşeceğimizi biliyorum. İşimi, randevularımı, hobilerimi ona göre ayarlıyorum. Seninle olduğum saatlerde dış dünyayla bağımı kesiyorum. Aslında seninle olamadığım zamanlarda da kesiyorum. Çünkü o zamanlarda da seni düşünüyorum. Aşk beni ne kadar üretken birisi yapıyor değil mi? Arada sensiz kendimi özleyince bir nefes alıyorum. Sonra yeniden sana dönüyorum. Çünkü sensiz kendimi çıplak hissediyorum. Çıplaklık ayıp! Çıplak kalmak istemiyorum.
Saat, sana varan yol haritası gibi. Sıramı bekliyorum. Zaman dolunca sana kavuşuyorum. Bana vereceklerini alıyorum. Ne daha fazla, ne de eksik. Sen ne verirsen onu alıyorum. Sesim çıkmıyor ama ölüyorum. Çünkü sen yetmiyorsun. Verdiğin kadar sen yetmiyorsun. Sana bunu söylemiyorum. Çünkü bu seni tedirgin eder. Sen araya mesafeler koyarak ilişkiyi biçimlendirmeye çalışıyorsun. Ben sana olan yakınlığımı korumaya çalışıyorum. Ne ileri, ne geri, durduğum yerde duruyorum. Doğrudur kırıldığım. Ama bu kırgınlık tek taraflı değil ki. Sen aramıza mesafeler koyarak kendini koruyorsun. Ben bunu görebiliyorum. Sevdiğim! Sen incinirsen dayanamam! İşte bu sanrılar içinde yola koyuldum. Baştan bilerek geldim ben. Daha çok seni yaşamak istiyorum. Çok’un ve daha’nın sonu olmadığını biliyorum.
Zaman dolunca senden düşüyorum. Senden düşünce derin bir sessizlik sarıyor ruhumu! En azından ruhumu saran bir şey var diye umuyorum. Kendimi hayatla oyalıyorum. Bekli de hayatı oyalıyorum. İşte yaşıyorum.
Merak ediyorum. Neyi mi? Bu kadar kapalı ve kendini çarklar içerisine kendini hapsetmiş kaç kadın var etrafında? Çok! Ama çarkları kendi kuran, insanlarla bu kadar temas içinde olup, aynı zamanda onları kendinden uzak tutan benim gibi kaç kadın var etrafında? Ne kadar ilgincim senin için? Hayatındaki diğer kadınlarla kıyasladım mı beni? Gerçekten diğerlerine benziyor muyum? Neden onlardan farklı olayım ki. Ben de bir kadınım. Zihniyet aynı çalışıyor. Çünkü hamur aynı. Ben de bir kadınım! Ama benim mayam farklı!
İnsan neden hep karşılaştırma yapmaya endeksli bir zihinsel programa sahip acaba? Bu nasıl bir manipülasyon diye düşünüyorum. Belki de aşkı hastalığa götüren de bu manipülasyonlardır.
Hangi saatlerde görüşeceğimizi biliyorum. İşimi, randevularımı, hobilerimi ona göre ayarlıyorum. Seninle olduğum saatlerde dış dünyayla bağımı kesiyorum. Aslında seninle olamadığım zamanlarda da kesiyorum. Çünkü o zamanlarda da seni düşünüyorum. Aşk beni ne kadar üretken birisi yapıyor değil mi? Arada sensiz kendimi özleyince bir nefes alıyorum. Sonra yeniden sana dönüyorum. Çünkü sensiz kendimi çıplak hissediyorum. Çıplaklık ayıp! Çıplak kalmak istemiyorum.
Saat, sana varan yol haritası gibi. Sıramı bekliyorum. Zaman dolunca sana kavuşuyorum. Bana vereceklerini alıyorum. Ne daha fazla, ne de eksik. Sen ne verirsen onu alıyorum. Sesim çıkmıyor ama ölüyorum. Çünkü sen yetmiyorsun. Verdiğin kadar sen yetmiyorsun. Sana bunu söylemiyorum. Çünkü bu seni tedirgin eder. Sen araya mesafeler koyarak ilişkiyi biçimlendirmeye çalışıyorsun. Ben sana olan yakınlığımı korumaya çalışıyorum. Ne ileri, ne geri, durduğum yerde duruyorum. Doğrudur kırıldığım. Ama bu kırgınlık tek taraflı değil ki. Sen aramıza mesafeler koyarak kendini koruyorsun. Ben bunu görebiliyorum. Sevdiğim! Sen incinirsen dayanamam! İşte bu sanrılar içinde yola koyuldum. Baştan bilerek geldim ben. Daha çok seni yaşamak istiyorum. Çok’un ve daha’nın sonu olmadığını biliyorum.
Zaman dolunca senden düşüyorum. Senden düşünce derin bir sessizlik sarıyor ruhumu! En azından ruhumu saran bir şey var diye umuyorum. Kendimi hayatla oyalıyorum. Bekli de hayatı oyalıyorum. İşte yaşıyorum.
Merak ediyorum. Neyi mi? Bu kadar kapalı ve kendini çarklar içerisine kendini hapsetmiş kaç kadın var etrafında? Çok! Ama çarkları kendi kuran, insanlarla bu kadar temas içinde olup, aynı zamanda onları kendinden uzak tutan benim gibi kaç kadın var etrafında? Ne kadar ilgincim senin için? Hayatındaki diğer kadınlarla kıyasladım mı beni? Gerçekten diğerlerine benziyor muyum? Neden onlardan farklı olayım ki. Ben de bir kadınım. Zihniyet aynı çalışıyor. Çünkü hamur aynı. Ben de bir kadınım! Ama benim mayam farklı!
İnsan neden hep karşılaştırma yapmaya endeksli bir zihinsel programa sahip acaba? Bu nasıl bir manipülasyon diye düşünüyorum. Belki de aşkı hastalığa götüren de bu manipülasyonlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder